Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Sosyal etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Çeyreğimizi Getirin!

Zamanın behrinde iki çocuğumun düğününe bir arkadaş, teşrif etmiş. Hediye olarak da her birine birer çeyrek getirmişti. Gel zaman git zaman düğün yapma sırası o arkadaştaydı. Davet etti gideceğim. Giderken de bir çeyrek değil, iki çeyrek götüreceğim. Çünkü garibimin tek çocuğu var. Piyasanın durumu malum. Çeyreğin de. Uzatmayacağım. Çünkü bu durumu “Yandığımın Resmidir” başlıklı yazımla mizahi bir tarzda yazı konusu edindim. https://dilinkemigiyok.blogspot.com/2024/04/yandgmn-resmidir.html  Bu yazımın altına, yazılarımın çoğunun altına yazdığı yorumlarla yazıma katkıda bulunan ve yorumlarıyla ufkumu açan Ra55 rumuzlu takipçim, başından geçen bir anekdotunu yorum olarak yazmış. İbretlik olduğu için bu yorumunu aynen alıyorum: “ Maalesef çeyrek altın ile ilgili durumlar böyle. Sayın hocam çocuğunuza yaptığınız düğün davetiyesinin altına, NOT: Takı getirilmemesi rica olunur!" yazdırsaydınız, düğününüze takı getirmezlerdi ve siz de şimdi rahat ederdiniz. Ancak, düğünlere götürül

Meğerse Sübyan Mektepleri Kapanmamış!

31 Mart mahalli seçimlerinin ardından seçmenin iradesiyle bazı belediyeler el değiştirdi. Bunlardan bir tanesi de Bursa Büyükşehir Belediyesi. Seçimin ardından Bursa Belediyesine yönelik bir iddia sosyal medyada yer aldı. Dakika bir, gol bir türünden, tepki çeken bir icraata imza atmıştı Belediye bu iddia ile.  Belediyenin bu tasarrufu sosyal medyada paylaşıldı durdu. Paylaşanlar arasında mürekkep yalamış kimseler çoğunlukta idi. Yani cahil, cühela kesimden değildi.  Okudum bu paylaşımı. Ama içime sinmedi bu haber.  Güya Belediye halk eğitim sübyan kurslarını kapatıp öğreticilerinin de işine son vermişti. Verdiğiniz dersi görün şeklinde yorum da yazılmıştı bu habere.  Birkaç tanesine, halk eğitimler belediyeye değil, milli eğitime bağlı. Açılıp kapanmasına MEM karar verir. Belediye karışamaz. Denetimini bile MEM yapar. Haber asparagas olmalı yorumunu yazdım. Bazıları bu yorumum üzerine paylaşımını sildi. Bazıları hiç oralı olmadı. Paylaşımını da silmedi.  Gariplik şurada

Hemhal Olmak İstemez misiniz?

Cümlenin hepsini söylemeyecek, cümlenin tümünün söylenmesini de beklemeyecek. Leb demeden leblebiyi anlayacak. Şipşak yani canı tez olacak. Ağır canlı olmayacak. Hız, pratik adına ne varsa ortaya koyacak.  Espri yapabilecek ve espriden anlayacak. Anlatılan espriden sonra eee demeyecek. Bön bön bakmayacak. Kıssadan doğru çıkarımda bulunacak. İzah istemeyecek. Anlayamadığına saçma demeyecek. Hep konuşmayacak. Dinlemesini de bilecek. Yerinde ve kıvamında içi dolu konuşacak İşten kaçmayacak. Mazeret ve gerekçe üretmeyecek. Kırk dereden su getirmeyecek. Kaçak güreşmeyecek. Taşın altına elini koyacak. İşine kendini verecek. İşinde titiz olacak. Kıvrak bir zekaya sahip olacak.  İmadan, gizemden anlayacak. İmadan çıkarımda bulunacak. Bakışından anlam çıkaracak.  Aradığın zaman yanında olacak.  Yola çıktığın zaman yoldaş olacak. Gerekirse çiğ tavuk yiyecek. Görgü, nezaket ve zarafet üzerinde buluşacak. Gelişi pozitif enerji verecek, gidişi üzecek.  Geldiği ve bulunduğu yer

Yandığımın Resmidir

Düğünlerde hediyeleşmek güzeldir. Bu hediyelerin karşılığı olmasa daha güzeldir. Amma ve lakin… Ne diyeceksin, haydi ağzındaki baklayı çıkar dediğinizi duyar gibiyim.  Sormayın dertliyim.  Düğünümde kap kacak getirenlere bu devirde kap kacak demiştim ve Allah bunları bildiği gibi yapsın demiştim.  Para verenlere, bu adamlar en iyisini yapıyor. Çam sakızı çoban armağanı düğünüme katkı yaptılar. Allah hayrını versin dedim. Çeyrek getirenler oldu. Sevip saymış. Yanında bir değerim varmış deyip duygulandım. Hediye dediğin böyle olmalı dedim. Sevincim anlatılmaz. Hiç üzerinde durmayayım. Allah bunların da hayrını versin dedim. Gelmeyene gönül koydum. Allah bunların da hayrını versin dedim. Neyse geleyim sadede. Düğünde gelen para, pulları saydık. Çeyrekleri özene bezene, yüzüne baka baka kimin düğününe gelmişse, al oğlum, hediyelerin deyip verdik. Oğlanın biri, baba çeyrekler sizde kalsın. Yarın siz de bunların düğününe giderken götürürsünüz dedi. Babam, bunlar size geldi, siz

Sorunun Kaynağını Bilmeme Sorunumuz

Bazı insanlar vardır. Onsuz da olmuyor, onunla da olmuyor. Onsuz olmayacağının farkında ama onunla da olunmayacağının farkında değil. Bu tip insanlar problemin kaynağı ama gel bunu ona ve sevenlerine anlat.  Belki de kendisi metal yorgunu ama başkasını metal yorgunu biliyor. Bir ilin içinde o ili çekip çevirecek biri yokmuş, sanki o il kahtı rical sıkıntısı çekiyormuş gibi başka yerden paraşütle bir ağır top atıyor. Seçiöi kaybedince de onu tüm belediyelerde sorumlu bir makama getiriyor. O il kaybedildiği zaman niçin kaybettik incelemesi yapılıyor. Sebep belli olmasına rağmen kimse efendim, sebep bundan diyemiyor. Diyemez. Çünkü başına ne geleceğini bilir. Hep kazanmanın rahatlığı var üzerinde. Tüm kazanımları kendinden bilirken kayıpların müsebbibini arıyor. Mesajı aldık diyor. Kibirden bahsediyor. Duvar ördük diyor. Kibir ve duvar örneğiyle kimin kastedildiği belirtilmiyor. Oyuncu değişikliği ile yola devam ediliyor. Kayıp da benim payım var mı denmiyor. Böyle bir itiraf

Çeyrek Asrın Bilançosu

Türkiye'nin en büyük problemi geçmişten günümüze enflasyon ve hayat pahalılığıdır. Ülkenin birinci öncelik problemi dense yeridir. Gelip geçen hiçbir hükümet bu sorunu halledemediği gibi sorunu daha da büyütmüştür. Ülkenin 70'li ve 90'lı yıllarında koalisyon hükümetleri var ve bu hükümetlerin ömrü çok uzun sürmemiştir. Siyasi istikrarın olmadığı bu ortamlarda gelip geçen hükümetlerin enflasyon sorununa ve başka sorunlara neşter vurmak da mümkün değildir.  Ülke 2002'den bugüne siyasi istikrarı kavuştu. Tek başına bir partinin peşi sıra hükümetler kurduğu yıllar bu yıllar. Halihazırda 22 yılını tamamlamış ve 2028, yılına kadar da iktidarda olacağı düşünülürse 26 yıllık kesintisiz bir hükümet var karşımızda. Bu da çeyrek asırlık iktidar demektir.  Güçlü ve istikrarlı bir hükümet olunca enflasyonla mücadele edildi. Çoğu yıllar enflasyon tek hanelerde gezindi durdu. Üzerine paramızdan altı sıfır atıldı. Çok şeylere imza atıldı. Çift yollar, hızlı tren, köprüler, otob

Din ve İnançlara Dair Sorular

İnanç sahipleri, inançlar sorgulanamaz, iman şüphe götürmez dese de günümüz gençliği ve insanı sorguluyor. Bunlara din sorgulanamaz deyip kestirip atmak ne derece doğru? Dilimizin döndüğünce ikna gibi bir sorumluluğun olduğunu düşünüyorum. Bunu yaparken kimseyi dışlamadan ve kızmadan yapmak gerek. Yazımın bundan sonraki kısmında gençliğin ve insanımızın kafasındaki sorulara yer vereceğim: Din ve inanç sorgulanamaz diyorlar. İyi de ikna etme gibi bir yükümlülük yok mu? İbrahim peygambere gösterilen ikna ikramı başkasından niçin esirgenir? İbrahim’e denmiş mi din ve inanç sorgulanamaz diye. Yine yeni nesil, nasıl oldum, seni leylekler getirdi demekle ikna olmuyor. Sorulacak sorulara mantıklı izah verme gibi bir yükümlülüğümüz var. Doğru-yanlış, tüm müktesebat sanal aleme yükleniyor. Bu, faydalı mı, zararlı mı olur? Bir akademisyenin matbaa Hristiyanlığı, İnternet de İslam'ı bitirecek iddiası ne derece gerçekleşebilir? Ateistler sanal alemde cirit atıyor. İlginç sorular soru

90'lı Yıllardan Günümüze Hükümetlerin Enflasyon Karnesi

Türkiye'nin 80-90'lı yıllarını saymazsak, 70-80 ve 1991-2002 yılları hükümet istikrarının olmadığı, ülkenin koalisyonlarla yönetildiği ve kurulan hükümetlerin ömrünün çok uzun olmadığı yıllar. Aynı zamanda bu yıllar ülkenin yüksek enflasyonlu yılları. Çok öncesine gitmeyeceğim. Aşağıda Özal'ın Cumhurbaşkanı olarak Çankaya köşküne çıktıktan sonra hiç seçime girmeden 91 yılına kadar tek partinin çoğunluk hükümet başbakanı olan Yıldırım Akbulut hükümetinden sonra 2002 yılına kadar hükümet kuranların görev süresine yer vereceğim. Başbakan      Partisi     Görev Süresi   Koalisyon Ort .  M. Yılmaz   ANAP      150 gün            ANAP S. Demirel   DYP        1 yıl, 177 gün   DYP-SHP T. Çiller        DYP        2 yıl, 102 gün    DYP-SHP T. Çiller        DYP        25 gün                DYP T. Çiller        DYP        128 gün       DYP-CHP ve Bağ.  M. Yılmaz ANAP       114 gün        ANAP-DYP N. Erbakan  RP          1 yıl, 2 gün    RP-DYP M. Yılmaz  ANAP      1

Sorunlara Kulak Tıkayanlara Gelsin

Kasabanın birinde, kilisede pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar. Herkes panik içinde koşuştururken papazın yerinde durduğunu gören insanlar papaza gelmesini söylerler. Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler. O anda sular yükselmeye başlar. Sular kiliseye girer. Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar. Bir yandan da papaza kaçmasını söylerler. Papaz inadını devam ettirir. Sular 2.kata çıktığında, pencerenin önünden bir kayık geçer. İçinde halktan bazı kişiler vardır. Papaza gelmesini söylerler ama papaz yine inadını sürdürür ve ‘Tanrı beni korur’ der. Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir papaza gelmesini söylerler ama papaz, 'Tanrı beni korur’ demeye devam eder. Sular çatıyı da aşınca papaz çatıdaki direğe tutunur. Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır. Papaza, gelmesini söylerler. Papaz yine &#

Senden İyisi de Yok, Senden Kötüsü de

Bu konuyu yazmadan önce bahsedeceğim zümre ve kişilerle ilgili bir toptancılığımın olmadığını, hepsinin içinde istisnalarının olabileceğini, bunları tenzih ettiğimi baştan söyleyeyim. Şimdi geleyim sadede.  Her ihtiyaç sahibi olmasa da ihtiyaç sahiplerinin içinde öyleleri vardır ki kendisini görüp gözettiğin, zekât ve sadakanı kendisine verdiğin müddetçe seni yere göğe sığdıramaz. Seni hayırla yad eder ve senden iyisi yoktur. Ne zaman ki görüp gözetmeyi bırakırsan, buğzetmeye başlar. Adeta senden kötüsü olmaz. Bazılarının partisini desteklersen senden iyisi yok. Desteğini çekersen senden kötüsü yok. Bu adam dün niye destek verirdi de bugün niye desteğini çekti diye hiç sorgulamazlar. Çünkü onlar için parti tutmak, bir partiyi desteklemek takım tutmak gibidir. Takım kötü olduğunda nasıl ki destek çekilmezse parti tutmada da durum aynıdır. Gerçi bu tipler takım tutar gibi parti tuttuklarını da kabul etmezler. Çünkü onlar için parti davadır. Hadi deyince dava terk edilir mi değil

Ballı Börekli Meslek: Hakemlik

Yan taraftaki haberi İnternethaber sitesinden aldım. Bizim yerli VAR hakemleri maç başı on beş bin alırken, Ali Koç'un marifetiyle yurtdışında getirilen yabancı VAR hakemleri ise 80 bin lira alacakmış. Zannedersem, bu ücretlerin içerisinde yeme, içme, konaklama ve uçak ücretleri yoktur. Bunları da dahil edersek bir VAR hakeminin bir maçta kaça mal olduğunu varın siz düşünün.  Bu haberi görür görmez yabancıya kesenin ağzı açılmış. Yerliye ise kıstıkça kısılmış dedim ama maç başı 15 bin lira bile deli para. Bu kadar parayı attığımız yetmediği gibi üzerine bir 65 bin daha koyarak yabancı VAR hakemine veriyoruz. Yerli hakemlere yabancı hakem getirerek bir ayıp yaptık. İkinci ayıp da aradaki uçurum.  Yerli bir VAR hakemine maç başı verdiğimiz 15 bin liraya biz bir iki bin lira daha eklemek suretiyle bir ay boyunca çalışan asgari ücretliye ücret veririz. Bir VAR hakemi ayda dört maç yönetse, 60 bin lira cepte. Üstelik hakemlerin tek geçim kaynağı, görev verilen maçlarda aldıkları m

Gençlik Yol Ayrımında

Gençlik hiç olmadığı kadar dine mesafeli.  Kimi deist kimi ateist kimi agnostik olduğunu açıklıyor. Bunların sayıları az değil.  Kimi baskı görür, dışlanırım düşüncesiyle küfrünü izhar edemiyor. Bu durumda olanlar da oldukça fazla.  Kimi tepkisini göstermiyor. Alabildiğine sessiz. Kimi tembelliğinden ladini bir hayat yaşıyor. Kimi de Müslümanlığı tekeline alan bazı siyasi, cemaat ve kanaat önderlerinin bazı tasarruflarını örnek vererek "Bunlar Müslümansa ben değilim", "Ben bunların dininden değilim" diyor.  Dindar, mütedeyyin ailelerin bile çocuklarını din, diyanet bilsin diye bir çabası yok. Hatta alabildiğine cemaatlerden uzak tutuyor. Kısaca din, gençliğin çoğu için pek bir şey ifade etmiyor. Bu görüntü gittikçe de artacağa benziyor. Bu durumda biz ne yapıyoruz? Gençliğin derdi nedir? Dinden niye uzaklaşıyor? Gençliği dinde tutabilmek için neler yapabiliriz? Gençliğin dinden uzaklaşmasında bizim payımız nedir? Hatamız varsa bunlar nelerdir diyor

Mezarda Siyaseti Bırakma Hastalığımız

Bu siyaset denen şey nasıl bir şey ki siyasete giren bırakamıyor. Ölünceye kadar siyaseti bir uğraş olarak sürdürenler var. Örnek mi istersiniz?  Uzun yıllar genel başkanlık yaptıktan sonra bir operasyonla genel başkanlığı bırakmak zorunda kalan bir siyasetçi, benden bu kadar deyip köşesine çekilmedi. Yerine geçen genel başkanı tarafından banko yerden aday gösterilerek vekil seçildi. Vekil iken hastalandı. Aylarca evinde ve hastanede tedavi gördü. Dışarı çıkamayacak halde iken tekrar vekillik teklif edildi. Bundan şeref duyarım dedi ve kazanacağı yerden aday gösterilip yeniden seçildi. Bir gün bile Meclis çalışmasına katılmadı. Evinde yatarak vekilken vefat etti. Bu kişi öğrenci olsa devamsızlıktan sınıf tekrarına kalırdı ama vekil olunca yattığı yerden hem eski vekillik maaşını aldı hem de yeni vekillik maaşını.  Biraz daha geriye gidelim. İki genel başkan vardı. Bir tanesi başbakanken uzun süre hastanede yattı. Öldü ölecek derken hastane değiştirilerek biraz kendine geldi. Yürü

Trollerin Dünyasında Kıyas

Sosyal medyada sıkça karşılaştırma yapılan paylaşımları görmek mümkün. Bu tür paylaşımlarda Türkiye'nin 2002 yılındaki durumu ile 2022 yılındaki durumu kıyaslanıyor. 2002 ile 2022'yi karşılaştıran iki sayfalık bir metinde neler yoktu ki... 2002'de şu kadar fabrika vardı, şimdi bu kadar. Ağaç sayısı bu kadardı, şimdi şu kadar gibi. Oranları vermeye gerek yok. Kıyas 2022 yılındaki durumun çok iyi olduğunu göstermek olunca, haliyle 2002'ye göre 2022 yılına kadar her alanda çok şeyler yapıldı denmek isteniyor. Türkiye 2022 itibariyle adeta uçtu, nereden nereye geldi, bunu görün. Görmüyorsanız körsünüz. Gördüğünüz halde takdir etmiyorsanız nankörsünüz deniyor. Bir ara asgari ücret 2002'de ne kadardı? Bu parayla ne kadar çeyrek altın alınıyordu? Şimdi asgari ücret ne kadar ve bu asgari ücretle ne kadar çeyrek altın alınıyor kıyası yapılıyordu. Simit alımı da eksik değildi. Görüyorum ki simit ve çeyrek altın gerilerde kalmış. Belli ki şimdiki asgari ücretle 2002'