Ahmet Özcan'dan Fetih Caddesi'ne doğru giderken sol tarafta araba
ve insan yoğunluğunu görünce bugün buranın pazarı. Dönüşte pazara bir gireyim
dedim.
İşimi bitirip dönerken evi aradım. Var mı alınacak bir şey diye.
Söylenen listeyi kafama yazdıktan sonra pazarın içine girdim. Sebze ve meyve
tarafına yöneldim. Turum fazla uzun sürmedi. Çünkü iki, üç sıra sebze ve
meyveye ayrılmış. Diğer taraflar giyim üzerineydi. Bu pazar bu kadar küçük
müymüş dedim.
Gitmiş bulundum. İki kilo patlıcan, bir kilo fasulye, bir kilo
biber aldım. Üç dört yerde Bursa domatesi gördüm. Pek görüntüsünü de
beğenmedim. Hepsinde de 10 lira idi domates. Gözümü kestirdiğim bir tanesine
vardım. Çünkü diğer tezgahlara göre hem daha diri hem de sağlam gözüküyor. 5
kg'ı 50 TL yazmış. Beş kilo verir misin. Çürük çarık olmasın dedim. Olur mu
abi, bak buradan veriyorum. Çürük ve ezik yok dedi. Uzattı. 6 kilosu elli dedi.
Pazardan çıkıp arabaya bindim. Eve varmadan markete uğradım.
Marketin önünde kadınların kasalardan Bursa domatesi seçtiğini gördüm. Fiyatına
göz attım. 5.99 TL imiş. Ezik, çürüktür marketteki deyip kendimi ikna etmeye
çalıştım. Beceremedim. Daha da yaklaşıp birkaç tanesini elime alıp baktım.
Güzeldi.
İyi de ben kilosunu 10'a aldım. Son anda 6 kilosunu 50 yaptığı
için kilosu 8.33'e gelmişti. Bu fiyata aldığıma göre benimki her halükarda iyi
olmalı dedim, eve geldim.
Alavereyi mutfağa bırakıp odaya geçtim. Az sonra içişleri bakanı
içeri girdi. Domateste baya çürük ve ezik var. Görmedin mi? Ben bunu nasıl
menemen yapacağım. İyi olmaz. Çürüklerini iyice almazsak kükrer, bozulur. Bak
şu çürük, bu çürük, şu ezik, bu böyle, seçmedin mi dedi.
Nasıl seçecektim. Pazar burası. Pazarda kasayla bile alsan seçmece
olmaz. Kasayla alacağın zaman pazarcının sana en iyi yapacağı, gözünle
seçtiğini vermek olur. Arkadan verdi. Tezgahın önü ile arkası aynı değilmiş
demek ki. Bir de markete göre daha fazla verdim. Marketten alsaydım hem seçerdim
hem çürük çarık olmazdı hem de daha az
ödeme yapardım.
Pazarcının yaptığına şaşırdım mı? Hayır. Böylesi kaçıncı kez geldi
başıma. Kaçıncı kez bu semt pazarlarını yazı konusu edindim. Ne pazarcı beni kandırmaktan
vazgeçti ne de ben kanmaktan.
Görünen o ki istisnalar hariç bu pazarcı esnafının yola geleceği yok.
Bu tiplerin işi, gücü sahtekarlık, alavere ve dalavere. Dünyayı kazansalar o çürük
ve eziği el çabukluğuyla müşteriye verecekler. Bunu yapmazlarsa sermayeden gittiğine
kaniler ve rahat edemezler. Pazarcılıktan ziyade dalavereyi meslek edinmişler. Olacakları
bu. Bundan ötesini de beklemek safdillik olur.
Aslında pazarcı esnafının çoğunun da bu görüntüden rahatsız olduğunu
düşünüyorum ama huylu huyundan kolay vazgeçemiyor. Geçmişte pazarcılık yapan şimdilerde
öğretmen olan bir öğretmen bunu öğretmenler odasında itiraf etti. Bir yerde satışa
gittiğimizde bizden başka kimse yoksa fiyatı anormal derece yükseltirdik. Hiç insafımız
yoktu. Az sonra biri gelince hemen fiyatı indirirdik dedi. Ardından marketler daha
iyi. Bir de şu, bu Pazar iyi dedi.
Pazarcılar hile ve hurda ile kaşla göz arasında yankesicilerin el çabukluğunu
kullana dursunlar, daha düne kadar pazardan alavere yapan çoğu kimse marketlere
yöneldi bile. Aslında pazar esnafı böyle yaparak kendi topuklarına sıkıyor. Bu tespitin
doğru olduğunu bazı günlerde marketlerin sebze ve meyve reyonunda ve marketin dışında
anam babam yoğunluğunu görünce daha iyi anlarız. Bunun en son örneğini de aynı gün
Fetih Caddesinden Şehir Hastanesi tarafına dönerken köşedeki bir marketin önünün
mahşer yeri gibi olduğunu gördüm. Bu demektir ki çoğunluk marketlere yöneldi.
Bir diğer husus, eskiden pazarla, market arasında uçuk kaçık fiyat
farkı vardı. Her halükarda marketteki sebzeler daha pahalı olurdu. Çürük ve ezik
araya sıkıştırılsa da semt pazarları fiyat yönünden daha hesaplı idi. Bunu da herkes
makul karşılardı. Çünkü marketlerin kirası, personel maaşı, seçmeden kaynaklı fire,
elektrik ve su maliyetlerini hesaba katınca marketteki fiyatların tuzlu olması anlaşılırdı.
Şimdi görüyorum ki marketler pazarlardan daha hesaplı. Hem hesaplı hem ne aldığını
ne seçtiğini biliyorsun. Bu yönüyle marketleri tebrik etmek lazım.
Pazarcı esnafının ve pazarların olmasını isterim. Çünkü pazar-market
rekabeti yönünden gerekli. Pazarcılık bitse marketlerin yanına varılmaz. Aynı şekilde
marketler sebze ve meyveden vazgeçse pazarcılar anamızı ağlatır. Çünkü sahasında
tekelcilik insafsızlığı doğurur.
Burada pazar odalarına iş düşüyor. Kendi iç denetim mekanizmalarını ortaya koymalılar. Mevzuat ne kadar el verir bilmem ama pazarcıların içindeki çürükleri ayıklamalılar.
Yorumlar
Yorum Gönder