Ana içeriğe atla

Küçük Dünyalarında Başkasına Yer Olmayan Dünyalılar

İticilikte üstlerine yoktur.

Ezik insan psikolojisinden kurtulabilmiş değiller. 

Çağı okuma sorunları var ama bundan haberleri yok. 

Alemin doğrusu kabul ederler kendilerini. 

Pek azı hariç çoğunun elleri cebine gitmez. 

Okumazlar. Tüm okudukları lise ve fakülte kitaplarından ibaret. Bir de bağlı oldukları cemaatten öğrendikleri. Buralardan aldıklarının üzerine bir gram koymadan emekli oluncaya kadar satarlar. 

Yıllardır itilip kakılıp güç olduktan sonra güçten aldıkları destekle pek pervasızlar. Güçten beslenirler. Gücün ellerinin altından kayıp gitmesinden pek korkarlar. 

Araştırma ve incelemeleri yoktur. Yine de her şeyi bilirim havasındalar. Her konuda söz söylerler. 

Aşırı partizandırlar. Aynı zamanda troldürler. Tüm konuştukları ve paylaşımları partizanlık üzerine. Bir partiyi desteklerler. Diğer partileri özellikle kendi partilerine rakip olabilecek partileri durmadan eleştirirler.

Kendi partilerini ve liderini eleştireni hain, nankör, satılmış ve FETÖ'cü diye damgalamaktan geri kalmazlar.

Din tekellerindedir.

Dün devlete daha doğrusu rejime mesafeli ve soğuk bakarlarken bugün devletin kendisi oldular. Devlete tek söz ettirmezler. Aykırı kişilere had bildirmede üstlerine yoktur.

Kendi partilerine oy vermeyenleri, daha önce verdiği halde desteğini çekenleri, sandığa gitmeyenleri, başka partilere yönelenleri, ders vermeye kalkanları ahiretle korkuturlar.

Dün baş tacı yaptıkları emekliler sandığa gitmeyince ve kendi partilerine oy vermeyince, onlara, yarın başörtüsü ile uğraşırlarsa öbür dünyada bu, emeklinin gücü dersiniz paylaşımı yapmaktan geri kalmazlar.

Dinle yatar, dinle kalkarlar. İnsanları dinle korkuturlar. 

Üslupları bozuktur. 

Hucurat 6.ayeti en iyi onlar bilir. Ama uygulamazlar. Bir bilgiyi araştırmadan paylaşmaktan geri kalmazlar. Çünkü onlar için önlerine sipariş olarak gelen sloganın işlerine yaraması önemli.

Emanet, ehliyet ve liyakatten anladıkları, kendi grupları, kendi zihniyetleridir. Sadakat önceliklidir. Torpilin alasını yaparlar.

İsrail malını boykot ederek mücahitlik taslarlar. İsrail ile ticaret yapıldığı ortaya çıkınca, bunlar Gazze’ye gidiyor derler.

Erkek deveye dişi demekten geri kalmazlar. Yeter ki dişi deve diyen kendilerinden olsun. 

Kafa yapılarını anlamak, onları yanlış fikirlerinden vazgeçirmek deveye hendek atlatmaktan zordur.

Kendilerine destek vereni baş tacı, destek vermeyeni tu kaka yaparlar.

Algı üretmede, algıya teslim olmada, gerekçe ve bahane üretmede, savunma ve saldırganlıkta üstlerine yoktur.

Hasılı kendi küçük dünyalarında başkasına yer olmayan bir dünyada yaşarlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde