Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Filistin için Ne Yapıyoruz?

1948 yılında İsrail kurulduktan sonra Filistinlilere için kan, gözyaşı, işkence, katliam, tehcir, hapis, sürgün, açık hava hapishanesinde yaşama hayatı başladı. Orantısız mücadelede ölen Filistinlinin sayısını artık kimse tutmuyor. Başka ülkelerde mülteci ve sığınmacı olarak yaşayan Filistinli sayısı Filistin'de yaşayandan çok çok fazla. İsrail genişleye genişleye Filistinlinin elinde doğru dürüst toprak kalmadı. Filistin ile İsrail arasındaki husumet, ve anlaşmazlık, bitmeyen ve dinmeyen bir hikaye ve yılan hikayesine döndü. Bu mesele öyle bir noktaya geldi ki halk arasında darbı mesel hale geldi. Birinin başkasına düşmanlığını ifade etmek için "Filistin-İsrail gibi ne yaparsınız" denir oldu. İsrail'in Filistinlilere uyguladığı orantısız güç dünya tarafından kabul ediliyor. Ama ABD destekli İsrail'e kimse bir şey demiyor. İsrail de yayılmacılığına devam ediyor.  Başka güçlerin desteğiyle ayakta duran Arap devletleri de İsrail'in zulmüne seyirci. Hoş,

Acınası İslam Dünyası

Bölünmüş, parçalanmışlık ve bir araya gelememe, birlikte hareket edememe... İnanç yönünden bin bir çeşitlilik...  Aynı karede açlıktan ölen ve aşırı zenginlik ve sosyal adalet dengesizliği...  Kuralsızlık... Kayırmacılık, torpil, liyakatsizlik, ahlaksızlık...  Liderlik kültü... Hamaset, slogan ve gaz... Soğukkanlılık ara ki bulasın. Varsa yoksa hamaset. Olayların getirisi götürüsü hesaba katılmaz, perde gerisi düşünülmez. Düşünen olursa, soğukkanlılık sergileyen az sayıda beyin olursa, büyük yığınlar onları tu kaka yapar. Korkaklık ve satılmışlıkla itham eder.  Her biri hiçbir alanda kendi kendine yeten değil. Kiminin parası var, üretimi yok. Ürettiği bir katma değer yok. Kiminin parası yok, insan gücü var. Ortak noktaları rahatına düşkünlük, tüketicilik...  Ölen de öldüren de kendilerinden. Başka düşmana ihtiyaçları yok.  İlişkileri pamuk ipliğine bağlı. İlişkilerinde bir denge yok. Bir bakarsın, sarmaş dolaş. Bir bakmışsın, Filistin-İsrail olmuşlar.  Bal yapmaz

Basın Yasasının 29. Maddesine Dair

Sosyal medyada boy göstermek, yazıp çizmek, fotoğraf paylaşmak istiyorsunuz. Ama yeni çıkan basın yasasının 29.maddesi üzerinden koparılan fırtınadan haliyle korkuyor ve iki eliniz bağlı oturuyorsunuz. Millet ne paylaşıyor diye bakıyorsunuz. Ama millete de bir hal olmuş. Çoğu kimse paylaşmama orucuna niyet etmiş. Az sayıda paylaşılanları beğenseniz, bu da başınıza iş açabilir. Çünkü öyle bir hava yaydılar. Ne yapıp ne edeceksiniz. Kara kara düşünüyorsunuz. Sizin bu kara kara düşünmenize ben de üzülüyorum. Panik ve korku vermeden bu endişenize çözüm olmak istiyorum. Yalnız merhemim yok ki başıma süreyim. Bu durumda ne yapalım? Sizi bilmem ama şu aşamadan sonra panik, korku ve endişe yaratacak, kamu düzenini ve sosyal barışı bozacak, dış saldırılar varken iç huzuru bozacak paylaşımları yapmamaya ant içtim. Mecburen eski alışkanlıklarımı terk edeceğim. Yani suyu üfleyerek içeceğim. Yasak olmayanları da yasaklayacağım. Mesela bir yakınım öldü. Eş, dost cenazesine katılsın d

Kayıp Muhalefet Aranıyor

Türkiye'nin siyaset sorunu var. Siyasetimiz tepeden tırnağa kendini yenilemeli diyeceğim ama böyle bir beklentim yok. Zira orta yerde partiler var ama esemeleri okunmuyor. Çünkü iktidarından muhalefetine, tüm partilerde demokrasi yok. Parti lideri ne ise parti odur. Maalesef hepsinde lider sultası var. Parti şemsiyesi altında kurulmuş ne kadar kurul ve komisyon varsa hepsi hava cıva. Hepsinin tek yaptığı, liderin dediğini kabulden ibarettir. Değilse kendisini kapının önünde bulur. Parti liderlerindeki bu rahatlık, partiyi istediği şekilde yönetme ve dizayn etme yetki ve sorumluluğu çiftlik ağalarında yoktur. Hiçbir parti lideri de ister kazansın ister kaybetsin ister kırsın ister döksün, gerekirse ülkeyi batırsın, asla bedel ödemez. Fatura hep halka çıkarılır. İktidara gelen, ben nasılsa sandıktan çıktım diyerek her türlü orantısız gücü kullanabiliyor. Orta yerde devlet kültürü diye bir şey bırakmıyor. Denetlemekle yükümlü kurum ve kuruluşlar da seyrediyor. Velhasıl yapanın yan

BOP İşlemeye Devam Ediyor

Gözümüz ve gönlümüz Filistin'de. Bu, eşit şartlarda olmayan, İsrail'in lehine olan bu orantısız savaşı, elimizden bir şey gelmeden endişeyle izliyoruz. Hiçbir milletin başına hele pişmiş tavuğun başına gelmeyen her türlü esaret, tutsak hayatı, ölüm, işkence, açlık, bu milletin kaderiymiş gibi Filistinlinin üzerinde dolaşmaya devam ediyor. Biliyorum bazıları kızacak ama varsın kızsınlar. Çünkü zaman hamaset zamanı değil. Ki iş hamasetle bitse, alasını yaparım. Gelinen nokta itibariyle her türlü haklılığına rağmen Hamas, son yaptığıyla kendi topuğuna sıktı. Bu yaptığıyla İsrail'in ekmeğine yağ sürdü. İsrail'e kendini koruma ve savunma imkanını altın tepsi içerisinde sundu. Herkesin İsrail'in büyük istihbarat zaafı var. Saldırıyı göremedi, karizmayı çizdirdi dediğine katılmıyorum. Çünkü İsrail böyle bir zaaf görüntüsü vererek Hamas'a gollük bir pas attı. Hamas da golü attı. Gol atıldı atılmaya. Ya sonrası? İşte burayı düşünmek lazım. Çünkü İsrail Hamas

Hamas Oyuna mı Getirildi?

Dünyada;  Yüzü gülmeyen bir millet var mı dense, Kaç nesli işgal altında doğup büyüdü dense,  Bir devletleri bile olmadan hep işgal altında kaldılar dense,  Dünyanın en büyük açık hava hapishanesinde ölüm kalım mücadelesi veriyorlar dense,  Hiçbir günleri kan ve gözyaşısız geçmiyor dense,  Dünyada metre kareye düşen nüfus yoğunluğu en fazla yer dense,  Her ev ve aileden şehitleri ve tutukluları var dense, Bir yerden diğer yere geçişleri izin ve kontrole tabi dense,  Kendi ülkelerinde yaşayan nüfustan kat kat fazlası başka ülkelerde sığınmacı veya göçmen statüsünde dense,  Her türlü olumsuzluğa, yalnızlığa, ölüme ve kendi kaderlerine terk edilmişliğe rağmen bıkıp usanmadan, pes etmeden ve teslim bayrağını çekmeden yokluk içerisinde mücadele etmeye devam eden vs.  Böyle bir millet var mı dense, herkesin aklına Filistin halkı gelir. Bu halka tüm bu acıları yaşatan devlet kimdir dense, yine herkesin aklına İsrail gelir.  Osmanlıdan koparıldıktan sonra bu milleti

Politiklikten Apolitikliğe

Siyaset bu milletin sadece seçimden seçime ya da seçim sathı mailine girildiği zaman konuşulan ve yapılan bir şey değil. Bir seçimden diğer seçime konuşulan günlük ve rutin değişmez ana gündemimiz olduğunu hepimiz biliriz. Kadınımız, erkeğimiz, büyüğümüz, küçüğümüz siyaset yaparız. Bunu 28 Mayıs 2023 seçimleri sonuçlanıncaya kadar birbirimizi kırarak, dökerek, küserek, atışarak yaptık. Kendi savunduğumuz parti ya da ittifakı desteklemeyenleri kara listeye aldık.  2023 seçimleri yapıldı. Kazanan, kaybeden belli oldu. Bu seçimin ardından aşırı politik olmamız hasebiyle 2024 Martında yapılacak seçimler ana gündemimiz olması gerekirken ne iktidarı savunanlarda ne muhalefeti destekleyenlerde siyaset kaldı. Sosyal medyadaki parti trolleri de trollüğü bıraktı. Herkes kabuğuna çekildi. Muhalefet kendi derdi ve sorunlarıyla yaşam mücadelesi veriyor. İktidar partisi veya ittifakı hiç olmadığı kadar rakipsiz. Ne iktidar mutlu ne muhalefet. Ne iktidarı savunanlar ne de muhalefete oy verenler