Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İşi Kurul ve Komisyonlara Havale Etmek

Bizim ülkemizde bir sorun ortaya çıktığında o sorunu çözmek için iş kurul ve komisyonlara havale edilir. Komisyon o meseleyi enine boyuna inceler, bilgi ve belge toplar, gerekirse tarafları dinler, teknik bir iş ise gerekirse bilirkişiye rapor hazırlatır. Ardından derleyip topladığı bilgilere kendi kanatlarını da ilave ederek nihai bir rapor hazırlarlar ve atamaya yetkili makama sunarlar.  FETÖ ile mücadele etmek amacıyla her birimde kurulan komisyonlar, 2016 Temmuz'undan itibaren adlarını sıkça duyurmaktadırlar. İşleyiş itibariyle bu komisyonlar mahkemelerin üzerinde bir yetkiye sahipler. Yani mahkeme kararları kendilerini bağlamıyor. Kısaca bu komisyonlara kanaat komisyonları da diyebiliriz. Çünkü en az üç kişiden oluşan bu üyeler tamamen kanatlarına göre görüş bildirmektedirler. Kişi mahkemeden berat veya takipsizlik alsa, devlet gözünde suçlu ve tehlikeli görülmese bile komisyonlar kişiyi göreve başlatabildiği gibi başlatmayabiliyor veya görevden uzaklaştırabiliyor ya da i

Siyaset İlkeler Üzerine Yapılmalı

İçinde bulunduğum camianın yıllardır savunduğu bir fikri vardı: Sandıkla gelen sandıkla gider, sandığa saygı duyacaksınız, derdi. Buna karşılık karşı kesim, "Demokrasilerde her şey sandık değil" derdi. Şimdi görüyorum ki her iki kesim, değişmeyen tek şey değişimdir sözünü kendilerine referans almış görünüyorlar.  Bizde boşu boşuna birimizin ak dediğine diğerimiz hep siyah der diye birbirimize kızıp durur, ah bir defa da asgari müştereklerde birleşseler der dururduk. Sağ olsunlar, serzenişimizi duymuş olmalılar ki her ne kadar aynı görüş etrafında birleşemeseler de birbirlerinin daha önceki görüşlerini emaneten de olsa almış oldular. Bence sevindirici bir durum bu, büyük bir aşama. Böyle böyle hepsinde olmasa bile asgari müştereklerde buluşacak gibiyiz. Sadece biraz daha bekleyeceğiz. İşin esprisi bir tarafa. Ki bunun şakası bile hoş değil. Maalesef siyasetimizin ve insanımızın geldiği nokta bu. Pozisyona göre tavır almak dedikleri böyle bir şey olsa gerek. Halbuki si

Sosyal ve Siyasi Olaylara Bakışımız *

Sosyal ve siyasi olaylarda tek doğru yoktur. Doğruya giden onlarca yol olabilir. Kişilerin bakış açısına, yetişme tarzına, sırtında taşıdığı yumurta küfesine, taşıdığı hassasiyete, yaptığı göreve ve  olayların ne tür sonuçlar vereceği düşüncesine göre değişir.  Kişi asker veya polis ise olayın çözümünü suçluyu yakalamaktan geçer diye düşünür.  Kişi yargı mensubu ise fail hakim karşısına çıkarılarak cezalandırılmalı, der. Siyasetçi ise bir olay karşısında, elimdeki yetkiyi kullanmazsam, olaylar iyice sarpa sararsa görevimi ihmal etmiş olurum, halk ve muhalefet beni eleştirir, diye düşünür. İktidar sorumluluğu olmayan muhalif siyasetçiler, olaya daha demokrat ve eleştirel yaklaşırlar. Olaya anında müdahale edilirse de eleştirirler, gecikilse de. Çünkü işleri eleştirmektir onların. Milliyetçi kesim, asla taviz verilmemeli, gereken yapılmalı, der. Bazı kişilerde vardır ki meydana gelen olaya müdahale etmeyi sonuçları itibariyle değerlendirir. Olaya bu şekil yaklaşmak telaf

Sonuçları İtibariyle 15 Temmuz

2016'nın 15 Temmuz gecesinde yaşadığımız sürecin iki yönü var: Kanlı darbe teşebbüsünden dolayı lanetlenecek bir gün, diğeri de darbeye direnerek bedel ödeyen milletin zaferi. Burada hepimizin yaşadığı bu darbe sürecini ve darbe gecesinde ortaya çıkan devlet ve millet bütünleşmesini anlatacak değilim. Zira hepiniz biliyorsunuz. Bugün bu yazımda bu menfur darbe teşebbüsüne bir başka açıdan bakacağım. Önce sorularla başlayalım. 15 Temmuz hain darbe teşebbüsünü planlayıp uygulamaya koyanların amacı neydi? Başarılı olsalardı seçilmiş bir hükümeti indirip ülkeyi uzun yıllar yönetmek miydi? Niyetleri iç savaş çıkarmak mıydı? Soruları çoğaltabiliriz. Darbe başarılı olmadığı için ülkeyi yönetme arzularının ve iç savaş çıkarma niyetlerinin olup olmadığını bilemeyiz. Hedefe ulaşmamış bu darbe teşebbüsüne, ortaya çıkan sonuçları itibariyle bakarsak acaba darbeye teşebbüs edenlerin amacı topluma güvensizlik tohumu ekmek olabilir mi? Eğer böyle bir niyetleri varsa bu darbe başarıya ula

Göbek Gösterme Furyası ***

Öyle bir ülkede, öyle bir devirde, öyle hızlı değişim yaşıyoruz ki on yıl önce vefat eden mezarından kalkıp gelse yabancı bir yere geldim sanır. Günümüzde değişen devirle birlikte giyim kuşamlarımız da değişiyor. Erkeklerin dünü ve bugünü arasında pek fark yok. Kadın ve kızlarımızın, adına moda dedikleri bu rüzgara -kadınların dışında- yetişebilene aşk olsun. Bu rüzgar esmeye devam ettiği müddetçe birçok meslek kaybolsa da herhalde kaybolmayan tek meslek kadınlar üzerine çalışan stilistler olur. Modada renk ve desenin, dar, ince veya bol giyinmenin, yırtık ve vücut hatlarını gösteren elbiselerin ötesine geçtik artık. Tüm çaba ve sarf edilen efor kadınları nasıl giyindiririz, daha doğrusu kadın ve kızları neresinden, nasıl soyarız üzerine kurulu.  Önce etek deyip bacaklarını, ardından göğüs üstünü, sonra omuzlarını, daha sonra bele kadar sırtlarını açtık. Baş zaten açık… Şimdi de göbeklerini meydana çıkardık. Biraz vücut yapısına güvenen, göbeğini açıyor. Böyle giderse sahil

Tek Sermayesi Konuşma Olanlar

Teknoloji ile birlikte dünya küçük bir köy olsa da, biz bugün dünyanın her bir köşesinde cereyan eden bir olaydan anında haberdar olsak da bu küçücük dünyada her birimizin dünyası farklı farklı. Biz bize yaşadığımız bu dünyada her birimizin ilgi ve ihtiyacı ne ise aslında onu yaşıyoruz. Şöyle dünyalılar da az değil aramızda: Okur-yazar değildir. Çünkü anne-babası okutmamıştır. Çocukluk ve gençlik hayatı köyde bağ-bahçe ve hayvan otlatmakla geçmiştir. Köyünden daha büyük bir köye giderek medeni halini değiştirmiştir. Gittiği yerde de tarla, bağ, çubuk işlerinde bir işçi gibi eşine yardım etmiş, işten dönünce kendini, bekleyen ev işlerine ve ardı arkasına doğmuş çocuklarına bakmıştır. Radyo yok, televizyon yok, gazete yok; çevresinde görmüş, geçirmiş kimse de yok. Tek yaptıkları uzun kış gecelerinde eş-dost, akraba oturmalarına gitmek olmuş, diğer iş-güç zamanı dışında, herkesin gelip geçtiği yolun bir köşesinde komşularıyla beraber oturmuş ve mahalle çarşısı diyebileceğ

Attığımız Taş, Ürküttüğümüz Kurbağaya Değmeli *

Yıllardır ağzımızın tadını kaçıran, bir başka işe yönelmemizi sekteye uğratan, uğruna binlerce can verdiğimiz, devletin tüm imkanlarını seferber ederek mücadele ettiği terörle mücadele, hız kesmeden her yerde devam ediyor. Buna paralel olarak terör ve teröriste yardım ve yataklık, alınan tüm tedbirlere rağmen bitmediği gibi mantar gibi üremeye veya ayrık otu gibi çıkmaya, dal-budak salmaya devam ediyor. Öldürsek de bitmiyor, yargılayıp cezaevine koysak da bitmiyor, başkanlıklarını düşürsek de bitmiyor. Teröre destek veriyor diye aldığımız belediye başkanlarının yerine atadığımız kayyumlar, tüm imkanları seferber ederek atandığı şehri imar etmeye çalışıyor. Yeni bir seçim yaptığımızda teröre destek veriyor dediğimiz başkanlar veya bir başka kopyası, daha fazla oy yüzdesi ile yeniden başkan seçiliyor. Sonuç, tekrar başa dönüyoruz. Yani kellim kellim la yenfeu. Terörle mücadelemizin sonucu hep böyle değil mi? Neyi yanlış yapıyoruz da sonuca ulaşamıyor ve bataklığı kurutamıyoruz? Sonu