Ana içeriğe atla

Avrupa'da Kuzu, Türkiye'de Aslan

Young Boys futbol kulübü karşısında oynadığı her iki maçta da belki de tarihinin en kötü maçlarını oynayarak Şampiyonlar Ligi'ne havlu atan Galatasaray'ı, Adana Demirspor karşısında hem de deplasmanda 5-1 galip gelmesini görünce şaşırdım kaldım ve ağzımdan, Avrupa'da kuzu, Türkiye'de aslan çıktı.

Keşke GS, Adana Demirspor karşısında gösterdiği eforun ve oynadığı oyunun milyonda birini Young Boys takımı karşısında gösterseydi, 5 golün 2 tanesini Young Boys takımına 2.maçında atsaydı.

Adanaspor karşısında aldığı galibiyet bir nevi Şampiyonlar Lig'inden elenme mutluluğunu gösterdi. Adeta bir zafer kutlaması yaptı Adanaspor karşısında. 

Oynadığı oyun ve attığı gollerle oh be dünya varmış. Ne işimiz var bizim devler liginde. Analarımızın ligi neyimize yetmez havasında gol oldu yağdı adeta. 

Görüyorum ki oynadığı bu oyunla Galatasaray'da bir eziklik bir pişmanlık bir utanma ve bir mahcubiyet yok. Tüm bu ruhsuz ve çapsız oynamaları, bir an evvel elenip kendi asıl ligimize yani sadede gelelim içinmiş. 

Hele kendisinden daha önce elenip lige dönen ezeli ve ebedi rakipleri, meydanı boş bularak Rizespor'a 5 gol, Alanya'ya 3 gol atıyorsa, Galatasaray’ın neyi eksikti gol atmak için. 

Nasılsa hem Fenerbahçe hem de Galatasaray sadece bu ligde yani annelerinin liginde şampiyon olmak için varlar. Bu iki takıma iki şampiyonluktan birini tercih edin. Lig mi yoksa Şampiyonlar Ligi mi dense, tereddütsüz lig şampiyonluğu derler. 

Bunların öyle büyük işlerle işi olmaz. Galatasaray 25.şampiyonluğu alıp 5.yıldızı taksa, Fenerbahçe, gördüğü en iyi takım olarak Rizespor'u gören yeni teknik direktörleriyle önce 20. ardından arka arkaya şampiyon olsa da önce rakibini yakalasa, ardından rakibini geçse daha iyi olmaz mı? 

Bu iki takımdan, Galatasaray şampiyonlukta Fenerbahçe'ye fark attım diye hava atar. Fenerbahçe de seni evinde, bir eksikle yendim ve şampiyonluğunu bir hafta öteledim diye hava atar. Havanız batsın e mi? 

Hele Fenerbahçe’ye Galatasaray galibiyeti mi Avrupa şampiyonluğu mu dense, tereddütsüz Galatasaray galibiyeti seçeneğini işaretler. 

Bize dışarıda yüz güldürmeyen bu iki takım birbirinin varlık sebebi. FB GS'siz, GS de FB'siz yapamaz. Birbirleriyle Filistin ve İsrail gibi olsalar da birbirlerini yenmek ve yemekle meşguller. Birbirlerine taş atmaktan Avrupa'da maç çıkarmaya vakitleri kalmıyor. Birbirinin ne onmasını isterler ne de olmalarını. 

Abartma o kadar da demeyin. FB Şampiyonlar Ligi'ne daha erken veda etti. Bunu bir tarafa bırakalım. Galatasaray'ı anlamakta zorlanıyorum. Salı günden cumartesiye ne değişti de bu derece farklı futbol oynayıp farklı goller atabildi. Zerre kadar mide olsa üzüntüsünden Adana Demirspor karşısında zorlanır, kaybeder veya berabere kalır ya da maçı zor kazanır. Dersin ki Şampiyonlar Lig'inden elenmenin etkisinden kurtulamadı. Kimse kusura bakmasın, GS'nin Adana Demirspor karşısında aldığı bu skor, benim Avrupa ve Şampiyonlar Ligi gibi bir derdim, hedefim hiç olmadı demektir. 

O kadar büyük takımları çalıştırmış FB'nin teknik direktörü Şampiyonlar Ligi zor, Avrupa Lig'inde ilerlemek istiyoruz diyerek baştan pes ettiğini göstermedi mi? FB teknik heyetin kafa yapısı bu ise GS'nin neyi eksik bu kafa yapısından. 

Her iki takım da küçük hesaplar peşine düştü. Şampiyonlar Lig'inde dev takımlarla mücadele edersek, ligi ihmal ederiz.  Kısa yoldan elemelerde veda edelim ki lige dört elle sarılalım hesabını yaptı ve bunda da başarısı oldular. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde