Ana içeriğe atla

Dünyada Üstün Irk Var mı?

Dünyada üstün ırk var mı bilmem ama bir mavi kandan bahsediliyor. Kan adına bugüne kadar da bildiğim kırmızı kandır. Mavi kan var mı, bu bir mitoloji mi bunu da bilmiyorum. Ama bazı ülkelerin bayraklarında hakim renk olarak maviyi görmek mümkün.

Mitolojilerde özellikle Sümer tabletlerinde iki tür varlıktan bahsedilir. Biri dünyalı, diğeri de dünya dışından gelmiş insan türü. Bunlara uzaylı da deniyor. Hatta uzaylıların bir müddet yeryüzünde durduğu, burayı yönettiği, bunlara yarı ilah muamelesi yapıldığı, buradaki bazı kadınlarla ilişkiye girdikleri, bu ilişkiden çocukları olduğu, bu uzaylıların yeryüzündeki insanlara göre daha fazla bilgiye sahip oldukları, bazı bilgileri insanlara öğrettikleri, Nuh tufanından sonra uzaydan gelenlerin yeryüzünü terk ettikleri, bugün yeryüzünde hakim olanların, uzaylıların yerdeki bazı kadınlarla ilişki sonucu doğanların olduğu belirtiliyor.

Enok kitabında ise gökyüzünden 200 kadar düşmüş meleğin yeryüzüne inip kadınlarla cinsel ilişkiye girdikleri, babası düşmüş melek, annesi dünyalı insanların dünyada yaşadığı, bunlara Tevrat'ta Nefilimler, başka kaynaklarda ise dev dendiği, bunların mavi ve kırmızı renk karışımı kana sahip olduğu sanal alemde dolaşımda. Sümer tabletlerinde anlatılanların bir çoğunun ilahi dinlerin kitaplarında da yer aldığı, ilahi dinler mi bunlardan faydalandı ya da Sümerliler mi ilahi dinlerden bu bilgileri aldığı da tartışma konusu. Bu da ayrı bir yazı konusu.

Biz gelelim yarı uzaylı, yarı dünyalı insan tipine. İşte bunlara mavi kan deniyor. Bunlar kendilerini üstün ırk kabul ediyor. Sermaye, teknoloji, bilim, ticaret vb. her alanda söz sahibi olan 13 zenginin de mavi kandan oldukları, dünyada her şeye bunların yön verdiği yazılıp çiziliyor.

Üstün ırk anlamına gelen bu mavi renk aynı zamanda bazı ülkelerin bayrak renklerine de yansımıştır. Mesela bu ülkelerden bir tanesi de İsrail bayrağı. Alt ve üstte mavi renk, ortada beyaz renk, beyaz rengin üzerinde Davut yıldızı tasviri var. Bir başka husus, Yahudilikte Yahudi olmak için Yahudi anneden doğma şartı da düşündürüyor.

Bugün sayıları çok az olmasına rağmen başta sermaye, teknoloji ve bilim olmak üzere Yahudiler diğer milletlere göre açık ara öndeler. Her ülkede güçlü Yahudi lobisi var. İstihbaratları da güçlü. Yeni icat ve Nobel Barış Ödülü alanların ekseriyeti belki de hepsi Yahudi uyruklu. Belki de bugün dünya sermayesinin yüzde seksenini elinde bulunduran 13 zengin de Yahudi’dir. Bugün Ortadoğu’da olup biten her şeyin İsrail'in güvenliği için yapıldığı da bir gerçektir. Arap Baharı adı altında İsrail'e potansiyel tehdit ülkeler olan Mısır, Irak, Suriye ve Libya'nın zayıflatılması ve devletleştirilmesi buna verilebilecek bir örnektir. İsrail'in dünyadaki tepkiye rağmen Gazze'yi yerle bir etmesi, buna kimsenin sesini çıkaramaması da örnek olarak verilebilir. 

Tüm bunlar acaba Yahudiler üstün ırk mı ya da onlar kendilerini üstün ırk olarak mı görüyor diye düşündürüyor.

Kur'an'da, yanlış hatırlamıyorsam, iki ayette, "Size verdiğim nimetleri ve sizi aleme üstün kıldığımı hatırlayın" denmesi ve arzımevud (Yehova'nın kendilerine vermeyi vadettiği kutsal topraklar), acaba bunlar ayrıcalıklı kul mu diye düşündürüyor.

Yahudiler ya da mavi kanlılar üstün ırk ise kırmızı kan taşıyan diğer insanlar ne oluyor? Herhalde düşük ırk, aşağı ırk, yönetilen vs. oluyor.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Yüce Allah önce Yahudileri alemlere üstün kılıyor, daha sonra ki bir ayetinde de tekrar Yahudileri lanetlediğinden de bahsediyor.
    Yahudilerin ne tehlikeli bir millet olduğunu sezen Adolf Hitler gereğini yapıyor ama köklerini tam kazıyamadığı için, Yahudiler yine palazlandılar ve yapacaklarını yapıyorlar. Bence Yahudiler Tanrı tarafından kutsanmış bir millet değil, Yahudiler her şeyi elde edip dünyayı kendilerine muhtaç ettikleri için küresel kraliyetçiler takımınca kollanıyorlar.
    Bu durumda İsrail'i kimse durduramayacak ve İsrail hedeflediği toprakları elde edecek!
    Selam ve saygılarımla birlikte size sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Merhabalar, as. Peygamberleri öldürdüklerinden dolayı lanetlenirler. Hatta onları maymun yaptık der Kur'an. Aleme üstün kılınmalarıyla ilgili olarak bizde yapılan tercümelerde hep "bir zamanlar üstün kıldığımızı hatırlayın" şeklinde tercüme edilir. Halbuki ayette bir zaman yoktur. Üstün olmadıklarını ben de düşünüyorum ama gel bunu onlara anlat. Önlerinde gelişme ve ilerleme için bir engel yok. Ben de aynı düşünüyorum. Çünkü dur diyecek irade yok. İradesi olanlar da onları destekliyor. Bu arzımevud anlayışı olduğu müddetçe saldırganlık devam edecek maalesef.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde