Ana içeriğe atla

Melih Torun

Tarihler 22.08.2022'in ilk iş günü pazartesiyi gösterdiğinde, 4. torun dünyaya gözlerini açtı. Babası da amcasıyla birlikte aynı gün doğmuştu. 

Anne babası; güzel, hoş, tatlı ve sevimli anlamına gelen Melih ismini daha doğmadan ona vermişti bile. Estetik ve güzelliği çağrıştıran bu ismi verirken pozitif bir etki bıraksın amacı güdülmüş olmalı. 

Ayak bastığı andan itibaren ailenin neşesi oldu. Her çocuğun büyüklere bıraktığı pozitif etkiyi çevresine vermeye başladı. Hem de fazlasıyla. 

Gittiği ve bulunduğu her yerde ilgi odağı olmayı başardı. 

Her çocuk farklı ve özeldi ama yaptıklarıyla ben daha farklıyım dedirtti. Emeklemesi bile diğer çocuklardan farklıydı. Komando sürünüşü gibi emekledi. Yeter ki ilgisini çeken bir şeyi görsün. Hemen başlıyor komando sürünmesine. İstediğini aldıktan sonra sırada onu test etmek vardı. Test yeri de ağızdı. Bunun için bir dönüşle sırt üstü yapar. Sonra elindekini ağzına götürüveriyor. Hedefine ulaşıp elde ettiğini teste tabi tutması, en büyük mutluluğu. 

Yürümeye başladıktan sonra yerinde durdurabilene aşk olsun. Bir orada bir burada. 

Odadan odaya geçerken dahi geride kalanlara hoşça kalın anlamında elini kaldırması, ağlarken bile bu prensibinden vazgeçmemesi, 

Bir şey yapılırken herkes yapıyor mu diye herkese tek tek göz gezdirmesi, 

Gittiği her yerde sıcaklığını hissettirmesi,

Uyum, anlayış ve söz dinleyişi, 

Gördüğünü ve işittiğini kapışı ve unutmayışı, 

Hayvanların taklidini yapması, 

Çay ve çaydanlık gibi tehlike arz eden şeyleri görünce parmağıyla gösterip cıs demesi,

Müzik ritmine kendini kaptırması, 

Elektrik düğmelerini yakıp söndürmesi, lambanın yanıp yanmadığını başını kaldırıp test etmesi, 

Dişlerini sıkışı, 

Zevkten dört köşe olduğunda katıla katıla gülmesi, 

Sıcakkanlılığı, sevecenliği ve bütün gözleri üzerinde toplaması görülmeye değer. 

Kısaca ailenin neşesi ve mutluluk kaynağı oldu.

Bahtı ve yolu açık, ömrü bereketli olsun. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde