Ana içeriğe atla

Konya Yerel Basını

"Beyşehir Müftü'sünün, belden yukarısı çıplak bir kadınla, polis tarafından bir aracın arka koltuğunda yakalandığı, kadının kimliğini söylemediği, olayın İl Müftülüğüne, oradan da Valiliğe intikal ettirildiği, Müftünün çarşaflı eşini İl Müftülüğüne getirerek eşinin 'Arabadaki benim" dediği, araya hatırlı kişilerin girmesiyle, bu olayın polis kayıtlarında kaldığı, savcılığa intikal ettirilmediği" bazı İnternet sitelerinde iddia ediliyor. 

Bu iddiayı ilk defa sosyal medya paylaşımında gördüm. Aslı astarı yoktur dedim. Sonra "Beyşehir" yazdım Google'a. Karşıma, daha önce "Beyşehir Müftüsü arabada" şeklinde aranmış bir yazı otomatik olarak çıktı. 

İddia diyorum. Çünkü bu olay Müftü'yü karalamak için asparagas da olabilir. 

Bu tür iddialar için nasıl ki her gördüğüme amca demiyorsam, bir sitenin yazdığına da "demek ki aslı varmış" deyip atlamam. En azından birkaç siteye göz atarak kendimce teyit yaparım. 

"Beyşehir Müftüsü arabada" şeklinde yazınca; "egedesonsoz", "onedio", "kayseriyerelhaber", "kulisinbaskenti", "cumhuriyet", "veryansintv", "bursahakimiyet", "agri04haber", "AHB Haber", "mynet", "iyigunler.net", "corumosmancik", "eksisozluk" Web sayfaları üç aşağı beş yukarı aynı şekilde iddiaya yer vermişler.

Gördüğünüz gibi Cumhuriyet, onedio, mynet, eksisozluk dışında diğer siteler mahalli siteler. Ege, Kayseri, Bursa, Ağrı, Çorum gibi her bölgemizden siteler iddiaya yer vermiş. Gözüm, Konya İnternet ve mahalli gazetelerinin İnternet sitelerini aradı. Öyle ya Beyşehir, Konya'nın hem gelişmişlik hem de nüfus yönünden önde gelen ilçelerinden biri. Ta Ağrı'daki bir site haber yaptığına göre Konya'nın güzide basını "Şöyle iddia ediliyor, haber asparagas, aslı var veya yok" şeklinde bir haber yapardı. Arama motorlarında Konya'ya ait yerel basında bir site maalesef önüme düşmedi. Birkaç tanesinin Web sayfasına girdim. Belki orada yer vermişlerdir diye. Heyhat ki heyhat. Aslı var veya yok, iddia ediliyor şeklinde tek kelime bile görmedim. Yer veren olduysa da ben rastlamadım. 

Konya'nın yerel basınının büyük bir eksikliği bu bence. Normal şartlarda Konya yerel basını bu iddiayı dile getirecek. Diğer basın da Konya basınını kaynak göstererek sayfasında yer verecek.

Bırakın böyle bir durumu. Tek kelime yer bulmamış bizim yerel basında. Araştırmacı gazeteciliğin kalmadığını biliyorum da bu kadar bigane kalınacağını hiç düşünmemiştim. Bunun sebebi hikmeti nedir? Birileri yer vermeyin mi dedi. Konya basını bu iddiayı önemsiz mi gördü? Bunun yerine daha önemli haberlere mi imza attılar? Korkuyorlar mı? Hepsi kafasını kuma gömmüş, siparişle gelen haberlere mi yer veriyor? Kol kırılır, yen içinde kalır diye mi düşünüldü? İnanın, anlamadım gitti. Yahu gelin şöyle bir iddia var. Bu haberin aslını astarını araştıralım bari de mi demezler. İlginç gerçekten.

Bizim Konya basını birbirinin aynısının, tıpkısının, benzerinin kopyası ise bu kadar farklı gazete ve İnternet sayfasına gerek var mı?

Siz Konya basını, burnunuzun ucundaki bir iddiayı araştırmaktan aciz misiniz? Siz gazeteciliği hep böyle mi yaptınız ya da yeni tür bir gazeteciliğe mi terfi ettiniz?

Valla, sebep her ne ise Konyalı olarak hem bu iddiadan hem iddianın yerelde dile getirilmeyişinden ve yok kabul edilişinden utandığımı belirtmeliyim.

Sahi Konya'da olup bitenler hakkında gerçek bilgiyi biz kimden öğreneceğiz? Ağrı haberden mi, Çorum haberden mi?

Ne olur, kış uykusundan uyanın, kafanızı kumdan çıkarın. Sağa, sola bakın, ne var ne yok görün. Nereden ne koku geliyor bir koklayın.

Ne olur, yaptığınız gazetecilik ise hakkını verin. Kınayanın kınamasına aldırmayın. Basın hürdür. Sansürlenemez olmazsa olmaz maddenizin hakkını verin. Gazetecilik yapın gazetecilik.

Daha ne diyeyim mübarekler size...

Not: Konya yerel basından bu iddiaya yer veren oldu da ben görmedi isem, kusuruma bakmasınlar, haklarını helal etsinler.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde