Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Benden Size, Hava Atmaya Dayalı, Temsili Bir Namaz

Sanmayın hakikaten namaz kılıyorum. Tamamen özentiye dayalı temsili bir namaz bu.  İlahiyat Camisinde cuma namazını kılıp çıkarken ceketini omuzlarına atmış ve namaz kılmaya devam eden birini arkasından gördüm. Sağ kolunu göremedim. Dedim ki sağ kolu yok. Az daha divelendim. Sol kolu da yok. Dedim, iki kolu olmadığı halde namaz kılmaya çalışıyor ve kollarının olmadığını göstermemek için ceketini omzuna atmış.  Tam çıkışa doğru biraz daha yürüyünce el ve kollarının sapa sağlam olduğu gördüm. Yaşı 70'in üzerinde olan amcanın rükuya ve secdeye varmasını bekledim. Bakalım ceketi düşürmeden üzerinde duracak mı diye. Hem rükuyu hem de secdelerini yaptı. Hayret ki ceket omzundan düşmedi. Daha önce ceket omuzda, ayakkabısının arkasına basmış, eline de 33'lük tesbihini almış dışarılarda gezip dolaşanlar gördüm de namazda uygulayanına ilk defa şahit oldum. Eve gelir gelmez arşive kaldırılmış ceketlerimden birini arayıp buldum. Ceketin düşüp düşmediğini namaz kıla

Hiç Ahiret Sorusuyla Karşılaştınız mı? ***

Milli Eğitim Bakanlığı, üniversiteler, diğer kurumlar, özel kuruluşlar ya da yüksek lisans veya doktora öğrencileri tarafından zaman zaman önümüze bir konu ile ilgili hazırlanmış bir anket konur. Anketlerin bazısı yapabilir misin şeklinde gönüllülük esasına dayalı iken bazılarının doldurulması dayatmaya dayalı: Şu tarihe kadar yapılacak denir. Cevap vereceğin anket sorularının bazısı matbu iken çoğu dijital ortamda yapılmaktadır. Herhangi bir konuda araştırma, inceleme, sorun tespiti bakımından birtakım verilere ihtiyaç olabilir. Bunun için de anketlere ihtiyaç vardır.  Basit gibi görünen anketin hazırlaması ve okunması zor olsa gerek. Zira hiç anket hazırlamadım. Soruları hazırlayacaksın, anketi kimlerin dolduracağını belirleyip onlara ulaşacaksın. Verilen cevapları bilimsel veriler ışığında oranlayacaksın. Hata payını belirleyeceksin gibi. Bunlar, anket hazırlayan ekibin işi ve profesyonellik gerektirir. Biz, bizi ilgilendiren yani anket doldurma kısmına bir göz atalım. Zir

Kaldırımlarla Aranız Nasıl? ***

Mecbur kalmadıkça arabaya binmem. Fırsat buldukça yürürüm. Yürümeyi seviyorum.  Yollara paralel bir şekilde taş, kilitli taş, mermer gibi şeylerle hafif yüksekçe yapılmış yaya yolu dediğimiz kaldırımlar, araç trafiğinin yoğun olmadığı tenha yollar, mahalle araları ve bazı parklarda bulunan yürüyüş parkurları yürüyüş için ilk akla gelen yerlerdir. Çarşı merkezlerinde bulunan kaldırımlar insan yoğunluğu bakımından kalabalık olduğu için seri yürümeye çok müsait değil. Her yerde yürüyüş parkuru yok. Geriye mahalle aralarında bulunan sokak ve caddeler kalıyor. Sokak kaldırımları, buraya kaldırım yaptık anlamında öylesine yapılmış süs kaldırımlardır. Üzerinde yürünmez. Çünkü daracıktır. Geniş kaldırım yapılmaya kalkılsa orta yerde zaten yol kalmaz. Yürümek için geriye mahalle aralarından geçen alternatif yolların kaldırımları kalıyor. Çünkü bu yolların kenarına yapılmış kaldırımlar biraz daha geniş. Öyle ya! Yollar araçlarınsa kaldırımlar da yayaların.  Yayalara ait bu geniş kaldırıml

Göbek Sorunumuz *

Başlığı görünce "bıktık senin göbeğinden, bize ne arkadaş" demeyin. Rahat olun. Göbeğimden bahsetmeyeceğim. Zira göbeğim Abbas'ın kör kazı gibi atıştırmalarımın ve hareketsizliğimin bir sonucu ve bu, benim sorunum. Sizi kendi sorunlarımla meşgul etmeyeceğim. Size bir başka göbekten yani dönel kavşaklardan bahsedeceğim. Zira bu kavşaklar da önümüzde taşıdığımız göbekler gibi sorun.  Trafiğe çıktığımızda tek tip kavşakla karşılaşmayız. Tip tip kavşaklar var. Önce kavşak çeşitlerine bir bakalım: Kontrolsüz ve kontrollü kavşaklar, modern dönel kavşak, dönüş adası kavşağı, 3 yönlü T kavşağı, köprülü ve trafik ışıklı kavşaklar. Kavşakların çeşit çeşit olmasında sanırım kavşak ihtiyacı olan yerin genişliği ve bağlantılı yollar göz önüne alınıyor olsa gerek. Bu kavşak çeşitlerinden, görüntüsü yuvarlak olan modern dönel kavşağa biz Konyalılar, kavşak yerine göbek demeyi tercih ederiz. Özellikle adres tariflerinde bu tabiri çok kullanırız: Arkadaş, şöyle düz gideceksin. Az son

Su Faturanız Nasıl? *

Millet, faturalara yansıyan su bedellerinden muzdarip. Dert yanan yanana. Herkesin serzenişi de belediyeye. Serzenişler ve itirazlar KOSKİ'nin kulağına kadar gitmiş olmalı ki belediye, su fiyatlarının niçin yüksek geldiğini ayrıntılı bir şekilde madde madde açıklamak zorunda kaldı. Burada belediyenin, faturaların yüksek gelme ile ilgili izahına yer vermeyeceğim. Kamuoyunun bilgisine sunulan bu açıklamayı zaten çoğunuz okumuştur. Okumayıp gereksinim duyan da sanal alemden bu açıklamaya ulaşabilir. Belediyenin yaptığı bu açıklamayı yeterli görmedi iseniz, faturanızı ödemenize katkısı olmasa da bu meseleyi bir de benden dinleyin: Bunu, koronavirüs tedbirleri çerçevesinde etkili, yetkili ve uzman kişilerin ekran karşısında yaptığı tavsiye ve uyarılarına, aynı zamanda kamu spotu olarak verilen kamuoyunu bilgilendirici reklamlara kulak verirken düşünecektiniz. Onlar sürekli 14 madde kuralından bahsetti durdu. Hele bir 20 saniye kuralı vardı ki bunu çok iyi biliyorsunuz. Uzma

Başka Ne Bekleniyordu? *

Bir ara 800 sayılarının altına gerileyen vaka sayısı, 1 Hazirandan itibaren normalleşme adımları çerçevesinde kontrollü hayata merhaba dedikten sonra sosyal mesafeye yeterince riayet edilmediğinden daha haziranın ikinci haftasına girerken on beş gün içinde tespit edilen vaka sayısı 1500’lü rakamlara doğru koşuyor. Belki de bu kötü gidişat iyi günlerimiz. Böyle giderse bizi daha kötü günler bekliyor. Şaşırdım mı bu duruma? Hayır. Zira perşembenin gelişi çarşambadan belli olmuştu. Olayın ciddiyetini kavrayamayıp sorumsuzca davrananlardan bahsetmiyorum. Vaka sayısının arttığı endişesini dile getiren ve insanları eleştiren nice insan gördüm. Kendileri kurallara uymuyor. Alın size bir örnek: Kaç aydır ötelediğimiz bir meseleyi konuşmak üzere bir dostumla beraber yanımızda da bir delikanlı olduğu halde aramızda sosyal mesafeye riayet ederek çay içtik. Mevzuumuzu konuştuk. Konumuz uzayınca mecburen bir lokantaya gittik. Bir masaya oturur oturmaz lokanta sahibi geldi. Arkadaşın tanıdığı i

Tepeden Bakmanın Zevki Bir Başkaymış! *

Bir kesere sap olmak, ardından yüksek bir makama gelmek özlemini duydum içimde hep. Çoğu zaman da içimde durdurmadım, cümle aleme ilan ettim bu özlemimi. Olmayacak, durumuma razı olayım, olduğum olacağım bu, dediğim anda, ne zaman ki ilgi alanıma girsin veya girmesin bir koltuk boşalsa, teklif beklercesine içimdeki bu özlem yeniden depreşir. Ben bu haleti ruhiye içerisinde ömrümü tamamlamayı beklerken Adana’daki 5.katta oturmamın haricinde hiç yüksek katta oturmadım. Hep zemin katlarda oturdum. Hala da öyleyim. Evin yükseği de ev, alçağı da ev. Ne fark eder, sonra yüksek kat ile yüksek makam ne alaka demeyin. Yüksek katlı bir evin balkonuna çıkıp etrafı kuşbakışı temaşa etmenin zevki bir başka. Ayrıca yüksek bir katta bulunmak benim için yüksek bir makamda oturmak gibi bir şey.  Çünkü bu hayatta tek muradım, hep yükseklerde olmaktır. Böylece yükseklerden bakarak makam özlemimi bir nebze de olsa gideriyorum. Bu arada yükseklik korkum falan yok. Asansör arızaya geçtiği zaman gerekir