Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Hükümetin Zam Teklifi Gözlerimi Yaşarttı *

2020, 2021 yıllarına ait kamu işçisine yüzde 8+4+3+3+enflasyon farkı ve maaşı 3500 TL'nin altında kalan işçiler için 150 TL seyyanen zam veren hükümet, memurlara 3.5+3+3+2.5+enflasyon farkı önerdi.  Verilen ve teklif edilen zamda değilim. İşçiye verilen ve üzerinde anlaşma sağlanan zamda da gözüm yok. Az veya çok demiyorum. Hükümet, teklif ettiği zam oranını ne kadar yukarı çeker? Doğrusu hiç umurumda değil. Garibime giden ve merak ettiğim, işçi ile memur aynı ülkede yaşamıyor mu? Bu iki kesim ekonomik verilerden aynı oranda etkilenmiyor mu? Her ikisi de bordro mahkumu değil mi? Her ikisinin de maaşı genel bütçeden verilmiyor mu? Aynı dönemleri kapsayan zam yüzdesi niçin birinde farklı, diğerinde farklı olur?   Ne zaman verilen zam yüzdesi gündeme gelse bir de kümülatif zamdan bahsederler. Kümülatifi bir tarafa bırakıp verilen ve teklif edilen zam oranına bir bakarsak işçi ile memur arasında yüzde 6'lık bir fark var. Acaba bu yüzde 6'lık fark birinin grev hakkını

Sosyal Medyadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı *

Siyasi partilerimizin en büyük eksikliği sosyal medyadan sorumlu bir genel başkan yardımcısı atamamaları. Her ne kadar bu eksikliği, gönüllü seçmenleri tespit edip partilerinin yerini doldurmaya çalışsa da iş, amatörce ve fahri olarak yapılmaktadır. Partilerimize düşen, bu eksikliği giderecek yetişmiş elemanlarını tespit edip sosyal medyada profesyonelce görevlendirme yapmaları. Partilerimiz bu alanda yetişmiş eleman ne gezer diye düşünmesinler. Biraz işlerinden başlarını kaldırıp sosyal medyaya bir göz atsalar, gönüllü olarak bu işi zaten yapan seçmen kitlesinden yüzlercesini bulabilirler. Belki burada sorun, bu alanda yetişmiş eleman sayısı fazla olduğundan partilerimiz sosyal medyadan sorumlu genel başkan yardımcılarını seçmede biraz zorlanabilirler. Çünkü paylaşımlarıyla diğerlerine taş çıkartan, birbirinden mükemmel o kadar çok gönüllüleri var. Bunun da çok problem olacağını sanmıyorum.  Zira bunun da kolayı var: Ya toplayıp hepsini bir sınava tabi tutup en iyisini seçecek ya

"Çağbaba Türbesi" *

Millet olarak bir yerde türbe varsa orasını hem ziyaret eder hem de dua ederiz. Ziyaret ve duanın dışında beklentilerini karşılamak ve varsa sıkıntılarını gidermek için talep de bulunanlar da eksik olmaz. Kimi evlenecektir, eş arar. Kimi istediği okulu kazanmak için yardım talep eder, kimi adakta bulunur, kimi çaput bağlar, kimi isteğini bir kağıda yazarak oradaki uygun bir yere sıkıştırır.  Diyanet İşleri Başkanlığı veya ilgili müftülük türbe ve yatırların olduğu yerde herkesin görebileceği bir yere tabela asarak istediği kadar türbe ziyaretlerinde;  1. Adak adanmaz, 2. Kurban kesilmez, 3. Mum yakılmaz, 4. Bez-çaput bağlanmaz, 5. Taş-para yapıştırılmaz, 6. Para atılmaz, 7. Eğilerek ve emekleyerek girilmez, 8. Yenilecek şeyler bırakılmaz, 9. El-yüz sürülmez, 10. Türbe ve yatırlardan medet-şifa umulmaz, 11. Türbe ve yatırların etrafında dönülmez,  12. Türbelerin içinde yatılmaz vs desin.  Bizim vatandaşın ekseriyeti tüm bu adap ve yasaklara rağmen bil

Maarif Politikamızı Gözden Geçirmeliyiz ***

Bizim eğitim ve öğretim işlerimiz deneme-yanılma yoluyla, sürekli değişime gebe yeni sistem uygulamalarıyla sonu ne olacak diye düşünülmeden, iyi bir planlama yapılmadan takır tukur devam ediyor, eğer buna eğitim ve öğretim denirse. Tamamen bir iyi niyet kurbanı olan maarif politikamız, duvara toslaması ve ölü doğacağı bilinmesine rağmen bir neşter vurulmadan pansuman tedbirlerle yol almaya devam ediyor. Eğitimden beklenen istendik davranışlarda istediğimiz sonuç ve verimi alamadık. Eğitimin her kademesinde öğretim yapıyoruz. Maalesef onu da becerdiğimiz söylenemez. Sekiz yıllık kesintisiz eğitim ve öğretimle birlikte rotası değiştirilen maarifimiz, tedavüle sürülen on iki yıllık zorunlu eğitimle birlikte pusulasını kaybetmiş görünüyor. Liselerin zorunlu olmasına paralel olarak her ile açılan üniversiteler, yanlış maarif politikamızı devam ettirmekten, problemleri halı altına süpürmekten öte bir amaca hizmet etmemektedir.  Herkesi üniversitede okutma ve mezun etme serü

Eyyam-ı Bahur

Bugünlerde yaşadığımız, bayram boyunca kendini iyice hissettiren bu sıcaklara ne ad verildiğini biliyor mu idiniz? Eyyam-ı Bahur imiş bugünlerin adı. Yaz mevsiminin en sıcak ve en boğucu günlerine verilen, dilimize Arapça'dan geçmiş bir kelime imiş. İsmi beğenmediniz mi? Siz buna çöl sıcakları, cehennem sıcakları, Afrika sıcakları da diyebilirsiniz. İyice bunaltan, buram buram terleten bu sıcakların daha da artacağı söyleniyor.  Adına eyyam-ı bahur, cehennem sıcakları, çöl sıcakları veya Afrika sıcakları desek de sonuç itibariyle yanmaya devam edeceğiz.  Yaşadığımız Kuzey Yarımküre'de, temmuz ve eylül ayları arasında yaşanmakta imiş böylesi sıcaklar. Böyle sıcak ortamlarda güneşin altında çalışmak zorunda olanlara Allah yardım etsin.  Not:Her türlü ismi anladım da cehennem sıcaklarını anlamadım. Bu ismi koyan sanki öbür dünyaya gidip gelmiş, yanmış da... bu ismi koymuş. Ama bu sıcaklar cehennem sıcaklarıyla kıyas bile götürmez.

Yardım Kuruluşlarımız *

Halkımızın yardımseverliği takdire şayan. Hem ülke içinde hem de ülke dışında ihtiyaç sahiplerini görüp gözetmektedir. İnsanımızda var olan bu hayırseverlik duygusuna paralel olarak organize olmuş yardım ve hayır kuruluşlarımız var. Doğal adetlerde adlarını sıkça duyduğumuz bu hayır kuruluşları kurban bayramında adlarını daha fazla duyurmaktadır. Kızılay ve Diyanet Vakfı dışında o kadar hayır kuruluşumuz var ki say say bitmez. Nerede bir vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşu varsa aşağı yukarı hepsi aynı iş üzere çalışmaktadır. Çoğunun kendilerine ait öğrenci yurtları var, kiminin evleri var, kimi öğrencilere burs veriyor, hemen hemen hepsi yurt içinde ve yurt dışında kurban kesiyor. Değişik ülkelerde aynı işi yapan farklı vakıf ve dernekleri görmek mümkün. Vatandaşımız veriyor, hayır kuruluşları da bu hayrı yerine ulaştırmada köprü görevi görüyor. Anlattıkları gibi amaçları doğrultusunda çalışanlardan Allah razı olsun. Burada değinmek istediğim hayır ve iyiliklere köprü olan b

Yola Çıkma!

*Usul, adap, yol, yöntem bilmiyorsan, *İyi bir ekibin yok ise, *İstişareye önem vermiyorsan, *Makam, mevki ve şöhret hırsın var ise, *Ufkun geniş değilse, *Eleştiriye açık değilsen, *Kızıp sinirleniyor; en sonda söyleyeceğini en başta söylüyorsan, *Kendini sürekli geliştirmiyor ve yenileyemiyorsan, *Uzun vadeli bir plan ve programın yok, olanı da yerinde ve zamanında revize edemiyorsan, *İletişime çok açık değilsen, *Ehliyet ve liyakate önem vermeyeceksen, *Bütün işleri kendi üzerinde toplayacaksan, *Dinlenmek için kendine yerinde ve zamanında yeterince zaman ayırmayacaksan, *Yanındakilere güvenmeyeceksen, *Herkese ayar vereceksen, *Kucaklayıcı değil, kutuplaştırıcı olacak ve bütün okları üzerine çekeceksen, *Zamanla prensiplerini çiğneyip zikzaklar çizeceksen, *Çok konuşarak yüzünü eskiteceksen, *Kendini anlatmayıp hep rakiplerini kötüleyeceksen, *Seninle yolunu ayıranlara nankör diyeceksen, *Kendini yenilemeyip hep eskiyi hatırlatacaksan, *Y