İstasyondan çıktım.
Tek yaptığım, ayaklara yürü demek oldu. Biraz paslanmış ama eski günler kadar
olmasa da hiç teklemeden yürümeye başladı ayaklarım.
Rotayı çevirdim
Meram Yeniyol'a. Baktım Lastik Durağındayım. Geçince, gözüme sağdaki petrolün
fiyat listesi ilişti. Bir ara bu fiyatlar durmayacak, şuradan biraz benzin
alayım deyip 44'e aldığım benzinin 42 dolaylarına indiğini gördüm. İnişine
sevindim ama zamlı tarifeden aldığım benzini telafi için ayakları biraz kullanmam
gerek dedim.
Evliya Çelebi
Parkını sağladım. Meram Devlet Hastanesinin önüne gelince, çıkmadan
aradığım, müsaitsen yürüyelim dediğim yol arkadaşım da yürüyüşüme eşlik
etti.
Yürürken yol
arkadaşıma gıpta ettim. Gram yağ ve kilo yok vücudunda. Yavaş yürür gibi
görünmesine rağmen hep önümde yürüdü. Yormadan yürümenin pratiğini de
öğrenmiş.
Yürüyüşe tek engel, Meram
Yeniyol'un yürüyüşe elverişli olmaması. İkişer şeritli yolun kaldırımı ha var
ha yok. Olan kaldırıma da kaldırım demeye bin şahit lazım. Yürümek için yola
insen araç geliyor. İki kişinin zor yürüdüğü kaldırıma çıksan, önüne ya direk
ya ağaç ya da bahçeden dalları sarkmış ağaçların dalları yürüyüşünü engelliyor.
Kaldırım taşları da tek düze değil. Yolun ve kaldırımın bugünkü hali sanırım
Veysel Candan'ın belediye başkanlığından kalma. Sağlı sollu, önünde bahçe olan
tek katlı evlerin önünden birer metre alınsa, kaldırım yenilense, yürüyüş için
çok elverişli bir güzergah olur. Yetkililere ve arsasından bir metre yer vermek
için can atan muhitin sakinlerine duyurulur.
Biz gelelim
yürüyüşe. İnişli, çıkışlı yol aldık. Dere tepe düz gittik. Bir baktık.
Dere'deyiz. Öğle ezanı da okunmaya başladı. Değirmenönü Camisine girelim dedik.
Camiye o kadar giriş var. Hangi kapıya dolandı isek kilitli bulduk. Sağ, sol
derken galiba kimse yok deyip çıkıp giderken müezzinin sesini duyduk. Ses
yukarıdan geliyor dedik. İçeride varlar deyip az önce kilitli dediğimiz kapının
yanında bir başka kapıya yönelerek şansımızı denedik. Kapı açıktı. Farza
durmuşlar. Üç beş cemaat vardı içeride.
Namaz çıkışı hoş
geldin dedi cemaatten önümüzden yürüyen. Hüseyin'e mi geldiniz dedi. Hayır sana
geldik dedim. Buyurun dedi gönlü zengin insanımız. Bu arada bu Hüseyin kim,
meşhur biri mi dedik. Yok. Buradan bir yer satın aldı. Onun tanıdıkları geliyor
bazen dedi. Dere Kur'an Kursuna nasıl gideriz dedik. Beni takip edin.
Sonrasında da Kızlar Kaya'sının oradan yola devam edin. Nasıl gideceksiniz
dedi. Yürüyerek dedik. Yalnız Kurs buraya uzak dedi. Problem değil. Yürürüz
dedik. O önde biz arkadan yürüdük. Sularımız akmıyor dedi. Şebeke suyu mu
dedik. Hayır, musluklar akıyor. Derenin suları kesik dedi. Niye dedik. Belediye
kesti. Çünkü suyu satıyor dedi.
Kızlar Kaya'sını
solumuza alarak yürüdük. Kursu bulmak için yol bilgisini açtım. Mezarlığın
oradan biraz rampa çıktık.
Kursta görev yapan
sınıf arkadaşımızı ziyaret edeceğiz bu vesileyle. Yerinde ve iş başında imiş
aradığımız. Hemen bizi sınıfına aldı. Ortaokul seviyesinde öğrencilerdi
öğrencileri. Dere İHO öğrencilerinin çoğu burada yatılı kalıyormuş. Hepsinin
önünde de Kur'an vardı. Ayağa kalktı mimi minnacıklar. Selam verdik. Hal hatır
sorduk. İçinizde en iyi okuyan hanginiz dedik. Abdullah isimli öğrenci imiş.
Ondan bir ayet dinledik. Tebrik edip çıktık.
Müdür odasına aldı
arkadaşımız. Ardından müdür geldi. Muhitteki imamlar ve kursta göre yapanlar
selam verip hoş geldin dediler.
Etkinlik pek eksik
olmazmış kursta. Bugün de ilköğretim haftası etkinlikleri çerçevesinde, yapılan
program dolayısıyla çocuklara çi köfte yoğurmuş kurs müdürü. Bize de nasip oldu
bu vesileyle. Kurs müdürünün on parmağında yirmi marifet varmış bizim arkadaşın
anlattığına göre. Sanırım her cum, yemeklere ilaveten izzet ikram yapılıyormuş
burada kalan öğrencilere. Çoğu da müdürün elinden geçiyormuş.
Çok derli toplu ve
düzenli gördüm Kursu. Sessiz sakin ve tepeye nazır bir yere yapılmış Kurs. Giden
Meram Kaymakam'ının uğrak yeriymiş burası. Kendi cebinden öğrencilere epey bir
destek çıkmış.
Çay eşliğinde
hasbihalimizi yaptıktan sonra ilgi, alaka ve ikramlarına teşekkür ederek
ayrıldık. Hep böyleyseniz yürüyüş rotamız hep bu taraf olur dedik. Gülüştük.
Her zaman bekleriz dediler. Bırakalım sizi tekliflerine, biz yine yürüyeceğiz
dedik. Tekrar yola revan olduk.
Dere'yi bitirip
Meram Yeniyol'u takip etmedik bu sefer. Aşkan Mahallesinin sokaklarına girdik.
NEÜ rektörlüğünü sağımıza alıp yürüdük. Bu rektörlüğün yanından geçerken hep
dillendirdiğimi bir kez daha dillendirdim. Bu üniversitenin kampüsü varken bu
rektörlük niye kampüste değil diye. Öyle ya rektörlüğün yeri üniversite
yerleşkesinin içi olur. Öğrenci ve öğretim görevlilerinin arası olur. Devlet
yerleşkeye o kadar bina yaptı, bir rektörlük binası mı yapamadı ya da taşınacak
yer var da rektörlük taşınmak mı istemiyor? Doğrusunu isterseniz ben de olsam makamımın
üniversite içinde olmasını istemem. Mesela okullarda öğrenci olmasa okul
idarecileri için çok iyi olur. Çünkü ne sorun olur ne suyunu bulandıran. Ayrı
bir yerde keyif sürersin. Öyle ya kim uğraşacak öğrenciyle, öğretim
görevlisiyle. Sadede gelirsem, bugün NEÜ rektörlüğü olarak kullanılan yer
kıymetli bir yer. Pekala başka bir amaçla kullanılabilir. Hiçbir şey
yapılamazsa, burası halka açık bir kafe niye olmasın. Aman neyse ne.
Yürümeye devam ettik. Yol üzerinde iki üniversite öğrenci yurdunu ziyaret ettik. Çaylarını içtik. Aşgan Camisinde ikindiyi kıldık. Tankın önünden evlere gitmek üzere ayrıldık. Bu maratonun tekrarı için tekrar kavilleştik. Ayrılmadan önce yol arkadaşım eve boş göndermedi. Sorunsuz geçen günü tatlı bağlayalım dercesine, bir tatlıcıya girerek tatlı alıp koltuğumun altına sıkıştırıverdi. Kesesine bereket.
Eve geldiğim zaman baktım ki epey bir adım atmışız, km kat etmişiz, kalori yakmışız. Yürürken konuşmaktan, ziyaret ettiğimiz yerlerin muhabbetinden, akşamın ne zaman olduğunu bilemedik. O kadar yol tepmemize rağmen bir yorgunluk da hissetmedim.
Yorumlar
Yorum Gönder