Zaman zaman bir
şeyden dert yandığımızda, "Allah korkusu yok bunlarda, vicdansız bunlar, Allah'tan
korkmadığı gibi kuldan da utanmıyor. Bu tiplerin ar damarı çatlamış"
deriz.
Yine başımıza gelen
olumsuzluklar karşısında, "Tüm bu başımıza gelenler İslam'ı
yaşamadığımızdan. İslam'ı yaşasak, İslam kanunları geçerli olsa bunlar başımıza
gelmez" deriz.
Daha neler deriz
neler...
Bu kervana etkili ve
de yetkili bir büyüğümüz de katılmış. Bir topluluğa yaptığı konuşmada mealen
şöyle demiş: "Derdimiz bilgi değil. Bilgi meslekte ve üniversitede
öğrenilir. Eğitim şart. 4-6 yaştan itibaren çocuklarımıza Allah korkusunu,
kuldan utanmasını, milli ve manevi değerleri öğretmemiz, bunların eğitimini
vermemiz; vatan, millet ve bayrak sevgisini vermemiz lazım. Bunları verdik mi
ondan sonra nereye giderse gitsin, ondan korkma. Burada en büyük sorumluluk
annelerindir. Sonra okul, sonra çevre gelir. Anneler tam görevini yapmıyor.
Baba çocuğunu sabah namazına kaldırıyor, anne yatsın diyor. Olmaz böyle. Sonra
çocuğu 10 yaşına gelince, bu çocuk niye böyle diye dert yanıyor...".
Bu tür dert
yanmaları değerlendirmeye geçmeden önce bazı sorular sormak istiyorum.
İnsanların kötülük yapmasının önüne geçmede en etkili yöntem nedir? Bence önce
bunu tespit etmek lazım. Kötülüğü önlemede ve çocuk yetiştirmede en etkili
yöntem;
Allah korkusunu ve
kuldan utanmayı ta küçüklükten çocuğa yerleştirmek mi?
Milli ve manevi
değerleri, vatan ve bayrak sevgisini küçüklükte aşılamak mı?
Çocuklara ahiret
korkusunu vermek mi?
Yoksa her şeyin en
iyisini ve güzelini yapma konusunda büyüklerin küçüklere örnek olması mı?
Ya da her şeyin
kuralının olduğu, bu kuralların işlediği, kurallara uymayanların denetlenip
takip edildiği, aykırı hareket edenler hakkında caydırıcı cezaların verildiği,
kimsenin yaptığının yanına kâr kalmadığı işleyen bir sistemi kurmak mı daha
etkili?
İnsanların yerleşik
hayata geçmediği, devlet yapısının olmadığı zamanlarda, kişileri kötülüklerden
alıkoymak ve kötülükleri önlemek için Allah korkusu, vicdan, ahirette hesaba
çekilme, cennet ve cehennem, milli ve manevi değerler, ahlak eğitiminin verilmesi,
örf ve adetler gibi hususlar etkili ve caydırıcı olabilir.
İnsanlar,
topluluklar ve milletler bir devlet çatısı altında yerleşik hayata geçmiş,
kurdukları bu devlet, kanun ve anayasasını yazmış ve uygulamaya başlamışsa,
aksi davrananlara yaptırım ve caydırıcı cezalar uygulanıyorsa, vatandaş
devletin nefesini arkasında her daim hissediyorsa, bu devletin kanun, kural ve
anayasası Allah korkusundan, vicdandan, kuldan utanmadan, milli ve manevi
değerler eğitiminden daha etkili olur.
Mesela bugün kamera,
mobese gibi teknolojiler, dinden de ahlaktan da ahiret inancından da milli ve
manevi değerler eğitiminden de daha etkilidir. Çünkü bir yerde mobese varsa
herkes kendisine çekidüzen veriyor. Suçlu bile mobese ve kameraya rağmen suçuna
devam etmez. Bir kör noktayı arar.
Bu demek değildir ki
insanlara ve çocuklara din, iman, milli ve manevi değerler, Allah korkusu
verilmesin. Verilsin verilmeye. Ki Anadolu insanı olarak bu ülkede yaşayan çoğu
kimse çocuğuna milli ve manevi değerleri aldırıyor. Sonuç, çoğumuz Allah'tan
korkarım dememize rağmen bu ülkede yediden yetmişe kötülük yapmaya ve suç
işlemeye devam ediyoruz. Gün geçmiyor ki bu ülkenin her sokak, cadde, köy,
belde, ilçe ve ilinde kötülük işlenmemiş olsun. Adeta suç makinesi gibiyiz.
Bunun yerine suç işleyen yakalansa, cezası adaletli bir şekilde verilse, bu
ceza caydırıcı olsa, yapanın yanına kâr kalmasa suç oranlarında çok büyük düşüş
olacaktır.
Ne demek istediğimi,
işleyen devlet yapısı ve kuralları oturmuş olan ülkelere bakalım, bir de her
şeyin kuralı ve cezası olduğu halde doğru dürüst uygulanmayan ülkelere bakalım.
Örnek Avrupa insanı çok mu Allah'tan korkuyor da kurallara uyuyor? Biz
Allah'tan korkmuyor muyuz ki kurallara uymuyoruz? Avrupa devletlerinde yaşayan
bilir ki kanun ve kurala uymazsa bedeli ağırdır. Biz de biliriz ki kurala
uymazsak bir yolunu bulur kurtuluruz.
Son olarak, kurallara, milli ve manevi değerlere uymada, vatan ve millet sevgisi aşılamada, Allah korkusu, kuldan utanma ve vicdan sahibi olmada biz büyükler küçüklere iyi örnek olursak, küçükler de bizi takip eder ve örnek alır. Çünkü çocuklar bizim ileriye attığımız oklardır ve gördüğünü yapar. Değilse, değil 12 yıl eğitim ve öğretim vermeyi, sittin sene eğitsek bir arpa boyu mesafe alamayız. Unutmayalım ki çocuklar biz büyüklerin eseridir. Biz büyükler her haltı işleyelim, çocuklarımız iyi olsun. Maalesef yok böyle bir dünya.
*16.09.2024 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.
Merhabalar Sayın Hocam.
YanıtlaSilÇok güzel bir konuya değinmişsiniz. Açıklamalarınız çok güzel ve yerinde. Hatta bizim neden adam olamadığımızın tanısını koyup, reçeteyi bile yazmışsınız. (Avrupa devletlerinde yaşayan bilir ki, kanun ve kurala uymazsa bedeli ağırdır. Biz de biliriz ki, kurala uymazsak bir yolunu bulur kurtuluruz. ) Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlıklar dilerim.
Selam ve saygılarımla birlikte size sağlıklı ve huzurlu günler dilerim.
Merhabalar Recep Bey, as. Bilmukabele. Çok teşekkür ederim.
YanıtlaSil