Ana içeriğe atla

Meğerse Sübyan Mektepleri Kapanmamış!

31 Mart mahalli seçimlerinin ardından seçmenin iradesiyle bazı belediyeler el değiştirdi. Bunlardan bir tanesi de Bursa Büyükşehir Belediyesi.

Seçimin ardından Bursa Belediyesine yönelik bir iddia sosyal medyada yer aldı. Dakika bir, gol bir türünden, tepki çeken bir icraata imza atmıştı Belediye bu iddia ile. 

Belediyenin bu tasarrufu sosyal medyada paylaşıldı durdu. Paylaşanlar arasında mürekkep yalamış kimseler çoğunlukta idi. Yani cahil, cühela kesimden değildi. 

Okudum bu paylaşımı. Ama içime sinmedi bu haber. 

Güya Belediye halk eğitim sübyan kurslarını kapatıp öğreticilerinin de işine son vermişti. Verdiğiniz dersi görün şeklinde yorum da yazılmıştı bu habere. 

Birkaç tanesine, halk eğitimler belediyeye değil, milli eğitime bağlı. Açılıp kapanmasına MEM karar verir. Belediye karışamaz. Denetimini bile MEM yapar. Haber asparagas olmalı yorumunu yazdım. Bazıları bu yorumum üzerine paylaşımını sildi. Bazıları hiç oralı olmadı. Paylaşımını da silmedi. 

Gariplik şurada idi: Belediye Başkanı ne zaman mazbatasını aldı, ne ara koltuğuna oturup ilk icraat olarak bismillah deyip bu işe el attı? Başka işi yok muymuş? Sonra ne zamandan beri belediyeler halk eğitimin kurslarına karışır, burnunu sokar oldu dedim.

Hatta üşenmeyip bu konuya dair bir yazı yazdım. Sübyan mekteplerinin tarihçesinden başladım. Sübyan değil, sıbyan dedim. Günümüzde böyle bir okul ve kurs türü yok. Olsa olsa 4-6 yaş Kur'an kursu olabilir. Buraların açılıp kapanması, denetimi ve öğretici görevlendirmesi de Diyanetin uhdesinde dedim. Halk eğitime bağlı ise buralara da MEM bakar dedim.

Sosyal medyada yayılan bu haber Bursa Belediyesinin de kulağına gitmiş, haberden rahatsız olmuş olmalı ki bir basın açıklamasıyla kamuoyunu bilgilendirmiş. Kamuoyuna duyuru başlığıyla, halk eğitim kurslarının sorumluluğunun hangi kanun ile hangi kuruma bağlı olduğuna atıf yapılmış, yazılıp çizilenlerin aslı astarı yok, açıklamasına kısa ve öz yer verilmiş. Açıklamayı fotoğraf şeklinde sayfama da aldım.

Haberin aslının olmadığına sevindim. 

Sansasyona sebebiyet veren bu haberin, Belediyenin görev, yetki ve sorumluluk alanında olmadığı, resmi kurum statüsünde olan Belediye tarafından açıklandıktan sonra sosyal medyaya bir göz attım. Gözüm, daha önce "Belediyenin sübyan kurslarını kapattığı" haberini araştırıp incelemeden mal bulmuş mağribi gibi sayfasında paylaşanları aradı. Heyhat bir ölü sessizliği vardı muhteremlerin sayfasında. İstedim ki "Bursa Belediyesine ait şöyle bir haber paylaşmıştım. Paylaştığım haberin aslı ve astarının olmadığı, ilgili kurum tarafından açıklandı. Bu açıklamaya yer veriyorum. Araştırıp incelemeden böyle bir haberi paylaştığım için üzgün olduğumu bildiririm. Bu konuya dair daha önceki paylaşımımı da kaldırıyorum" şeklinde bir açıklamaya yer versinler. Böyle bir açıklama yazmasalar da en azından önceki algıya dayalı paylaşımı silebilirlerdi. Maalesef göremedim. Hatta Belediyeyi itham eden video bile çekilmiş. Video bile yerinde duruyordu hâlâ. 

Halbuki etik olan, yaptığımız paylaşımın yanlış olduğu ortaya çıkınca o haberi bir nevi tekzip etmemiz gerek. Bunu da sayfamızda yapmalıyız. 

Hasılı trollerin cirit attığı ve algı üretmeye yönelik bu tür paylaşımlarla sosyal medya kullanıcılarımızın bazıları iyi bir sınav vermiyor. Belli ki bir el tarafından, doğru olmadığı halde üretilmiş bu tür haberler gözü dönmüş birilerinin işine gelmiş. "Bunlar var ya bunlar. Bunlardan zaten beklenir" denip paylaşılmış.

Ezcümle, gözümüzü ve gönlümüzü; kin, intikam, tahammülsüzlük ve hazımsızlık bürümesin. İnsaf insaf insaf...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde