Ana içeriğe atla

Yardım Kuruluşlarımız *

Halkımızın yardımseverliği takdire şayan. Hem ülke içinde hem de ülke dışında ihtiyaç sahiplerini görüp gözetmektedir. İnsanımızda var olan bu hayırseverlik duygusuna paralel olarak organize olmuş yardım ve hayır kuruluşlarımız var. Doğal adetlerde adlarını sıkça duyduğumuz bu hayır kuruluşları kurban bayramında adlarını daha fazla duyurmaktadır.

Kızılay ve Diyanet Vakfı dışında o kadar hayır kuruluşumuz var ki say say bitmez. Nerede bir vakıf, dernek, sivil toplum kuruluşu varsa aşağı yukarı hepsi aynı iş üzere çalışmaktadır. Çoğunun kendilerine ait öğrenci yurtları var, kiminin evleri var, kimi öğrencilere burs veriyor, hemen hemen hepsi yurt içinde ve yurt dışında kurban kesiyor. Değişik ülkelerde aynı işi yapan farklı vakıf ve dernekleri görmek mümkün. Vatandaşımız veriyor, hayır kuruluşları da bu hayrı yerine ulaştırmada köprü görevi görüyor. Anlattıkları gibi amaçları doğrultusunda çalışanlardan Allah razı olsun.

Burada değinmek istediğim hayır ve iyiliklere köprü olan bu hayır kuruluşları tek çatı altında bir araya gelemez mi veya bu yardım kuruluşlarımız bir üst kurul marifetiyle aralarında bir iş bölümü yapılamaz mı? Böyle bir şeye ihtiyaç olduğunu düşünüyorum. Çünkü çoğu vakıf ve derneğimiz aynı işleri yapmaktadır. Toplanan yardımlar tek elden, daha fazla kişiye, daha düzenli, daha hızlı ulaştırılır. Böylece organizasyonlarda masraflar minimum seviyeye iner.

Bunun için;
1.Hayır kuruluşları kendi aralarında bir çatı kurul oluşturabilir. Bu kurulda her vakıf ve dernekten bir temsilci görev yapar. Kararlar oy birliği veya oy çokluğu ile alınır. 
2.Hizmet edilecek alanlar belirlenir: Kimi kurban işine bakar, kimi yurt çalıştırır, kimi öğrencilere burs verir, kimi irşat görevinde bulunur, kimi ihtiyaç sahiplerine yardım ulaştırır.
3.Vakıf ve dernekler arasında görev ve yer taksimi yapılır. Her vakıf ve derneğe hangi yer ve görev çıkmışsa ilgili vakıf oraya yoğunlaşır.
4.Yurt içi ve yurt dışı faaliyetlerde çatı kurulu ve Türkiye ön planda olmalıdır.
5.Toplanan yardımların yerine ulaşıp ulaşmadığı bağımsız kurullarımız tarafından incelenir ve denetlenir.
6.Hayır kuruluşları yaptıkları faaliyetlerini, gelir-gider durumlarını kamuoyuna yıllık ibra eder.
7.Yardım kuruluşları birbirlerine destek olacak şekilde bir hizmet anlayışını benimser, birbirlerini rakip gibi görmez. Birinin bir ülkede yapacağı yardımı diğeri üstlenebilir.

*23/08/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde