Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Yabancıya Sudan Ucuz Ülke

Paramızın pul olduğunu söylemeye gerek yok. Üzerinde baskı olmasa yabancı para karşısında eriyip gidecek. Aramızdan altı sıfır atıldıktan sonra unuttuğumuz milyon rakamını şimdilerde çok duyar olduk. Artık evler, arabalar için milyonlar telaffuz edilir oldu. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı başımızın belası. 2023 yılbaşından itibaren düşüş eğiliminde olan enflasyonun hayatımıza bir yansıması yok.  Seçim öncesi bazı ürünlerde fiyat sabitlemesi olmasa, fiyatlar katlanıp gidecek. Seçim sonrası fiyatların nerede duracağı muamma. Ev kiralarının yanına varılmıyor. Bugünkü şartlarda bazı ev sahiplerinin insafı olmasa, asgari ücretlinin kiralık evde oturması mümkün değil. Kaç para ise tutalım desen, haydi deyince kiralık ev bulmak mümkün değil.  Karı kocanın ikisi birden çalışırsa, ev kirasının altından ancak kalkılabilir durumda.  Kısaca, hayat pahalılığı, son günlerin fiyatı sürekli yükselen soğandan ibaret değil.  Seçim sonrası halen baskılanan dövizin nereye kadar fır

Bidatlerle Sınavımız

İslam dinine sonradan girmiş, İslam’ın özünde olmayan bidatler hayatımızın değişmez bir parçası oldu. Peygamberimiz “Her bidat sapıklıktır” demesine rağmen bidatleri yapmaya devam ediyoruz. İşin ilginci, halkı dini konularda aydınlatmakla görevli Diyanet de bu konuda taşın altına elini koymadığı gibi görevlileri eliyle bu bidatleri devam ettiriyor. Bu konuda Hayrettin Karaman’dan bir alıntıya yer vereceğim: “Bidatlerin sünnetleri yok edip onların yerini aldığına dair üç örnek üzerinde duracağım: 1. Peygamberimiz ölüyü gömdükten sonra cemaatin bir süre kabir başından ayrılmayıp istiğfarda bulunmalarını (kendilerinin ve ölünün bağışlanması için Allah'a yalvarmalarını) istemiş ve bunu uygulamıştır. Bugün çok yaygın olarak uygulanan “telkin” ise uydurmadır ve bidattir. Sünnete uygun telkin, son nefeslerini vermekte olduğu anlaşılan hastanın başında bulunanların ara sıra, hastanın işitebileceği bir sesle “Lâ İlâhe İllallah Muhammed Resulullah” veya “Eşhedü En Lâ İlahe İllallah ve

Ne Neden Korkar?

Bu yazımda maddeler halinde yazılmış bir alıntıya yer vereceğim. Maddeler açık ve anlaşılır olsa da sağlığımız ve sağlıklı beslenme için önemli ve bu maddeler vücudun sadakası olduğundan, maddelerin altına kısa kısa açıklama yapacağım. 1.Kahvaltı yapmadığında mide korkar: Toplumun kahir ekseriyetinin en önem vermediği kahvaltıdır. Zamanında yatmadığımızdan uykumuzu alamıyoruz. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltı yapmadan işe, okula yetişmek için koşuşturuyoruz. Çoğumuz işinde, okulunda fast food türü besleniyoruz. Sağlıksız beslenme türü bu beslenme plansızlığımızın bir göstergesidir. 2.24 saatte 10 bardak su içmeyince böbrekler korkar: Bu demektir ki günde 10 bardak su içmeliyiz. Bazıları bol bol su içerek böbreklerin su ihtiyacını giderirken çoğumuzun suyla arası pek yok. Halbuki susuz hayat olmadığı gibi susuz kalmış böbrek de olmaz. 3.Safra kesesi gece 23’e kadar uyumadığında ve gün doğarken uyanmadığında korkar: Uykuyu çok severiz ama ne akşam erken yatmayı biliriz ne de sabah

İyi ki Seçimler Var!

Bu ülkede iyi ki seçimler var. Çünkü seçimler dolayısıyla, Siyasilerimiz vatandaşın ayağına geliyor.  Vatandaşı dinliyor, gönlü alınıyor.  Vatandaş kendini değerli hissediyor.  Siyasilerimiz vadediyor.  Vatandaş umutlanıyor.  Siyaset söz veriyor.  Vatandaş sözlerin yerine getirilmesini beklemeye koyuluyor.  Siyaset umut dağıtıyor.  Vatandaş heyecanlanıyor.  Siyaset seçimden önce kesenin ağzını açıyor.  Verdikçe veriyor. Vermediğini veriyor. Yağdırdıkça yağdırıyor.  Olmaz denilenleri olduruveriyor. Seçilebilecek sıradan aday gösterilenler daha seçim olmadan vekilliği garantiliyor. Bunlar için seçim heyecanı listeyle birlikte sona eriyor. Listeye giremeyenlerde bir üzüntü bir üzüntü ve kırgınlık. Bu sefer olmadı ama diğer seçim niye olmasın diyerek beş yıl sonrasını umutla beklemeye koyuluyor. En büyük heyecan ve stres de partisinin çıkaracağı vekil sayısının sınırında listede yer alanlarda oluyor. Bu stres sonuçlar açıklanıncaya kadar devam ediyor. Vata

Yalan ve Algı Yönetimi

Aksi beyan diyebileceğimiz yalan, dinimizde "savaşta düşmanı yanıltmak, dargınları barıştırmak, karı koca arasını bulmak ve hastaya moral vermek" dışında söylenmesi yasak olan büyük günahlardandır.  Bir yalan türü daha var ki bu da gerçeğin bir kısmını söyleyip bir kısmını söylememektir. Buna sinsi yalan diyebiliriz. Yasak ve günah olmasının dışında tedavisi olmayan bir hastalıktır. Aynı zamanda nifaklık alametidir.  Kişinin itibar ve güvenilirliğini yok ettiği gibi onulmaz yaralara da sebebiyet vermesi yönüyle yalan kimse tarafından tasvip edilmez ise de yalan insanın ve bu dünyanın bir gerçeğidir.  Günümüzde yalandan daha tehlikeli olanı ise algı yönetimidir. Bu yönetimi Zekeriya Erdim " Artık, tüm sahalarda ve sektörlerde; "algı yönetimi" diye bir meslek yahut metot var. Olayları ve durumları kendi istedikleri renge ve şekle büründürme, kendi öngördükleri pencerelerden göründürme peşine düşenler; olguların üstünü örterek "karartma" yapıyo

Sakalı Şerif ve Peygamberlik Mührü

Bizim için örnek olan ve örnek almamız gereken Hz Muhammed'i doğru anlamadığımızın bir göstergesi de sakalı şerif konusudur. Buna “ lihye-i saâdet, lihye-i şerif de deniyor. Bilelim ki sakalın şerifliği olmaz. Sakal dediğimiz şey, her erkeğin yüzünde çıkan biyolojik bir özelliktir. Yüzdeki kılların tamamına sakal denirken her bir teline ise kıl denir. Belli camilerde kırk bohça içine sarılı bir şekilde muhafaza edilen, mübarek günlerde çıkarılarak salavat eşliğinde insanların cam içindeki kılı öpmeleri peygamber sevgisi dışında her şeye benzer. Bunun adı sevgi ise peygambere sevgi böyle olmaz. Bunun adı saygı ise peygambere saygı böyle olmaz. Ona sevgi ve saygının yolu, onun sünnetine uymak, gittiği yoldan gitmek, dini konularda emir ve talimatlarını yerine getirmek, ahlakını özellikle güvenilir özelliğini almak, bunu hayat felsefesi haline getirmektir. Ötesi şekilcilikten ve kuru kuruya sevgi göstermekten öte bir anlam taşımaz. Hele bu sakalı bulunduran kişilerin sakaldan

Dini Anlayışlardaki Kadın Sorunu

İsrailiyat menşeli, kadının erkeğin eğe kemiğinden yaratıldığı, kadını rencide eden bir hurafedir. Hatta 13. kaburga kemiğinden yaratıldığının ifade edilmesi Hristiyan anlayışındaki 13 uğursuz rakamını temsil ediyor. Burada kadının uğursuzluğu kastediliyor olsa gerek. Yahudi kaynaklarından İslam kültürüne hatta rivayetlere giren bu anlayış ile yüzleşilmeli. Bu rivayetler içerik yönünden reddedilmelidir. Kadının da tıpkı erkek gibi topraktan yaratıldığı ifade edilmelidir.  Erkeğin dört kadınla evlilik durumunun, İslam'ın emir, tavsiye ve ruhsatı olmadığı, ayette geçen dörde kadar (4 dahil) evlilikle, İslam'ın sayı sınırı olmayan Arap adetini önce sınırladığı, bunu da adalet şartına bağladığı, bir evliliği tercih ettiği, nihai hedefinin tek evlilik olduğu anlatılmalıdır. Karı koca arasında sorun çıktığında nasihat, yatağı ayırma ve dayak atma şeklindeki sıra ile İslam’ın evliliği idame ettirmeyi istediği, dövme meselesinin darabe fiilinin onlarca anlamından biri olduğu, kül