Ana içeriğe atla

Ballı Börekli Meslek: Hakemlik

Yan taraftaki haberi İnternethaber sitesinden aldım. Bizim yerli VAR hakemleri maç başı on beş bin alırken, Ali Koç'un marifetiyle yurtdışında getirilen yabancı VAR hakemleri ise 80 bin lira alacakmış. Zannedersem, bu ücretlerin içerisinde yeme, içme, konaklama ve uçak ücretleri yoktur. Bunları da dahil edersek bir VAR hakeminin bir maçta kaça mal olduğunu varın siz düşünün. 

Bu haberi görür görmez yabancıya kesenin ağzı açılmış. Yerliye ise kıstıkça kısılmış dedim ama maç başı 15 bin lira bile deli para. Bu kadar parayı attığımız yetmediği gibi üzerine bir 65 bin daha koyarak yabancı VAR hakemine veriyoruz. Yerli hakemlere yabancı hakem getirerek bir ayıp yaptık. İkinci ayıp da aradaki uçurum. 

Yerli bir VAR hakemine maç başı verdiğimiz 15 bin liraya biz bir iki bin lira daha eklemek suretiyle bir ay boyunca çalışan asgari ücretliye ücret veririz. Bir VAR hakemi ayda dört maç yönetse, 60 bin lira cepte. Üstelik hakemlerin tek geçim kaynağı, görev verilen maçlarda aldıkları maç başı ücretten ibaret değil. Hemen hemen hepsi bir kamu kurumunda veya özel sektörde çalışıyor. Görev yaptığı her maçtan aldıkları maç başı ücret ise hakemlerimiz için birer ek gelir. Haftada 90 dakika görev yap. Kap 15 bini. 

Bu haberi okuyuncaya kadar hakemlerin ne kadar aldığını hiç düşünmemiştim. Daha doğru kimsenin gelirinden ve aldığı maaştan haberim yok. Doğrusu hiç de merak etmedim. Bir kendi maaşımı, bir asgari ücretlinin ücretini bir de en düşük emekli aylığı alan emeklilerin maaşını bilirim.

Yine VAR hakemlerinin maç başı aldığı ücreti görünce vara bir VAR hakemi olsaydım dedim. Ayda dört maçta görev alsam, toplamda 360 dakika çalışmak suretiyle yan gelir yatardım. Ayrıca herhangi bir yerde çalışmaya gerek görmezdim. Çünkü bu para bana yeter de artardı bile. Vara masa başında iş isteyeceğime, VAR’da masa başı iş bulsaymışım. Heyhat ki heyhat. 

Yerli hakemin ücreti üzerinden hesap yaptım. Bir de yabancı var hakemi olsaydım, benim için hayat kebaptı. Harca harca bitiremezdim kazandığımı. 

Yerli ve yabancı VAR hakemlerinin maç başı ücretlerini öğrendikten sonra beni bir meraktır aldı. Bir doksan dakika masa başında görev yapan hakem 15-80 alıyorsa maç boyunca oyunculardan fazla koşan hakemler ne kadar alırdı? Ben merakımı giderdim. Sabaha dudağım uçuklar mı bilemem. Daha önce bilmiyorsanız dudağı uçuklama sırası sizde. Sıkı durun. 

Süper Ligde görev yapan hakemlerin maç başı ücreti:

Orta hakem, 30 bin lira

Yardımcı hakemler, 13.200 lira

Dördüncü hakem, 9 bin lira

Avar hakem, 7.500 lira. (Bu da kim, ne işe yarar demeyin. Lütfen cehaletinizi ortaya koymayın. Avar hakem, "Futbol maçlarında adaletin sağlanmasına yardımcı olan ve VAR sisteminin bir parçası olarak görev yapan bir hakem" miş. Kısaca video yardımcı hakem asistanı).

Gördüğünüz gibi bir maç için dar ve orta gelirlinin kolay kolay göremeyeceği bir servet sadece hakemlere ödeniyor. Varın siz bir de futbolculara ödenen paraları hesap edin. Uçuklaya uçuklaya dudağını kalmaz. 

Siz siz olun, çocuğunuzu hakem olarak yetiştirin. 

Merak ettiğim, bu hakemlerin parası hangi kaynaktan ödeniyor? TFF mi, kulüpler mi yoksa devlet mi? 

Kim öderse ödesin, milletin parası bunlar. Üstelik hepsi bir seyir zevki için. 

Vay anam vay! 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde