Ana içeriğe atla

Hayıflanmamak Elde Değil (4)

Neyse hepsini yuttum bunların. Bahtıma yanıp yokluğa terk edilmiş bir halde yoluma devam ederken o ise Başkan olmanın şöhretiyle adından söz ettirmeye devam etti. Şimdi de Audi A8 ile gündemde.

Millet topa tutuyor. Vay efendim, sen bu A8’e nasıl binersin? Hiç mi tasarruf derdin olmaz diye.

Millet bu eleştirisinde de bir kez daha ters köşeye yattı. Çünkü almamıştı bu A8 Audi’yi. Kiralamıştı. Buna da mecbur kalmıştı. Çünkü 2016 yılında Başbakanlık tarafından kuruma tahsis edilen 2010 model araç sık sık arıza yaptığından, masrafa yol açtığından, işlevini tam yerine getiremediğinden ve de ömrünü tamamladığından dolayı sık il dışı programlarda kullanılmak üzere böyle bir araç kiralanmıştı. 2023 model TOGG’u ise makam hizmetlerinde kullanacaktı.

Milletin ağzı yine durmadı. Vay efendim bu Audi A8’i satın alsa daha iyiydi. Kiralığı daha pahalıya geliyor. Bunun neresi tasarruf diyorlar. Şimdi de tutturmuşlar, bu aracı her il dışına gidişte mi kiralıyor yoksa yıllık mı diye. Ona göre maliyet hesabı yapacaklar akılları sıra. Tutturmuşlar bir tasarruf tasarruf diye. Başınıza tasarruf kadar taş düşsün diyeceğim ama beddua bize yakışmaz. Bereket Başkan işini yapıp her söze cevap vermiyor. Biniyor arabasına. Gidiyor yoğun il dışı programlarına ve kınayanların kınamasına aldırmıyor.

Sakın bana döndün asker arkadaşın Ali’yi savunmaya demeyin. Tamam, kendisini ve yakaladığı şöhreti kıskanıyorum. Ama el insaf yahu!

El hasıl kıskançlığım ve hayıflanmam tavan yaptı. O yollardan geçmiş iki kişi olarak o, 2010 modeli aracı ıskartaya çıkarıp Audi A8’lere biniyor. Asker arkadaşı bense 2000 model Nissan Primera’ya biniyorum. Bugüne kadar o kadar il dışına gittim. Yıllık bakım dışında pek sanayiye gitmedim ama hakkını yemeyelim ve bir hakkı teslim edelim. Koskoca Başkan il dışı programları için işi şansa bırakamazdı. Diyelim ki Konya programı var. 4-6 yaş Kur’an kursu açılışı yapacak ve hafızlık icazet programına teşrif edecek. Belirlenen gün ve saat geldiğinde, Başkan Konya’da olmadığında, Başkanım, neredesiniz dediklerinde, efendim 2010 model arabamız yine arıza yaptı. Şu anda Ankara sanayisindeyiz. Tamirinin bitmesine az kaldı. 5-6 saat daha bekleyin mi diyecekti. Bu da olmazdı, takdir ederseniz. Yani Sayın Erbaş ya başkanlık yapacaktı ya da Başkanlığının geri kalan kısmını araba tamiri için sanayilerde geçirecekti. Tamam, tasarruf önemli ama Başkanlığının ve kendisinin itibarı ne olacaktı? Zira tasarruf için itibardan ödün verilemez.

Elhasıl kelam, ben çatlayıp patlasam da bu son araba kiralama olayında Başkan yine haklıydı.

Son söz olarak aynı yolları tepmiş iki Türkiye insanı olarak o Audi’ye biniyor, bense Nissan Primera’ya. Ondan sonra da niye hayıflanıyor? Çalış, senin de olsun diyorlar. Ben çalışınca ona yetişebilecek miyim ayrıca. O yerinde mi duracak sanki. Aynı cendereden geçmiş kişiler olarak o Audilerle uçuyor, ben ise adeta yaya yürüyorum. Onunla benim aramdaki fark başlarda pek yoksa da geldiğimiz nokta itibariyle açıldıkça açıldı. Nasıl ki muasır medeniyet seviyesine ulaşmak için Batı’yı yakalamamız mümkün değilse, benim de asker arkadaşımın şöhretini yakalamam mümkün değil.

Buna rağmen sen yine hayıflanmaya devam et Ramazan. Başkan Ali nerede, ben neredeyim diye.

Demedi deme. Bu hayıflanma seni götürür.

O zaman ölümümden asker arkadaşım Başkan Ali sorumlu olur derim. Bundan sonrasını o düşünsün. Benden söylemesi.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde