16 Mayıs 2024 Perşembe

Ülkenin FETÖ ile Sınavı (2)

Tüm bunları derken birilerini üyelikten kurtarma değil niyetim. Aslında 25 Temmuz kanlı ve menfur darbe kalkışması devlet ve millet işbirliğiyle püskürtüldükten sonra darbenin başarılı olamamasında en büyük payın sahibi Cumhurbaşkanı’nın yapıyla ilgili tasnif ve tespiti çok mükemmel idi. Sayın Cumhurbaşkanı yapıyı üçe ayırmış. Altı ibadet, ortası ticaret, üstü ihanet şebekesi. Ticaret ve ihanet şebekesi ile mücadelemizi sürdüreceğiz. İbadet kesimine dokunmayacağız demişti.

Bu güzel ve yerinde tasnif ve tespitten maalesef sapıldı. İhanet şebekesi zaten atı alıp Üsküdar’ı geçmiş, yurtdışına kapağı atmıştı. Ticaret erbabının çoğu da mal, emval ve yatırımını yurtdışına kaçırmıştı. Geriye dokunmayacağız denen ve bir zamanlar altın nesil denen ibadet kesimi kaldı. Bunlar da yurt içinde işinde ve gücünde idi. Bir FETÖ varsa o zaman bu FETÖ ile nasıl mücadele edilmeliydi? Sonra halk ne derdi? Hani sizin FETÖ’cüler diyecekti? Devlet de sürek avına çıktı. Bula bula elde kalan ibadet kesimi kalmıştı. Darbeden bu yana içeri atılan, hakkında işlem yapılan, devlet göreviyle ilişiği kesilenlerin çoğu bu ibadet kesimi idi. Yani yapının cemaat boyutuydu. Yapı, örgüt ve cemaat boyutu itibariyle bir ayrıma tabi tutulmadığı için yapı ile şu ya da bu şekil irtibatı olan veya irtibat kurmuş olanlar FETÖ’cülükle damgalandı.

Yurtdışına kaçmadığı halde FETÖ’cü olan yok mu? Varsa da onların çoğu lekelenmedi. Onlar bir şekil paçayı kurtardı. Her biri gemisini kurtaran kaptan oldu. Lekelenmedikleri gibi bugün çoğu etkili ve yetkili durumdalar. Bu tipler dün yapıyı öven, göklere çıkaran, bugün küfreden ve bela anan kesimdir. Dün överek, yapının güçlü olduğu zamanlarda işlerini yürüttü. Bugün küfrederek işlerini yürütüyor. Çekirdekten yetiştirilmiş kişilerin devletin üst kademelerinde görev yapıyor olması, mahkeme kararıyla bylock kullandığı tespit edilen kişinin seçimli de olsa devletin bir organında başkan olması verebileceğim örneklerdendir.

Cumhurbaşkanı 17-25 Aralık süreci ile birlikte bu yapı ile mücadele etse de yapının iç yüzü 15 Temmuzda ortaya çıktı. Yapı mensuplarının kullandığı bylock 2017 yılında Yargıtay tarafından terör örgütü üyesi kabul edildi. 15 Temmuzdan sonra FETÖ ile mücadele adı altında kurulan komisyonların, kişinin FETÖ üyesi olup olmadığını tespit için ortaya koyduğu kıstaslar zamanla değişti. Hatta süreç için milat olarak 17-25’i mi, 15 Temmuzu mu baz alalım tartışması bile yapıldı. 17-25 Aralık daha baskın çıktı. 2016 yılında kurulan komisyonlar üç yıl öncesi olan 17-25 Aralık arası kişilerde yapı ile bağını aradı. Bu bile geriye dönük suç ihdasına bir örnektir.

Görevden atılması gerekenler mahkeme kararı ile atılması gerekirken içinde hakim, savcı olmayan kişiler eliyle görevlerine son verildi.

Yargıtay 2017 bylock içtihadını yeniledi. Daha önce bylock terör örgütü üyesi için yeterli iken yeni içtihadında bylock içeriklerine bakılması, kimlerle görüştüğünün tespit edilmesi isteniyor.

Daha önce Bank Asya hesabı, bu bankaya para yatırma, Aktif Sen üyeliği gibi kriterler örgüt üyeliği için yeterli iken sonraları bu kıstaslardan vazgeçildi.

Sorgusuz, sualsiz KHK ile atılanların sayısı az değil.

Birçok davalar Yargıtay ve Danıştay’da bekliyor. AHİM’e giden dosyalar Türkiye aleyhine verilmeye başlandı. Yıllarca açıkta olan veya görevine son verildiği halde geri dönenler var. AHİM’de bekleyen dosyalar karara bağlandıkça Türkiye’nin suç dosyası kabaracak ve ülke olarak durmadan yüklü tazminatlar ödeyeceğiz.

Anlatmak istediğim, FETÖ ile mücadelede objektif kriterlerimiz oturmadı. Durmadan değişiyor.

Çok uzatmadan FETÖ sınavını iyi veremedik. Haklı veya haksız çokça mağdur ürettik. Esas hainlere dokunmadık. Çünkü gücümüz yetmedi. Elde olanlarla yetindik. (Devam edecek) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder