Ana içeriğe atla

Bir Zamanlar Ben

Tempolu, rutin ve rutin yürüyüş yapmaya sanırım 2020 yılının Ramazan bayramı sonrası başlamıştım. Her gün değişik güzergahlarda yürüdüm. Yürüdüğüm her günü sosyal medyada paylaşmadım. Pek azını paylaştım. Paylaştıklarım, seneyi devriyesinde sanal alem anılar bölümünde hatırlatıyor. İşte o yürüyüşlerimden bir tanesini daha 20/09/2020 tarihinde yapmışım. Bu yürüyüşü paylaşırken şöyle yazmışım:

"Bugünkü güzergahım:

Yaka-Hicaz Cad-Alemdar Cad-Erenköy-Kanal Boyu-Otogar.

Otogar-Tramway Yolu-Beyşehir Yolu-Fatih Caddesi-Yaka.

Kanal boyunda bol bol iğde ağaçları var. İğde severler kanal boyuna" .

Pandemi zamanıydı bu tarih. Zaten salgınla beraber yürüyüşe başlamıştım. Bir cumartesi günü imiş bu yürüyüşüm. 30.672 adım atmışım. 20,86 km yapmışım. Bu yürüyüş 4 saat 9 dakika sürmüş. 1 km'yi yaklaşım 12 dakikada almışım. 9 dakikada bir km yaptığım seri ve tempolu yürüyüşlerim de eksik değildi o zamanlar. 

Şimdi ise 8 bin ila 12 bin arasında biraz tempoyu düşürerek yürümeye devam etsem de o zamanlar haftalık ortalamam, 20.507 adım imiş. 

20 Eylül 2020 tarihli yürüyüşüme Meram Yaka'dan başlamıştım. Hicaz Yolundan Kanal boyuna çıkıp oradan Otogar'a yürümüştüm. Kanal boyunda yol boyu iğde ağaçları vardı. Ağaçtan iğde kopararak açlığımı gidermiştim. Km'nin 12 dakikaya varması da iğde ağaçları altında oyalanmamdan olsa gerek. 

Dönüşü, tramvay yolundan yürümüştüm. 10 km idi aklımda kaldığı kadarıyla. Kanal boyu ise 11 km idi. 

Kanal Boyu denilen yol şimdilerde bölünmüş yol. Adı da Abdulhamit Caddesi. Bugünlerde arabayla 5-6 kez geçmişliğim var. İğde ağaçları hala var mı, yoksa yeni yol yapımında kesildi mi, hiç dikkatimi çekmedi. 

Şu var ki pandemiden bu yana pek az gün hariç hep rutin yürüdüm. İlk iki senede aldattığım bir gün olmuş ise ertesi gün iki katı yürüyüş yaparak telafi etmiştim. 

Bazıları abarttığımı söylese de yürüyüş gibisi yok. Epey kilo verdim. 83-85 kilodan 67 kiloya kadar inmiştim kilo olarak. Göbek eridiği gibi sağlık yönünden de bana epey bir faydası oldu. 

Yürüyüş severlere duyurulur. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde