Enflasyondan korusun diye hiç döviz almadım. İhtiyaç fazlası artan
param olmuşsa sanal altın aldım. Alırken de genelde yüksekten aldım.
Bozdururken de düşükten bozdurdum.
Olan ne varsa üzerine de biraz borç alarak ev alırken sattım.
Borsa ile hiç işim olmadı dense yeridir. 2000 öncesi Tüpraş halka
arz olunurken iki arkadaşın ısrarı üzerine bir arkadaşın hesabından üç lot mu
yoksa hisse mi aldım. Güya çocukların iş ve düğününe kadar satmayacaktık.
Beherini 30 ya da 32'den aldığım hisse düşe düşe 9 liraya kadar düştü. İki
arkadaş da satıp kurtulmuş. Benimki kalmış. Üstat ne yapalım senin hisseyi. Biz
satıp çıktık dedi. İyi, benimkini de sat dedim. Bölüne bölüne dokuz hisse
olmuş. Dokuz liradan satıp hesabıma yatırdı.
Hasılı parayla imtihanım hiç yüzümü güldürmedi.
Çocuğun düğününde bir arkadaş düğün hediyesi olarak elli avro
getirmiş. Cebimde durdu epey. Bu yabancı para cebimde durmasın deyip gidip
bozdurdum.
Bayram öncesi bir ihtiyaca binaen dolar almam gerekti. Beş âdet
yüzlük dolar için 16.150 lira verdim. 16.150 lirayı say say bitmedi. Paranın
çoğu da iki yüz lira idi. Para sayma makinesi de olmasa bu kadar parayı saymak
ve doğru saymak mümkün değil. Döviz bürosu beş âdet yüz lira uzattı.
Karşılığında ise ben her yüz dolara 32 âdet yüz lira verdim. Üzerine de otuz
lira saydım.
Kazara İngiliz sterlini alsaydım, herhalde kırk adetten fazla yüz
lira saymam gerekecekti. İngiliz sterlininden de bir kanalın alt yazısında bu
rakamı görünce bu nedir diye sordum yanımdakine. Ondan öğrendim.
Tekrar beş yüz dolara verdiğim deste deste paraya geleyim.
Paramızın 32 adedine bir tane yabancı para alabiliyoruz. Bu da paramızın
yabancı para karşısında pul olduğunu gösteriyor.
İş adamı bir arkadaş döviz ihtiyacı için kaç çanta para götürdük.
Karşılığında verdikleri doları cebimizde getirdik demişti. Başa gelmeyince kaç
dolara kaç valiz para verdiklerini doğru dürüst dinlememiştim.
Yazık paramızın bu durumuna. Öyle böyle değil, baya enflasyonlu
bir hayat yaşıyoruz. İşin garibi bu enflasyonlu hayatı aşağı yukarı 2017
yılından beri derinden hissediyoruz. 2017'den bu yana yedi yıl geçmiş.
Yaşadığımız ve hissettiğimiz enflasyonun düşeceği falan yok. Sıfırı tüketmiş,
ekside yaşayan bir ülkenin de kısa ve orta vadede enflasyon sorununu halletmesi
mümkün değil. Hele bu kafayla. Zaten böyle bir irade de yok. Sadece yapılan
altı ay sonra düşecek, yok şu ay düşecek masallarıyla uyutuluyoruz. Aslında bunun
Türkçesi aklımızla dalga geçiliyor.
Belli ki enflasyon bu ülkeye biçilmiş ve kaderi kabul edilen bir canavar. İşin garibi bu kadar yüksek enflasyona niçin maruz kaldığımızın doğru dürüst tespiti bile yapılmıyor. Müsebbipler durmadan gerekçe üretiyor. Vay efendim Rusya-Ukrayna savaşı, pandemi, deprem vs. gerekçelerle yaşadığımız enflasyonu izah etmeye çalışıyorlar. İyi ki savaşın içinde değiliz. Bir de savaşan ülke olsaydık, bugünkü enflasyon kaç olurdu, varın siz hesap edin. İşin enteresan tarafı, savaşan taraf Rusya ve Ukranya’da enflasyon bizden kaç kaç düşük. Pandemiymiş. Sanki pandemiyi bir bu ülke yaşadı? Yaşayan ne kadar ülke varsa hepsinin enflasyonu bize göre enflasyon bile değil. Depreme gelince depremden önce enflasyonumuz düşük olsaydı, derdim ki enflasyon sebep. Mübarekler, 2017’den beri biz bu illet ve vebayı çekiyoruz. Uyduracaksanız, başka bir şeyler uydurun. Bu milletin aklıyla dalga geçmeyin. Beceremedik deyin, kabulümdür. Bu da daha erdemlice olur.
Merhabalar.
YanıtlaSilBu millet de aklıyla dalga geçilmesine müsaade etmesin arkadaş!.. Gözü kör mü bu milletin? Eğer gerçekten gözleri kör de görmüyorlarsa, ben daha ne diyeyim. Yazıklar olsun!..
Selam ve muhabbetle.
Merhabalar. Millet aklıyla dalga geçirtmeyecek. Elbette doğru. Ama alternatif diye ortaya çıkan partiler de milletin aklıyla dalga geçmeyecek. Ne zaman ki bıçak kemiğe dayandı. Dip dalga kendini gösterdi. Bir öncekinde vatandaş cesaret edemedi. Çünkü alternatif diye dayatılan güven vermedi. Nitekim iki aktör görevlerini yaptıktan sonra köşelerine çekildi.
YanıtlaSil