Ana içeriğe atla

Su Faturanız Nasıl? *

Millet, faturalara yansıyan su bedellerinden muzdarip. Dert yanan yanana. Herkesin serzenişi de belediyeye. Serzenişler ve itirazlar KOSKİ'nin kulağına kadar gitmiş olmalı ki belediye, su fiyatlarının niçin yüksek geldiğini ayrıntılı bir şekilde madde madde açıklamak zorunda kaldı. Burada belediyenin, faturaların yüksek gelme ile ilgili izahına yer vermeyeceğim. Kamuoyunun bilgisine sunulan bu açıklamayı zaten çoğunuz okumuştur. Okumayıp gereksinim duyan da sanal alemden bu açıklamaya ulaşabilir.

Belediyenin yaptığı bu açıklamayı yeterli görmedi iseniz, faturanızı ödemenize katkısı olmasa da bu meseleyi bir de benden dinleyin:

Bunu, koronavirüs tedbirleri çerçevesinde etkili, yetkili ve uzman kişilerin ekran karşısında yaptığı tavsiye ve uyarılarına, aynı zamanda kamu spotu olarak verilen kamuoyunu bilgilendirici reklamlara kulak verirken düşünecektiniz. Onlar sürekli 14 madde kuralından bahsetti durdu. Hele bir 20 saniye kuralı vardı ki bunu çok iyi biliyorsunuz.

Uzmanlar bu kuralın üzerinde o kadar durdular ki  bu kural silinmeyecek şekilde kafamızın içine kazındı. Kimi bunu da yeterli görmedi, ellerin nasıl yıkanacağını ve ovulacağını kendi ellerini hilalleyerek gösterdi durdu. Bundan mütevellit biz dedik ki tüm iş elde bitiyor. Elimizi  özellikle 20 saniye boyunca yıkarsak tüm dertlerden kurtulacaktık. O zaman yıkayalım dedik durmadan.  Eve girdik yıkadık, evden çıktık yıkadık, odadan odaya geçtik yıkadık. Bir yere dokunduk daha fazla yıkadık. Dokunmadık ise de dokunmuş olabiliriz dedik yine yıkadık, en az yirmi saniye.

Dışarıdan eve girince tepeden tırnağa üzerimizdekileri balkona çıkardık. Çıkardığımızı balkonda bir müddet havalandırdıktan sonra ardından çamaşır makinesine attık. Bu makine su yakmıyor diyemeyeceğim. Maalesef su yakıyor.

Sebze, meyve almışsak üzerindeki virüsler ölsün(Bu virüsü ölü diyorlar. Virüsün ölüsü bu ise dirisini varın, siz düşünün) diye aynı şekilde önce balkona koyup havalandırdık. Ardından aldıklarımızı bir seleye boşaltarak mutfak lavabosunun önüne koyduk. Onları önce suyun içine koyduk. Virüsleri öldürsün (yahu bu virüs ölü değil miydi?) diye üzerine sirke döktük. Az bekledikten sonra elimize aldığımız sebze ve meyveyi musluk açık bir şekilde tek tek yıkadık. Biz yıkadık, musluktan su boşaldı. Belki tam temizlenmemiştir diyerek bir daha bir daha yıkadık. Bu yıkama esnasında kaç 20 saniye kuralını çiğnemişizdir bir düşünün. Çiğneyelim, canımızdan kıymetli dediğinizi duyar gibiyim. Eyvallah, dediğiniz gibi olsun. Ama musluktan akan her damla suyun bir de atık su bedeli vardı. Bunu da yazın bir kenara.

Esnek çalışma çerçevesinde işe gitmedik. Girdik çıktık evin suyunu kullandık durmadan. Halbuki ne de alışmıştık kurum, kuruluş ve işyerlerinin suyunu kullanmaya.  İşyerlerimiz ne kadar fatura ödüyor bilmiyorduk. Şahsınıza gelen bu yüksek su bedelini düşünürken işyerimize sadece su sarfiyatı yönünden ne kadar maliyet bıraktığımızı, şimdi o maliyetlerin bize fatura edildiğini de aklımızdan  hiç çıkarmayalım.

Tüm bunların üzerine, temizlik konusunda eşiniz hassas biri ise -ki kadın olup da hassas olmayanı görmedim hiç- bu süreçte temizlediği yeri bir daha temizlemişse bu gelen faturaya bu durumu da ekleyin.

Hasılı tüm bunlar üzerinden size şunu söyleyeyim: Su fatura bedeli yüksek geldi diye hiç dert yanmayın, ağlayıp sızlanmayın. Üstelik size katlamalı olarak gelen bu su bedeli, geçen yılın su fiyatları üzerinden hesaplanmış. Bu sarfiyata bir de bu yılın fiyat ayarlaması dahil edildiğini düşünün bir an için. Çok ucuza kurtulduğunuzu düşünecek ve sevineceksiniz. Zira beterin beteri var. Haydi son kez şunu da ekleyeyim: Bize ekranlarda durmadan elinizi yirmi saniye yıkayın uyarısı yapan kişiler bu süreçte acaba belediyelerle ortak çalışmış olabilir mi?

Nasıl ikna edebildim mi sizi? Yok, ikna olmadıysanız, belediye sizi ikna edemedi ise ben nasıl ikna edebilirim. Neyse boş verin siz acabayı ve ikna olmayı. Su borcunuzu ödemeye bakın. İnşallah işinizi kaybetmemiş ve ödeme gücünüz vardır. Allah yardımcınız olsun!

Not: Bana su faturası gelmedi. Çünkü ocakta peşin ödemiştim. Suyumu kullanmaya devam ediyorum. Peşin satan esnaf gibi oturuyorum şimdilik. Belediye ile aralık ayında mahsuplaşacağız. İçte miyim bilmiyorum. Kendi durumunuza bakarak benim nerede olabileceğimi kolayca kestirebilirsiniz. Zira benim için dananın kuyruğu aralık ayında kopacak. 

*17/06/2020 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde