Davetli olduğum bir düğüne gecikmeli olarak gittim.
Kapalı bir alandaydı düğün.
Girdim salona. Kulak patlatan
cinsten bir müzik sesi vardı içeride. Birine hal hatır bile soramıyorsun.
Sorsan bile herkes anlamadan kafasını sallıyor, elini göğsüne götürerek.
Çoğunluk oturmuş. Pek az kişi ise
misafirlerle aynı hizada dizayn edilmiş sahnede, müzik eşliğinde oynuyor. Hem
sesten kurtulmak hem müzik eşliğinde içindeki kurtları dökmek için tam oynama
zamanı ama o da bende yok. Çünkü sahne hep dar gelir bana.
En arka taraftayız beş altı
arkadaşla beraber. Hiç sigara içmeyen, gelin bir sigara içelim diye bizi dışarı
çıkardı bir ara.
Sonra tekrar geldik. Az sonra önce çerez geldi. Altı kişiye üç adet gördüğünüz tabakta çerez vardı. Bu küçücük çerez tabağının içindeki kuruyemişin üstünde ikinci bir kuruyemiş yoktu. Tam taban doldurulmuş kabın. Saysan sayılır. Diğer üç kişiye az sonra gelir dedik gelmedi. Servis yapan kız çocuğuna, kızım, bizim masaya üç çerez eksik dedim. Eksiklik yok amca. Her masaya ikişer tane veriyoruz dedi. Bir masada on sandalye var. Biz varız masada 6 kişi. Hesap ettim. 6 kişi olmamıza rağmen bize bir fazla koymuş kızımız. Sağ olsun. Hemen fotoğrafladım ikramı. İçinden 5-6 âdet almışlığım var.
Gördüğünüz kuruyemiş bir kişiye
bile verilmez.
Az sonra pasta, kurabiye tabakları
geldi. Bereket bunları her kişiye özel verdiler.
Yine her masada iki adet birer
litrelik meyve suyu ve boş bardaklar konmuş. Bir iki adet de 1,5 litrelik su
var.
Pastayı yediğin zaman ne lezzet var
ne tat. Midene oturup kalıyor yediğin. O güzelim mideni bozuyor.
Müzik gürültüsünün içinde bir saate
yakın oturduktan sonra kendimizi dışarı artık. Ses kesilince dünya varmış
dedik.
Aslında mesele yiyip içmek, bol bol
ikramlık geldi değil. Maksat düğün sahibinin iyi ve mutlu gününde bu sevincini
paylaşmaktır. Ama ikram yaptın mı adam gibi ya da makul neyse onu yapacaksın.
Gören de düğün sahibi paradan
kaçmış sanır. Öyle zannediyorum düğün sahibi bu düğün salonunu tutmak, ne ve ne
kadar ikram edileceğine dair sözleşme de yapmıştır ve epey bir para
bayılmıştır.
Aylar öncesinde düğün sahibi salonu
ne kadar tuttuğunu söylemişti. Telaffuz ettiği miktarı unuttum ama aklımda
kaldığı kadarıyla yemekli ile yemeksiz hali arasında fazla uçurum yoktu. Hatta
çerez ve pasta ikramı yerine madem yemek verseydin demiştik de o da ben de öyle
dedim. Oğlum, biraz daha verip yemek verelim. En azından gelen karnını doyurmuş
olur dedim fakat oğlanı ikna edemedim demişti.
Öyle zannediyorum, salon sahipleri
yemeksiz düğünlerden daha fazla kâr ediniyordur.
Salonlarının ne kadar kâr ettiğini
bilmem ama bildiğim, kına ve düğün gibi etkinlikler için salonlar düğün
sahiplerinin cebini yakmaya devam ediyor.
Ne yapıp ne edip bu salon
düğünlerinden kurtulmak gerek. Eskisi gibi kızı evinden alıp erkek evinin
önünde düğünü bitirmek. Oynanacaksa evlerin önünde oynansın, ikram yapılacaksa
yine hakeza.
Gel de bunu taraflara anlat.
Şu var ki salonlara dökülen paralara yazık.
Yorumlar
Yorum Gönder