Ana içeriğe atla

Başka Nasıl Başarılı Olunur?

Hocam, yazılıdan 1 aldım.

2.sınavdan kaç bekliyorsun?

Bundan da 1 bekliyorum.

Niye böyle oldu? Çalışmadın mı?

Çalışmaz olur muyum? Elimden geleni yaptım ama gözetmenler takdir hakkını benden yana kullanmadı.

Yani suçlu gözetmen mi?

Sadece gözetmen değil, kağıdımı okuyan öğretmen de takdir hakkını benden yana kullanmadı. Yabancı gözetmen olsa iyi olur.

Kağıtları da yabancı okusun ister misin?

Hay aklınla bin yaşa. Neden olmasın.

Yahu birlik kağıt vermişsin her ikisinde de. Yabancı gözetmen, yabancı kağıt okuyucu ne yapsın buna?

Olsun, yine de şansımı denemek isterim.

Ne istiyorsun? Onu söyle.

Dersten geçmem mümkün mü?

Sence?

Size bağlı.

Ne yapabilirim?

Benim için takdir hakkınızı kullansanız.

Oğlum, sen ölmüşsün. Haberin yok. Adeta başarılı olmamak için elinden geleni yapmışsın.

Öyle deme hocam. Matematiksel olarak dersten geçme iddiam devam ediyor.

Nasıl olacak bu?

Performans notuma iki tane yüz verirseniz...

Eee...

Eder 202 puan. Böl dörde. Al sana 50,5

Başka isteğin var mı?

Ne gibi?

Mesela astar falan.

O kadar da değil. Yalnız görüyorum ki şimdiden beni bırakmayı kafaya koymuşsunuz.

Nereden çıkardın oğlum? Sonra tekilden nasıl da çoğula geçtin birden? Yoksa diğer derslerin de mi zayıf?

Sizinki gibi genelde.

Diğer öğretmenlerden de yüksek performans göstermesini istedin mi?

Elbette. İstemek ayıp mı sonra. Sonuçta benim sadece bir yüzüm kara olur.

Benim iki yüzüm kararsa da bunu yapmayacağım.

Ama bu haksızlık.

Haksızlık burada nerede?

Hocam, matematiksel olarak sınıf geçme hakkım var. Siz daha karneyi vermeden tüm öğretmenler anlaşmışçasına beni bırakacaksınız. Buna Milli Eğitim Bakanlığı da dahil.

Bakanlık ne yaptı?

O da bir üst sınıfa geçmeyi üç dersle sınırlandırdı. Öğretmenlerin hali zaten ortada. Ben bu durumda kime güveneceğim? Sonra da bu ülkede eğitim kötü diyorsunuz. Söyler misiniz bu anlayışla eğitim nasıl düzelir? Ben okumak istiyorum. Siz ise bana takoz oluyorsunuz. Başarımın önündeki en büyük engel sizsiniz.

Peki evladım. Sen bu kafayla gidersen, daha çok başarılı olur, sınıf geçersin.

Dalga geçmeyelim lütfen.

Ama sen başlattın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde