Ana içeriğe atla

Narin Bebek

Diyarbakır’da 8 Ağustostan beri kayıp olan 8 yaşındaki Narin bebek, 19 günün ardından çuval içinde üzeri ağaç ve taşlarla örülmüş bir şekilde dere kenarında bulundu.

Narin bebeğin cesedi bulunduğun göre katil ya da katillerin yakalanması da an meselesi. Umarım caniler en kısa zamanda belli olur da hak ettikleri cezayı alırlar ve çekerler.

Menfur cinayetin sebebini bilmiyoruz ama belli ki büyüklerin kurbanı seçilmiş olmalı bu çocuk.

Cinayetle ilgili çocuğun anne babası ve amcaları da dahil 21 kişinin göz altına alınması düşündürücü.

Belli ki cinayet aile içinden biri ya da birileri tarafından işlendiğinden şüpheleniyor devlet.

Az önce bir kanalda biri “Aile meclisi kararıyla öldürüldü” iddiasını ortaya attı.

Eğer bu iddianın aslı varsa aile meclisi karar alacak şekilde bu çocuk ne yapmış olabilir? Öyle ya eti ne budu ne bu küçük çocuğun.

Aklıma getirmek istemiyorum ama acaba bu çocuk istismara uğradı da aile, meclis kararı alarak sülalenin namusunu temizleme yoluna mı gitti?

Düşünüyorum da 8 yaşındaki bir çocuktan, ne istenir de öldürülür?

Bu çocuk, öldürülecek kadar ne yapmış olabilir?

Ne istenir günahsız yavrucaktan?

Bu konuda ne denir bilmem ama insanın eli yazmaya varmıyor.

Bu cinayetle bir cinnet hali yaşadığımız ortada.

Belli ki bu cani ya da caniler gibi hasta ruhlu insanlar aramızda geziniyor. Bunlar da bizimle aynı havayı teneffüs ediyorlar.

Bir şey var ki sözün bittiği yerdeyiz.

Zira burada akıl yok, mantık yok.

Birilerinin gözünü kin ve intikam bürümüş.

Ne ara böyle canilikleri içimizde barındırır olduk.

Ne ara böyle bir toplum olup çıktık biz gerçekten.

Biz hep böyleydik de biz mi bilmiyorduk yoksa?

Bu şekil küçük çocuk cinayetlerine bu ülkede zaman zaman rastlanıyor maalesef.

Temenni ederiz ki Narin bebek cinayetin son kurbanı olur.

İyi de biz bu tür vahşi cinayetleri bu ülkede duymak zorunda mıyız? Yok mu bu cinayetleri kesecek bir formül?

Yorumlar

  1. Akil durdurucu kan dondurucu cook aci sessiz kalinirsa bu acilar tek kalmaz Rabbimm yol göstersin eli varan akli erene o guzel yol ile yön bulunsun

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kimseyi korumada üstüne gidilirse her şey ayan beyan ortaya çıkar. Bir de yapanın yanına kar kalmazsa caydırıcı olur. Değilse bugün Narin, yarın başkasının başına gelir.

      Sil
  2. Merhabalar.
    Narin'e rahmetler dilerim. Narin bir daha bu dünyaya gelmeyecek ve 8 yaşında bu dünyadan ayrılıp gitti. Narin'e çok üzüldüm. 8 Yaşındaki bir çocuk neden öldürülür? Ya tacize uğradı, ya da yasak bir aşka tanık oldu!
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. Bu tip şeylerin üstünü örtme hastalığımız var. Bir iki güne gerçek ortaya çıkar. Sanki amca ile anne arasında bir ilişki durumu var gibi. Bu tip konuları örttükçe alttan daha beterleri geliyor maalesef.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde