Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Ahlak etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Meğerse Sübyan Mektepleri Kapanmamış!

31 Mart mahalli seçimlerinin ardından seçmenin iradesiyle bazı belediyeler el değiştirdi. Bunlardan bir tanesi de Bursa Büyükşehir Belediyesi. Seçimin ardından Bursa Belediyesine yönelik bir iddia sosyal medyada yer aldı. Dakika bir, gol bir türünden, tepki çeken bir icraata imza atmıştı Belediye bu iddia ile.  Belediyenin bu tasarrufu sosyal medyada paylaşıldı durdu. Paylaşanlar arasında mürekkep yalamış kimseler çoğunlukta idi. Yani cahil, cühela kesimden değildi.  Okudum bu paylaşımı. Ama içime sinmedi bu haber.  Güya Belediye halk eğitim sübyan kurslarını kapatıp öğreticilerinin de işine son vermişti. Verdiğiniz dersi görün şeklinde yorum da yazılmıştı bu habere.  Birkaç tanesine, halk eğitimler belediyeye değil, milli eğitime bağlı. Açılıp kapanmasına MEM karar verir. Belediye karışamaz. Denetimini bile MEM yapar. Haber asparagas olmalı yorumunu yazdım. Bazıları bu yorumum üzerine paylaşımını sildi. Bazıları hiç oralı olmadı. Paylaşımını da silmedi.  Gariplik şurada

Hemhal Olmak İstemez misiniz?

Cümlenin hepsini söylemeyecek, cümlenin tümünün söylenmesini de beklemeyecek. Leb demeden leblebiyi anlayacak. Şipşak yani canı tez olacak. Ağır canlı olmayacak. Hız, pratik adına ne varsa ortaya koyacak.  Espri yapabilecek ve espriden anlayacak. Anlatılan espriden sonra eee demeyecek. Bön bön bakmayacak. Kıssadan doğru çıkarımda bulunacak. İzah istemeyecek. Anlayamadığına saçma demeyecek. Hep konuşmayacak. Dinlemesini de bilecek. Yerinde ve kıvamında içi dolu konuşacak İşten kaçmayacak. Mazeret ve gerekçe üretmeyecek. Kırk dereden su getirmeyecek. Kaçak güreşmeyecek. Taşın altına elini koyacak. İşine kendini verecek. İşinde titiz olacak. Kıvrak bir zekaya sahip olacak.  İmadan, gizemden anlayacak. İmadan çıkarımda bulunacak. Bakışından anlam çıkaracak.  Aradığın zaman yanında olacak.  Yola çıktığın zaman yoldaş olacak. Gerekirse çiğ tavuk yiyecek. Görgü, nezaket ve zarafet üzerinde buluşacak. Gelişi pozitif enerji verecek, gidişi üzecek.  Geldiği ve bulunduğu yer

Sorunun Kaynağını Bilmeme Sorunumuz

Bazı insanlar vardır. Onsuz da olmuyor, onunla da olmuyor. Onsuz olmayacağının farkında ama onunla da olunmayacağının farkında değil. Bu tip insanlar problemin kaynağı ama gel bunu ona ve sevenlerine anlat.  Belki de kendisi metal yorgunu ama başkasını metal yorgunu biliyor. Bir ilin içinde o ili çekip çevirecek biri yokmuş, sanki o il kahtı rical sıkıntısı çekiyormuş gibi başka yerden paraşütle bir ağır top atıyor. Seçiöi kaybedince de onu tüm belediyelerde sorumlu bir makama getiriyor. O il kaybedildiği zaman niçin kaybettik incelemesi yapılıyor. Sebep belli olmasına rağmen kimse efendim, sebep bundan diyemiyor. Diyemez. Çünkü başına ne geleceğini bilir. Hep kazanmanın rahatlığı var üzerinde. Tüm kazanımları kendinden bilirken kayıpların müsebbibini arıyor. Mesajı aldık diyor. Kibirden bahsediyor. Duvar ördük diyor. Kibir ve duvar örneğiyle kimin kastedildiği belirtilmiyor. Oyuncu değişikliği ile yola devam ediliyor. Kayıp da benim payım var mı denmiyor. Böyle bir itiraf

Sorunlara Kulak Tıkayanlara Gelsin

Kasabanın birinde, kilisede pazar ayini sırasında kilisenin içinde olduğu kasabayı su basar. Sular kiliseye doğru ilerlemeye başlar. Herkes panik içinde koşuştururken papazın yerinde durduğunu gören insanlar papaza gelmesini söylerler. Papaz onu Tanrı'nın koruyacağını söyler. O anda sular yükselmeye başlar. Sular kiliseye girer. Rahip canını kurtarmak için 2. kata çıkar. Bir yandan da papaza kaçmasını söylerler. Papaz inadını devam ettirir. Sular 2.kata çıktığında, pencerenin önünden bir kayık geçer. İçinde halktan bazı kişiler vardır. Papaza gelmesini söylerler ama papaz yine inadını sürdürür ve ‘Tanrı beni korur’ der. Sular çatıya çıktığında yine bir kayık geçer ve yine halktan bazıları kayığın içindedir papaza gelmesini söylerler ama papaz, 'Tanrı beni korur’ demeye devam eder. Sular çatıyı da aşınca papaz çatıdaki direğe tutunur. Bu sefer tepeden bir helikopter geçer. İçinde yine halktan bazı kişiler vardır. Papaza, gelmesini söylerler. Papaz yine &#

Senden İyisi de Yok, Senden Kötüsü de

Bu konuyu yazmadan önce bahsedeceğim zümre ve kişilerle ilgili bir toptancılığımın olmadığını, hepsinin içinde istisnalarının olabileceğini, bunları tenzih ettiğimi baştan söyleyeyim. Şimdi geleyim sadede.  Her ihtiyaç sahibi olmasa da ihtiyaç sahiplerinin içinde öyleleri vardır ki kendisini görüp gözettiğin, zekât ve sadakanı kendisine verdiğin müddetçe seni yere göğe sığdıramaz. Seni hayırla yad eder ve senden iyisi yoktur. Ne zaman ki görüp gözetmeyi bırakırsan, buğzetmeye başlar. Adeta senden kötüsü olmaz. Bazılarının partisini desteklersen senden iyisi yok. Desteğini çekersen senden kötüsü yok. Bu adam dün niye destek verirdi de bugün niye desteğini çekti diye hiç sorgulamazlar. Çünkü onlar için parti tutmak, bir partiyi desteklemek takım tutmak gibidir. Takım kötü olduğunda nasıl ki destek çekilmezse parti tutmada da durum aynıdır. Gerçi bu tipler takım tutar gibi parti tuttuklarını da kabul etmezler. Çünkü onlar için parti davadır. Hadi deyince dava terk edilir mi değil

Ballı Börekli Meslek: Hakemlik

Yan taraftaki haberi İnternethaber sitesinden aldım. Bizim yerli VAR hakemleri maç başı on beş bin alırken, Ali Koç'un marifetiyle yurtdışında getirilen yabancı VAR hakemleri ise 80 bin lira alacakmış. Zannedersem, bu ücretlerin içerisinde yeme, içme, konaklama ve uçak ücretleri yoktur. Bunları da dahil edersek bir VAR hakeminin bir maçta kaça mal olduğunu varın siz düşünün.  Bu haberi görür görmez yabancıya kesenin ağzı açılmış. Yerliye ise kıstıkça kısılmış dedim ama maç başı 15 bin lira bile deli para. Bu kadar parayı attığımız yetmediği gibi üzerine bir 65 bin daha koyarak yabancı VAR hakemine veriyoruz. Yerli hakemlere yabancı hakem getirerek bir ayıp yaptık. İkinci ayıp da aradaki uçurum.  Yerli bir VAR hakemine maç başı verdiğimiz 15 bin liraya biz bir iki bin lira daha eklemek suretiyle bir ay boyunca çalışan asgari ücretliye ücret veririz. Bir VAR hakemi ayda dört maç yönetse, 60 bin lira cepte. Üstelik hakemlerin tek geçim kaynağı, görev verilen maçlarda aldıkları m

Gençlik Yol Ayrımında

Gençlik hiç olmadığı kadar dine mesafeli.  Kimi deist kimi ateist kimi agnostik olduğunu açıklıyor. Bunların sayıları az değil.  Kimi baskı görür, dışlanırım düşüncesiyle küfrünü izhar edemiyor. Bu durumda olanlar da oldukça fazla.  Kimi tepkisini göstermiyor. Alabildiğine sessiz. Kimi tembelliğinden ladini bir hayat yaşıyor. Kimi de Müslümanlığı tekeline alan bazı siyasi, cemaat ve kanaat önderlerinin bazı tasarruflarını örnek vererek "Bunlar Müslümansa ben değilim", "Ben bunların dininden değilim" diyor.  Dindar, mütedeyyin ailelerin bile çocuklarını din, diyanet bilsin diye bir çabası yok. Hatta alabildiğine cemaatlerden uzak tutuyor. Kısaca din, gençliğin çoğu için pek bir şey ifade etmiyor. Bu görüntü gittikçe de artacağa benziyor. Bu durumda biz ne yapıyoruz? Gençliğin derdi nedir? Dinden niye uzaklaşıyor? Gençliği dinde tutabilmek için neler yapabiliriz? Gençliğin dinden uzaklaşmasında bizim payımız nedir? Hatamız varsa bunlar nelerdir diyor

Trollerin Dünyasında Kıyas

Sosyal medyada sıkça karşılaştırma yapılan paylaşımları görmek mümkün. Bu tür paylaşımlarda Türkiye'nin 2002 yılındaki durumu ile 2022 yılındaki durumu kıyaslanıyor. 2002 ile 2022'yi karşılaştıran iki sayfalık bir metinde neler yoktu ki... 2002'de şu kadar fabrika vardı, şimdi bu kadar. Ağaç sayısı bu kadardı, şimdi şu kadar gibi. Oranları vermeye gerek yok. Kıyas 2022 yılındaki durumun çok iyi olduğunu göstermek olunca, haliyle 2002'ye göre 2022 yılına kadar her alanda çok şeyler yapıldı denmek isteniyor. Türkiye 2022 itibariyle adeta uçtu, nereden nereye geldi, bunu görün. Görmüyorsanız körsünüz. Gördüğünüz halde takdir etmiyorsanız nankörsünüz deniyor. Bir ara asgari ücret 2002'de ne kadardı? Bu parayla ne kadar çeyrek altın alınıyordu? Şimdi asgari ücret ne kadar ve bu asgari ücretle ne kadar çeyrek altın alınıyor kıyası yapılıyordu. Simit alımı da eksik değildi. Görüyorum ki simit ve çeyrek altın gerilerde kalmış. Belli ki şimdiki asgari ücretle 2002'

Sübyan Kursları da Varmış!

Bursa'da halk eğitim sübyan kursları varmış. Bu kurslar kapatılmış, Kur'an öğreticilerinin işine de son verilmiş. Bir ders verelim diyenler verdiğimiz dersi görün türünden bugünlerde paylaşımların ardı arkası kesilmiyor. Bu paylaşımın aslı astarı var mı diye düşünmeden edemedim. Çünkü paylaşım yapanlar öyle böyle değil, okumuş kelli felli insanlar. Öyle her gördüklerimi paylaşmazlar diye düşünüyorum. Hele algı oluşturmak istemezler. Çünkü her algıda zan, iftira, töhmet ve çamur atma vardır. O yüzden böyle paylaşım yapmazlar. Yalnız bu paylaşımda bir gariplik var. Bildiğim kadarıyla; 1.Sübyan kursları diye bir okul ve kurs türü yok. Selçuklu ve Osmanlılarda küçük çocukların okuduğu sıbyan mektepleri vardı. 5-6 yaş çocukları okurdu. Eğitim süresi de dört yıl idi. Bu okul türü Tanzimat'a kadar sürdü. Yerine idadi adı verilen zorunlu ilkokul kondu. Yani bu tür okul, mektep ve kurs türü tarihte kaldı. 3. Bir diğer husus, Osmanlıdaki 5-6 yaş grubunun okuduğu okullara sü

Kamu-Özel Uçurumu

Ramazan bayramı münasebetiyle özel sektörde çalışan bir akrabam bayramın üçüncü günü ziyaretime geldi.  Hoşbeşten sonra biz de cumartesi sizin o taraflara geleceğiz. Evde misin? Belki uğrayabiliriz dedim. Akşam 16.00'dan sonra evdeyim dedi. Hayırdır dedim. Yarın bizim işbaşı dedi. Size tatil yok mu dedim. Yok dedi. Olur mu öyle şey dedim. Bayram öncesi kamu çalışanları bir buçuk gün idari izinli sayıldı. O gün de çalışaydınız dedim. Arife günü saat 13.00'e kadar çalıştık dedi. Ne olurdu, size de tatil verselerdi dedim. Biz özel sektörüz. Vermezler dedi.  Vardiya usulü çalışan akrabam, kamu çalışanları dokuz gün tatil yaparken cumartesi işbaşı yapacağı gibi pazar günü de çalışacak. Çünkü burası özel sektör. Belki her özel sektör böyle olmayabilir. Belki bazıları tıpkı kamu çalışanlarına verildiği gibi çalışanlarına dokuz gün tatil vermiş olabilir. Bu şekil olan firmaların sayısının az olduğunu düşünüyorum. Bilinen bir gerçek var ki bu ülkede özel sektörün büyük çoğunluğu ü

Var'a Yabancı Hakem

Ali Koç şov yapsa da istekleri yerine getirilmeye devam ediyor. Çünkü etkili bir aktör. Nasılsa dur, sen ne yapıyorsun diye yok. O da kaşıdıkça kaşıyor. Ali Koç sesini çıkarmadılar birlikte Futbol Federasyonu seçimli kongre kararı aldı. Federasyon ikinci karar daha aldı. Bazı kritik maçlarda yabancı hakem görevlendirmesi yapılacak.  Gelecek yabancı hakemler de 'var'da görev yapacakmış. İstekleri bir bir yerine getirilen Ali Koç bu kararlardan memnun kalacak mı? Sanmıyorum memnun kalacağını. Suudi Arabistan' da Süper Kupa maçını oynamamak için istek üzerine istek öne sürdüğüne göre istekleri yine bitmeyecek. Şimdiden Federasyonun aldığı seçim tarihini öne çektirmek için bir uğraşın içine girdi.  Öyle zannediyorum Ali Koç'un bu istekleri bu sezonun lig kupasını FB kulübüne götürünceye kadar devam edecek. Çünkü başkanlığını yaptığı kulübün altıncı yılında bu kupayı FB müzesine götürmeyi izzeti nefis meselesi yaptı. İşin garibi Ali Koç bu isteklerinde yalnız değ

Gizli Ajandası Olan Misyon Sahipleri

Amme adına iş yapanların bir misyonu olması gerek. Misyonu olmayan kişinin; ülkeye, birlikte iş yaptıklarına ve destekçilerine bir faydası olmaz. Hatta zararı olur. Yalnız misyonu olan kişilerin gizli ajandası olmaması gerek. Neye, kime hizmet ettiği, kimin adına çalıştığı, amaç ve gayesinin ne olduğu net bilinmelidir. Piyasaya çıkmış insanların ne amaç için çıktığını, gizli ajandası olup olmadığını bilme imkanımız yok. Çünkü kimsenin niyetini okuyamayız. Böyle gizemli kişileri ancak sonuçları itibariyle değerlendirebiliriz. Ne demek istediğimi biraz açayım. Mesela bir siyasi parti niçin kurulur veya bir kişi niçin parti kurar ya da partiler ittifak için niçin bir araya gelir? Bu soruya herkesin vereceği cevap, bu parti ve ittifak iktidar olmak için kurulur. Partinin başındaki kişi de Cumhurbaşkanı olmak için partinin başında olur denir. Eğer partinin başındaki kişi iktidar olmamak ve Cumhurbaşkanı olmamak için uğraşırsa burada başka şeyler aramak, bu kişinin gizli ajandası olduğ

Küçük Dünyalarında Başkasına Yer Olmayan Dünyalılar

İticilikte üstlerine yoktur. Ezik insan psikolojisinden kurtulabilmiş değiller.  Çağı okuma sorunları var ama bundan haberleri yok.  Alemin doğrusu kabul ederler kendilerini.  Pek azı hariç çoğunun elleri cebine gitmez.  Okumazlar. Tüm okudukları lise ve fakülte kitaplarından ibaret. Bir de bağlı oldukları cemaatten öğrendikleri. Buralardan aldıklarının üzerine bir gram koymadan emekli oluncaya kadar satarlar.  Yıllardır itilip kakılıp güç olduktan sonra güçten aldıkları destekle pek pervasızlar. Güçten beslenirler. Gücün ellerinin altından kayıp gitmesinden pek korkarlar.  Araştırma ve incelemeleri yoktur. Yine de her şeyi bilirim havasındalar. Her konuda söz söylerler.  Aşırı partizandırlar. Aynı zamanda troldürler. Tüm konuştukları ve paylaşımları partizanlık üzerine. Bir partiyi desteklerler. Diğer partileri özellikle kendi partilerine rakip olabilecek partileri durmadan eleştirirler. Kendi partilerini ve liderini eleştireni hain, nankör, satılmış ve FETÖ'cü

Enflasyon Ülkesi

Enflasyondan korusun diye hiç döviz almadım. İhtiyaç fazlası artan param olmuşsa sanal altın aldım. Alırken de genelde yüksekten aldım. Bozdururken de düşükten bozdurdum. Olan ne varsa üzerine de biraz borç alarak ev alırken sattım.  Borsa ile hiç işim olmadı dense yeridir. 2000 öncesi Tüpraş halka arz olunurken iki arkadaşın ısrarı üzerine bir arkadaşın hesabından üç lot mu yoksa hisse mi aldım. Güya çocukların iş ve düğününe kadar satmayacaktık. Beherini 30 ya da 32'den aldığım hisse düşe düşe 9 liraya kadar düştü. İki arkadaş da satıp kurtulmuş. Benimki kalmış. Üstat ne yapalım senin hisseyi. Biz satıp çıktık dedi. İyi, benimkini de sat dedim. Bölüne bölüne dokuz hisse olmuş. Dokuz liradan satıp hesabıma yatırdı.  Hasılı parayla imtihanım hiç yüzümü güldürmedi.  Çocuğun düğününde bir arkadaş düğün hediyesi olarak elli avro getirmiş. Cebimde durdu epey. Bu yabancı para cebimde durmasın deyip gidip bozdurdum.  Bayram öncesi bir ihtiyaca binaen dolar almam gerekti. Beş

Ne Yaman Çelişki!

İyi günler beyefendi! İyi günler! Şu falan firmayla ilgili mücadelen dillere destan. Her platformda bu konuyu gündeme getiriyorsun. Maşallah gözünü budaktan esirgemiyorsun. Olmadı. Kamuoyu oluşturmak için miting yapıyorsun. Garip ve gurebanın hamisisin.  Herkes seninle gurur duyuyor.  Ben öyleyim. Her zaman mazlumun yanında oldum.  Destekçilerin de arkanda. Hepsi o firmanın ürünlerini protesto ediyor. Evine almıyor. Alanları da eleştiriyor. O firmanın ürünlerine sayfalarında boy boy yer vererek boykot paylaşımı yapıyorlar. Senin samimiyetin, onların desteği bir araya gelse o firmayı boğar. Yalnız o firma ve ürünleri hala dimdik ayakta. Bunu neye bağlıyorsun?  Bana daha fazla destek verirlerse o firma bu boykota daha fazla dayanamaz. Mutlaka pes eder.  Anladım. Yalnız bir durum var.  Neymiş o?  Bir taraftan miting, bir taraftan boykot, bir taraftan o firmaya ait yenilir, yutulur cinsten olmaktan söylemler. Öbür taraftan o firmayla ticarete devam ettiğin, en azından dev

Sandık Kurullarına Ramazanda Reva Görülen Muamele (2)

Malumunuz 31 Mart mahalli seçimleri ramazan ayı içerisinde yapıldı. Sandık kurullarına bu oruç gününde yapılan muameleyi "Sandık Kurullarına Ramazanda Reva Görülen Muamele" başlığıyla bir önceki yazımda kaleme almıştım. Yazıda, sabah 06.30'da başlayan mesai maratonu iftar vaktinde oy sayım ve döküm işiyle devam ettiğini ne muhtarlardan ne de partilerden sandık kurulu üyelerinin iftarını açacak doğru dürüst bir iftariyelik gelmediğini, üyelerin geç vakte kadar karnını doyurmadan görevini yaptığına işaret etmeye çalışmıştım. Bu yazımda da seçim torbasının teslim sürecine değineceğim. Oy sayım, döküm, tutanağa geçirme, ıslak imza, zarf ve pusulaların torbaya yerleştirilmesi 21.45'e kadar sürdü. Sandıkta görev yapan üyelere teşekkür ederek helalleşerek ayrıldım. Üyeler evlerinin yolunu tutarken bir elimde torba, diğerinde kapalı zarfla binanın çıkışına geldim. Görevli polisler, üçer kişi götürüyoruz. Az önce bir ekibi gönderdik. Burada bekleyin. Üçe tamamlanınca p