11 Mayıs 2024 Cumartesi

Kaybettiğimiz Değerlerimizden Biri Anısına (1)

Milli Eğitim Bakanlığının çıkardığı mevzuat ile beş yılını dolduran okul müdürleri o yıl rotasyona tabi tıtuldu. 

Kelli felli müdürlerin yanında fazla puanım yoktu. Haddimi bilerek hem çalıştığım ilçeden kurtulmak hem de merkeze kendimi atmak için Meram'ın en uç mahallelerini gözü kapalı tercih ettim.

Toplam on tercihli tercihimin onuncu sırasına yerleştim. Merkezin sobalı tek okulu diyeyim, nasıl bir okulu tercih ettiğim daha iyi anlaşılır. 10.tercihi de yabana atmayın. 10.köy gibi bir şey.

Geldiğim anda okulun üç bin lira ödeneği varmış. Öğretmenleri topladım bu paraya ne yapalım diye. Yağmur yağınca pencerelerden içeri su giriyor. Bilgisayar laboratuvarındaki bilgisayarlar ıslanmasın diye öne çekiyoruz. Önceliğimiz pencerelerin değişmesi olsun dediler.

Öncelik bilgisayar laboratuvarı olmak üzere çok eski pencerelerin değişimine karar verdik. Bir de öğretmenler odasının üstü akıyormuş. Odada tavan da yok. Çirkinliği yok edecek bir tavan yaptıralım dedik. Yanlış hatırlamıyorsam 6 pencere değiştirdik. Bir de tavanı yaptırdık. İki de hayırsever bulduk birer pencereyi de siz üstlenin diye.

Ardından ilçeye okulun tamir, kalorifer, boya ve badana ihtiyaçlarının giderilmesi için yazı yazdım. Hem de kaç kere. Üzerine hem milli eğitim müdürü hem de inşaattan sorumlu şube müdürüyle görüştüm defalarca.

İl göndermiyor ödenek dedi sorumlu şube müdürü. Bunu da lütfetti. Çünkü yazısı gazetede çıkmış. Yazdığı köşeyi okudu ben yanında otururken. Koskoca yazar kırık dökükle mi uğraşacaktı değil mi?

Sonra inşaat işlerine aynı odayı paylaştıkları partneri baktı. Her ikisi de yaralı parmağa işemedi bu iki dava adamlarının. İşleri çoktu zira. Biri hem okul müdürü gem sendika temsilciliği hem de şube müdürlüğü yapıyordu. Diğerinin ağabeyi milletvekili imiş. Ulvi görevlerinin yanında deruhte ettikleri bu geçici şube müdürlüğünde kenar ve köşedeki benim virane okulumla uğraşacak zamanları yoktu. Sendika temsilcisine, madem ki temsilcisin. Okulumda şu kadar üyeniz var. Buyur gel, bir tanışın. Aranızda aidiyet duygusu oluşsun dedim ise de zamanım yok. Ah olsa dedi. Benimki de laf tabi. Böyle iki güzide insan iki koltuk bulmuşsa koltuktan kalkıp benim okula niye gelsin değil mi? Kermes gibi bir etkinlik olursa, kaçırmazdı ama muhteremler. Olmayan zamanları da ortaya çıkıveriyordu. Öyle ya doyurulmayan mide aç be aç oynar mıydı? Yerinden kalkabilir miydi? Bilemedim vesselam.

Yerine kadrolu biri gelince yazar olan başka bir müdürlüğe geçti. Arkasında ağabeyi olduktan sonra ha bura ha ora koltuk. Çok fark etmezdi onun için. Diğeri de şube müdürü iken rotasyona tabi oldu. İlçe değiştirmesine rağmen gittiği ilçenin sendika temsilciliğini yapmaya devam etti bir süre. Okul müdürlüğü zaten baki idi. Çünkü müdür olarak doğmuşlardı analarından. Bir de zamanında davanın yükünü ve çilesini çekmişlerdi. Bu kadar da olsun. Bir koltuğu çok görmemek lazım beyefendilere.

Köşe yazarı makam sahibinin yabancı uyruklu bir kadınla adı çıktı. Hem de ne ayyuka. Yenilir yutulur cinsten değildi yaptıkları. İddiaları bir bir yazanın yazıları yok edildi önce. Sonra sessiz sedasız emekli oldu makamdan makama atlayan muhterem. Yazık oldu tam hizmet edecek tecrübeye sahip iken iş üstünde yakalanması.

Diğeri de sendika temsilciliğinin ardından müdürlerin bir bir elendiği süreçte en gözde okula müdür oldu. (Devam edecek) 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder