Ana içeriğe atla

Trollerin Dünyasında Kıyas

Sosyal medyada sıkça karşılaştırma yapılan paylaşımları görmek mümkün. Bu tür paylaşımlarda Türkiye'nin 2002 yılındaki durumu ile 2022 yılındaki durumu kıyaslanıyor.

2002 ile 2022'yi karşılaştıran iki sayfalık bir metinde neler yoktu ki... 2002'de şu kadar fabrika vardı, şimdi bu kadar. Ağaç sayısı bu kadardı, şimdi şu kadar gibi. Oranları vermeye gerek yok. Kıyas 2022 yılındaki durumun çok iyi olduğunu göstermek olunca, haliyle 2002'ye göre 2022 yılına kadar her alanda çok şeyler yapıldı denmek isteniyor. Türkiye 2022 itibariyle adeta uçtu, nereden nereye geldi, bunu görün. Görmüyorsanız körsünüz. Gördüğünüz halde takdir etmiyorsanız nankörsünüz deniyor.

Bir ara asgari ücret 2002'de ne kadardı? Bu parayla ne kadar çeyrek altın alınıyordu? Şimdi asgari ücret ne kadar ve bu asgari ücretle ne kadar çeyrek altın alınıyor kıyası yapılıyordu. Simit alımı da eksik değildi. Görüyorum ki simit ve çeyrek altın gerilerde kalmış. Belli ki şimdiki asgari ücretle 2002'nin asgari ücretiyle alınan çeyrek altın alınamıyor. 

İki sayfalık kıyas metnine şöyle üstünkörü bir kez daha baktım. Acaba olumsuzluklara da yer verilmiş mi diye. Nedense 2002'den bu yana hep olumlu gelişmelere yer verilmiş. Olumsuzluklara hiç yer verilmemiş. Mesela faiz oranlarında ne durumdayız? Enflasyon oranlarında nasılız? TL'nin döviz karşısındaki alım gücü ne durumdaydı? Hayat pahalılığında neredeyiz gibi kıyaslara hiç yer verilmemiş. 

Ayrıca niçin 2002 ile 2022 kıyaslanıyor? Eğer illa bu yıllar arasında Türkiye'nin geldiği nokta ile emsal ülkeler kıyaslanmalı. Yine bir ülkenin bir yıl öncesine göre bazı şeylerde artışın olması kadar doğal bir şey olamaz. Çünkü nüfus artıyor. Nüfus artışına göre diğer şeyler de artmak zorundadır. Bir diğer husus olumlu yöndeki artışlar nüfusa göre ne derece yeterli konusu ise ayrı bir konu. 

Belli ki bu tür kıyas paylaşımlarını yapanlar bir partiye gönül vermiş, o partiyi destekleyen kişiler. Gönül verme ve destekten de öte o partinin trolleridir.

Trol diyorum. Çünkü trollerin dünyasında övmek istediklerinin eksikliklerine yer vermek yoktur. Aksi, raconlarına terstir. Halbuki ikna edici olmanın yolu hem olumlu hem de olumsuz yönlerine değinmektir. Hatta şunlarda başarılı olunmuş ama bunlarda başarısız olunmuştur denmelidir. Böyle dense bu kişiler hakkında doğruya doğru, yanlışa yanlış diyor. Amma objektif adammış dersin. O zaman da bu kimselerin yaptığı trollük olmaz. Trollükte hep iyi, güzel ve olumlu şeylere yer vermek vardır. Diğer olumsuzluklara ise asla yer vermezler. Bu durumda asıl trollerin gözleri kördür dense yeridir.

Troller hiç olumsuza yer vermezler mi? Verirler vermeye. Ama bu olumsuzluklar sevdiklerinin rakiplerine ait olumsuzluklardır.

Neyse trollerin yer vermediği bazı olumsuzluklara da burada ben yer vereyim. Yüksek enflasyonda dünyanın dördüncü ülkesiyiz. Aynı şekilde faiz oranları yönünden de dünyada dördüncü sıradayız. Paramızın değeri ise 193 ülke içerisinde 38.sırada.

Bu üçü yani enflasyon, faiz ve paranın değeri yönünden bugünkü görünümümüz içler acısı ve bir ülke için utanılacak bir durumdur.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde