Mahalli seçimde
sandık kurulunda görev yaptım.
Mahalli seçimler
zaten zor ve meşakkatli olur. Bu mahalli seçim daha bir zor oldu.
Sabahın erken
saatinde başlayan mesai geç vakte kadar sürdü.
Oruç oruç
gitmedi.
Üzerine kaçak
güreşen, akşama kadar gevezelik yaparak kafa şişiren partili üye emekli
öğretmenin iş yükümüzü almasından geçtim. İlaveten üzerimize yük oldu. Biz iş
yaptık. O ise kafa ütüledi. Kendisine aşık bu öğretmen akşama kadar hep iyi
okullarda çalıştığını, hiç kötü okullarda çalışmadığını anlattı durdu.
Bilmediği ve anlamadığı da yoktu. Her konuya itirazı ve her şeye önerisi vardı.
Çünkü çok yapmıştı zamanında bu işi başkan olarak. Varlığı külfet olan bu
acınası varlığın yokluğu benim için nimet olurdu. Ama nimet kim, ben kim.
Akşam iftarını suyla
açıp bir tıkım ekmekle iftar edip sayım, döküm yaptık. Tutanakları hazırladık.
Sandık kurullarını iftarda bir başına bırakıp arazi olan muhtar adaylarına, siyasi
partilerimize bu vesileyle teşekkürü bir borç bilirim. Sağ olsunlar, var
olsunlar. Seçimde görev yapan bizlerin varlığı onların varlığına armağan
olsun.
Torba tesliminde üç
katın tüm merdivenlerinde sıra bekleyerek etten duvar örmemize imkan sağlayan
ilçe seçim kurulu takdiri en fazla hak eden kurum oldu. Bir sonraki seçimde
teslimatı adliyenin son katında alırlarsa sandık başkanlarını daha da bahtiyar
ederler.
Torbayı teslim edip
üzerimizden büyük bir yük kalktıktan sonra yangın merdiveninden iniş
saniyelerimizi aldı.
Tramvay varsa onunla
yoksa tabanvaya kuvvet diyeyim derken sefer varmış. El kartı tutamadık. Çünkü
kapalıydı. Belki içeride tutarız dedik. Onlar da kapalıydı. Belediye, akşama
kadar çektikleri yeter. Felek zaten vurmuş, bir de biz vurmayalım. Onlara bir
kıyak geçelim demiş olmalı. Gece gece bu beleş sirke baldan tatlı geldi.
Gel zaman git zaman
sandık kurulu kabusunu unutmaya yüz tutmuş iken duydum ki seçim paraları
veriliyormuş. Yürüyüş yaparken merkez ziraat bankasının önünden geçtim. Şu
parayı alayım da çektiğim külfete değsin dedim.
Girişte güvenliğe,
seçim paraları veriliyor mu dedim. Evet dedi. Sıraya geç dedi. Ama geçilecek
gibi değildi. Olduğum yerde kaldım. Çünkü sıramatikten sıra alma sırası kapıya
kadar uzanmıştı. Sıra ne kadar uzun olsa da ilçe seçim kurulundaki sıra kadar
uzun değildi. Sıradakilerin homurdanması görülmeye değerdi. Özellikle sırasını alıp
ayrılanların. TC'sini yazıp sıra almak bu kadar zor muydu halbuki. Sırası gelen
sıramatiğin önünde ağaç oluyordu. Yanlarındaki güvenliğe laf atan atanaydı. Ne
isterlerdi Allah'ın garibinden. Sıramatikten sıra almaktan aciz ne kadar kişi
varsa buradaydı dedim içimden. Sıra bana gelince işin vahametini anladım. Sorun
sıra almasını bilmeyen sıradakilerde değilmiş. Sorun sıramatiğin
kendisindeymiş. Sıranın uzunluğu da bundanmış. Tuşlar basmıyor çünkü. Bir tuşa
bastıra bastıra basmak için kaç hamle gerekiyordu. Ömrünü tamamlamış, basmayan
TV kumandanızı düşünün. Ne de güzel yakışmıştı bu sıramatik devletin koskoca
bankasına. Bu demode olmuş, işlevini yerine getiremeyen sıramatiğin yenisini bu
banka alamıyorsa araç kiralayan makam sahipleri gibi pekala bu kurum da
sıramatik kiralayabilirdi. Bunu düşünecek, ufku geniş yönetici veya başkan lazımdı.
Bu da her kurumda olmuyor maalesef. (Devam edecek)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder