Ana içeriğe atla

Ne Neden Korkar?

Bu yazımda maddeler halinde yazılmış bir alıntıya yer vereceğim. Maddeler açık ve anlaşılır olsa da sağlığımız ve sağlıklı beslenme için önemli ve bu maddeler vücudun sadakası olduğundan, maddelerin altına kısa kısa açıklama yapacağım.

1.Kahvaltı yapmadığında mide korkar: Toplumun kahir ekseriyetinin en önem vermediği kahvaltıdır. Zamanında yatmadığımızdan uykumuzu alamıyoruz. Sabah kalkar kalkmaz kahvaltı yapmadan işe, okula yetişmek için koşuşturuyoruz. Çoğumuz işinde, okulunda fast food türü besleniyoruz. Sağlıksız beslenme türü bu beslenme plansızlığımızın bir göstergesidir.

2.24 saatte 10 bardak su içmeyince böbrekler korkar: Bu demektir ki günde 10 bardak su içmeliyiz. Bazıları bol bol su içerek böbreklerin su ihtiyacını giderirken çoğumuzun suyla arası pek yok. Halbuki susuz hayat olmadığı gibi susuz kalmış böbrek de olmaz.

3.Safra kesesi gece 23’e kadar uyumadığında ve gün doğarken uyanmadığında korkar: Uykuyu çok severiz ama ne akşam erken yatmayı biliriz ne de sabah erken kalkmayı. Gece 11 bizim oturma saatimiz. Sabah da mutlaka üzerimize güneş doğmalı.

4.Soğuk, zamanı geçmiş yemek yediğinde ince bağırsaklar korkar: Yemek yemeyi çok severiz ama yemek yapmayı pek sevmeyiz. Yemek yapınca birkaç gün yemek derdimiz olmasın diye kararınca yemek yapmayız. Mutlaka ertesi günü de kurtaracak şekilde yemek yaparız. Bu da bayat yemek demektir. Halbuki taze yemek kadarı var mıdır? Yine soğuk su ve içeceklere de bayılırız. İnce bağırsak deyip de geçmeyelim. İnce bağırsaklar beyinden sonra ikinci beyindir.

5.Daha fazla kızarmış ve baharatlı yemek yediğinde kolon korkar: Kalın bağırsağın düşmanı da kızarmış ve baharatlı yiyeceklermiş. Halbuki ne de çok seviyoruz kızartmayı ve yiyeceklere baharat atmayı.

6.Duman, kirli hava ve sigara dumanı içine çekince ciğerler korkar: Ciğerlerin düşmanı duman, is, sis, kirli hava ve sigara da hayatımızın istenmeyen bir gerçeği. Sigara içicilerin sayısı azalacağı yerde daha küçük yaşlara kadar düştü.

7.Ağır kızartılmış yiyecekler, çeşitli abur cubur ve fast food yediğinde, alkol içtiğinde karaciğer: Kalın bağırsağın düşmanı kızartılmış yiyecekler karaciğerin de düşmanı imiş. Atın ölümü arpadan olsun deyip yiyoruz. Özellikle çocuk ve gençlerin en sevdiği besinler maalesef. Yine abur cubur yemek ve besin değeri olmayan ayakta yiyip içmek ise son yılların gittikçe artan beslenme türü. Okullardaki kantinler ve büfeler bu tür beslenme merkezleri. Ağaç yaş iken eğilir misali okullardaki kantinlere el atmak, kantinlerin içini yiyip içenlerin oturabileceği şekle kavuşturmak gerek. İçkinin her türünün karaciğerin düşmanı olduğunu söylememize gerek yok.

8. Bol tuzlu kolesterollü yemek yediğinde kalp korkar: Tuzu azaltmayı ve tuzsuz yemek yemeyi ancak hastalandığımız zaman  aklımıza gelir. Günümüzde bende kolesterol var diyenden geçilmiyor. İyisi olduğu gibi tehlikelisi de var. Hem tuz hem de kolesterol kalp hastalıklarını tetikliyor.

9.Pankreas çok şeker ve tatlı yediğinde korkar: Çaya şeker atmayanların sayısında son yıllarda artış var. Bu iyi yönümüz ama tatlıdan vazgeçmiyoruz. Tatlıya karşı zaafımız çok. Bayramlarda ikramların da vazgeçilmezi maalesef. Birbirimize ikram ederek kötülük yapıyoruz aslında.

10.Karanlıkta telefon ve bilgisayar başında çok oturunca gözler korkar: Bu konuda da iyi bir sınav vermiyoruz. Bilgisayar veya telefonun ışığı yeter deyip karanlıkta ekran karşısında saatlerce oturabiliyoruz.

11.Negatif düşüncelere sahip olmaya başladığında beyin korkar: Negatif düşünce ve enerji verdiğimizde karşımızdaki insan beziyor, beyin ne yapsın, öyle değil mi? Muhatap çekip gidiyor. Beyin ise 7/24 hatta bir ömür beraber.

On bir maddede sırayla mide, böbrek, safra kesesi, ince ve kalın bağırsak, akciğer ve karaciğer, kalp, pankreas, beyin ve gözün beslenmesi ve korunması için yapılması gerekenler sıralanmış. İçinde şu önemsiz dediğimiz bir organ yok. Korumak için de ekstre bir şey önerilmiyor. Hepsi de basit yapacaklarımızdan ibaret. Unutmayalım ki bu vücut ve organları bize birer emanet. İhanet etmeyelim onlara. Çünkü bunların yedeği yok.

Alıntı, organlarımızı korumaya dair şu vurgulara yer veriyor:

Farklı vücut bölgelerine dikkat et ve onları korkutma.

Tüm bu organlar piyasada yok.

Pahalılar ve büyük olasılıkla zamanında değiştirmeyi karşılayamazlar. Yani organlarınızı sağlıklı tutun.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde