Bana bir okulda öğretmenin olmazsa olmazı nedir deseniz
fotokopi derim. Çünkü fotokopi öğretmenin hem eli, hem de ayağıdır. Fotokopiden
mahrum kalan veya ulaşma zorluğu çeken bir öğretmenin eli-ayağı bağlı gibidir.
Zira ikisi birbirinden ayrılmaz ve aralarında sıkı bir ilişki vardır. Biri
olmadan diğeri bir işe yaramaz.
Vazgeçilmez ders materyalidir ne de
olsa fotokopi. Tıpkı ders kitabı gibidir. Bu yüzden bir öğretmen bir okula
geldiği zaman ilk işi bu okulun fotokopi işleyişini sorar. Çünkü öğretmenlik
sadece dersi anlatmaktan ibaret değildir. Öğretmen dersi anlattıktan sonra
konunun anlaşılıp anlaşılmadığını öğrenmek, konunun daha iyi kavranılmasını
sağlamak amacıyla yazılı sınav yapacak, eve ev ödevi verecek, konu tarama
testi uygulayacak, çıkmış soruları verecek. Tüm bunlar için kağıda ve çekim
için makineye ihtiyaç duyar.
Okul müdürünün Yönetmelikte olmayan
asli görevlerinden bir tanesi de okulunun fotokopi işini halletmektir.
Müdürlerimiz bu konuda yeknesak değil. Her biri farklı farklı muamele yapıyor.
Eskiden bazı okul müdürleri okulunun kağıt işini çözmek için velilerden az veya
çok bağış alırdı. Arka arkasına gelen bakanların birbirine miras bırakırcasına
"Kayıtlarda veliden para istenmeyecek" şeklinde talimat vermelerinin
ardından müdürler kayıtlarda bir top fotokopi kağıdı istemeye başladı. Kayıtların
merkezi sistemle otomatik kaydının yapılmasıyla birlikte okullara damlayan
kağıtların sonu kesildi. İlçe Milli Eğitimler okulların kağıt-toner ihtiyacını
karşılamak amacıyla her yıl okullara fotokopi kağıdı yardımı yapmaya başladı.
Bu da yeterli gelmedi. Çünkü okullarda su tüketilir gibi fotokopi kağıdı
kullanılıyor. Ödeneği olan liseler ile İHO'lar gelen ödenekle kağıt vb.
ihtiyaçlarını temin etme yoluna giderken diğer okullar mahalli imkanlarla bu
ihtiyacı karşılamaya çalıştı. Mahalli imkan denilince ilk akla gelecek ya bir
hayırseverdir ya da öğrenci. Öğrenciden istenen fotokopi parası şikayet
olmadığı müddetçe sorun değil. Bir veli şikayet ederse -ki eksik olmaz- okul,
şikayet var diye para toplamaktan da el etek çeker.
Haydi müdür veya öğretmen kağıdı
temin etti diyelim. Bu kağıdın işe yaraması için makinesi lazım. Bu makineye
toner lazım, bu makinenin tamir ve bakımı var. Bütün bunlar maliyet. Gün
geçmiyor ki okulun fotokopi makinesi bozulmasın, toneri bitmesin. Toner değil
mi siyah boya, bacanın isi demeyin. Hepsi pahalı bunların. Zira hepsi ithal. Bu
ülkenin ithal olmayan tek şeyi insanıdır. Gerçi çoğumuz da ithal sayılırız.
Çünkü hepimizin bir ucu yurtdışına dayanıyor.
Baktılar ki okul müdürleri kağıt,
makinesi, ve bakımı çok maliyetli. Çoğu okullarındaki demirbaş fotokopi makinesini
arşive kaldırarak firmalarla çekim başı anlaşma yapma yoluna gitti. Şimdi
okulların genelinde kiralık fotokopi makineleri var, öğretmenlerin de
şifreleri. Kim ne kadar çekiyorsa parasını firmaya ödeyecek. Öğretmen bu çekim
parasını nereden karşılayacak? Ya cebinden verecek. Ki bunu yapan öğretmen
çoktur. Ya da dilenci gibi öğrencisinden fotokopi parası toplayacak. Bir kısım
öğretmen maliyeti hesaplayarak öğrenciden dilenciye verdiğimiz kadar para
topluyor. Maalesef okullarımızın durumu bu!
Çok mu fakiriz? Değil. Okullarımız
fiziki yönden bir numara. Alt yapısı tamamlanmış, devlet kitabı bedava veriyor,
sınıflarımız etkileşimli tahta ile donatıldı. Ama kağıdımız yok, fotokopi
makinemiz yok. Var da yok. Öğretmen koltuğunun altına kağıdını sıkıştırıp
getiriyor, çekebiliyorsa okuldaki kiralık makineden kopi ediyor. Alabilirse
öğrenciden parasını alıyor.
Dilenci gibi oldu öğretmenler.
Yazık gerçekten! Öğretmenin kolunu kanadını kırmayın. Öğrencisinden 25
kuruş, 50 kuruş, 1 lira para istemek zorunda bırakarak öğretmenini öğrencisinin
gözünde iyice sıfırlatmayın. İdareci olmak sorumluluk ister, çözüm ister.
Öğretmenini öğrencinin önüne atmak değil. Yok mu bunun başka yolu ey insaf
sahipleri? "Ne haliniz var görün" deyip kenara çekilmeyi siz
idarecilik mi sanıyorsunuz? Kimse size cebinizden verin demiyor. Bari
öğrenciden toplu fotokopi parası toplamayı/toplatmayı düşünün...
Yorumlar
Yorum Gönder