Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Eften püften bahanelerle ayrılma isteği

Aile kavramımız yok oluyor, boşanan boşanana. Bin bir umutlarla yapılan evlilikler eften püften bahanelerle yıkılıyor. Bu hızla giderse orta yerde sağlam bir aile de kalmayacağı gibi aile kavramı da kalmayacak. Son yıllarda boşanmalarda hızla bir artış var. Yeni evlenip ayrılanların yanında eski evlilikler de çatırdıyor. Toplum olarak sadece seyrediyoruz.  Birileri aileyi korumak amacıyla sorumluluk alıp araya girmeye kalksa bile kimse aracıyı dinlemiyor. Sen ne karışıyorsun der gibi yüzüne bakıyor. Tarafların anne ve babası araya girip evliliği kurtarma yoluna gideceği yerde "Ne zaman boşanma davası açacaksın kızıma" bile diyebiliyor artık. Nereye varacak bu gidişin sonu? Ayrılmalarda olan da yarının anne ve babası olacak olan orta yerde kalan çocuklara oluyor. Kimi annenin velayetinde kalıyor, baba görmek isterse misafir gibi haftalık veya iki haftada bir çocuğunu görmek istiyor. Kimi babaanne, kimi anne annenin yanında kalıyor. Kimse kabul etmezse devletin korumasına v

Yazık oldu bu ülkenin okumuşlarına!

Yıl 1915.  Çanakkale Muharebesinde bu ülkenin okumuşları olmak ya da olmamak savaşında şehit oldu. Bir çok lise mezun veremedi. Çünkü daha 18'ini bile doldurmamış liselilerimiz savaşa gitti ya da götürüldü. Okur-yazar oranının düşük olduğu Osmanlı'da savaşta ölen okumuşların oranı yüksektir. "Oy 15'liler"  türküsü savaşa katılanların yaşını da vermektedir. Bu savaş baba, oğul ve torunun omuz omuza savaştığı bir hayat-memat savaşıydı. Sonunda okumuşlarımız mevta oldu. Bu ülke için canını verenlerden Allah gani gani rahmet eylesin. Yıl 2016. Dış güçlerin kuklası bu terör örgütü,  40 yıl boyunca kendini dindar-mütedeyyin bir yapıda gösterip kendi ellerimizle teslim ettiğimiz gençleri okuturum bahanesiyle ilmek ilmek işleyerek kendisine kul-köle yetiştirmiş. Dindar ve mütedeyyin insanlar yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunu 15 Temmuz'da anladı. Sonuçta ülkeyi uzun yıllar belini doğrultamayacak ve yaralarını saramayacak şekle getirdi. Sağ gösterip sol vuran ma

İyi hafızalar

Unutmak insani bir olgudur. Çünkü hafızayı beşer  nisyan ile malüldür. Bilgiler unutulacak ki yeni bilgiler alabilsin zihnimiz. Buraya kadar her şey normal. Anormal olan günübirlik yaşayan, aklında hiçbir şeyi tutmayanlardadır. Bu tipler her şeyi unuturlar. Bazılarının görevi  hep bunlara hatırlatma ile geçer. Sanki bunun için yaratılmışlardır. İşte anormallik burada başlıyor. Unutkanlığın mutlaka değişik nedenleri ve bilimsel bir açıklaması vardır. Bilimsel mi değil mi bilmem ama bazıları, tuvalet ve banyoda konuşmayı ve avret mahalline bakmayı unutkanlığın sebebi olarak sayarlar. Bunlar sebep olabilir ya da başka nedenleri de olabilir. Acizane tecrübeme dayanarak unutkanlığın önüne geçmek için aşağıdaki sayacaklarım belki ufuk açabilir: * Ezberleme yoluna gidilebilir, çünkü ezberledikçe zihin zorlanacak, hazmede hazmede bilgi insanın belleğinde kalıcı hale gelebilir. * Bulmaca çözme denenebilir. Bu yöntemle zihin kelimeyi bulmak için zorlanacaktır. * Sudoku çözme yoluna gidi

Davranış ve tasarruflarımız kişileri dinden soğutmasın

Bir yerde suç varsa suç bireyseldir. Suçu işleyen suçludur. Bunu hepimiz biliriz bilmesine de, yine de toptancı davranırız. Suç işleyeni cezalandırmaktan ziyade suçlunun akrabalarını veya ait olduğu kesimi de katarız işin içine. Nedense kafamızda oluşturduğumuz algı ve şablonun dışına çıkamayız çoğu zaman. Bir kaç Kürt suç işlese tüm Kürtleri kötülemeye başlarız: "Kürt mü? Olsa da evliya/Alma avluya" şeklinde kafiyeli bir söz bile söyleriz. Büyük bir camia olan öğretmenler içerisinde her tip insan çıkabileceği gibi tacizci de çıkabilir. Sanki tüm öğretmenler sapıktır gibi bir algı oluşuyor belleklerimizde.  İlahiyatçı veya imam-hatip,  bulunduğu mevki itibariyle bir tasarrufta bulunur, hemen tüm din adına kamu görevi yürütenler damgalanmaya başlar, suçun bireyselliğini unuturuz. Tüm camiayı kötülemeye başladığımız gibi temsil ettiği düşünceden de nefret etmeye başlıyoruz. Bu şekilde toptancı davranmanın yanlış olduğunu bile bile bir değerlendirmede bulunuyoruz. Huyu

Tüm çaba, kamuda bir görev alabilmek...

Her iki yılda bir defa yapılan Ortaöğretim KPSS sınavına bu yıl tamı tamına 3.5 milyon aday başvuru yaptı.  Bu sayı şu ana kadar yapılan sınavlara yapılan en yüksek rakamdır. ÖSYM, bu sınavı yapmak için salon başkanı ve gözetmen bulmada zorlandı. Görev almak için istekte bulunmayanlar bile görevlendirildi. Milli Eğitim Müdürlükleri ve sendikalar bile görevli bulmak için devreye kondu. Güç-bela görevliler ayarlandı. Sınav 20 Kasım 2016 günü tüm yurtta yapıldı. Lise mezunu olan kişilerin kamuda bir görev almak için girdiği bu sınav kazasız-belasız atlatıldı. Birçok sınavda görev aldım bugüne kadar. Genelde müracaat ettiği halde sınava katılmayan olurdu. Bu sınavda ise salonda boşluk yoktu. Sınavda heyecan doruktaydı. Sınav başlamadan önce elini açıp dua edenler, gürültü olursa rahatsız olmamak için cebinde pamuk getirip kulağına tıkayanlar, sınava başlarken besmele çekenler çoğunluktaydı. Sınav bitene kadar da çıkan adayın sayısı bir elin parmağını geçmedi. Adaylar ciddi bir şekild

Gündemimiz TEOG sınavları *

23 ve 24 Kasım'da bir milyonu aşkın 8.sınıf öğrencimiz Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş olan TEOG sınavının ilkine girecek. Öğrenci, veli, öğretmen ve okul yönetimleri tüm hazırlıklarını yaptı. Günlerce bu sınav beklendi. Herkeste heyecan dorukta. Herkesin derdi iyi bir puan almak. Öğrenci, hedeflediği puanı alırsa sevincine diyecek olmaz. Veli zaten dört köşe olur. Öğretmen ve okul yönetimleri, kaç öğrencimiz iyi diye bilinen Fen Liselerine,  Sosyal Bilimlere ve puanı yüksek Anadolu Liselerine gidebilecek, Bir önceki yıla göre başarı çıtasını yükseltebilecek miyiz? Dereceye girecek kaç öğrencimiz çıkacak? Net bazında geçen yıla göre durumumuz ne olacak? Hangi okulları geride bırakacağız? Hiçbir hedefi olmayan, okuma gibi bir derdi olmayan öğrenciler ise "Ölmüş eşek kurttan mı korkar" modunda. Herkes bir yarış içinde iken onlarsa: "Okulun başarısını nasıl düşürebilirim? Sınıfın altını üstüne getirerek başarılı arkadaşlarımı nasıl aşağıya çekebilirim? Made

Karar Senin: Seç Beğen!

◆ Dayak mı istiyorsun? Trafiği ihlal edeni uyar. ◆ Komşunla kavga etmek mi istiyorsun? Gürültüsünden rahatsız olduğunu söyle. ◆ Kaza mı yapmak istiyorsun? Dönel kavşaktaki yol hakkını kullan. ◆ Birini dövmek mi istiyorsun? Gözünün üstünde kaşın var de. ◆ Hazır yiyici bir evlat mı istiyorsun? Ona hiç sorumluluk verme. ◆ Düşünmeyen bir nesil mi istiyorsun? Sınavları hep test yap, seçenekleri görsün. ◆ Hayattan zevk almayan bir çocuğa mı sahip olmak istiyorsun? Sen hafta sonu tatilini dört gözle beklerken onu küçük yaşından itibaren hafta içi okul, hafta sonu dershaneye gönder, onun hiç boş zamanı olmasın, akşam sen TV izlerken o, ders çalışsın. ◆ Sılayı rahmi kesmek mi istiyorsun? Dini bayramlarda iyi bir tatil yap. ◆ Komşu ve akrabaların seni rahatsız etmesin mi? Onlarla gidip gelmeyi kes. ◆ Egonu tatmin mi edeceksin? Yaptığın iyiliği hatırlat. ◆ Çok mu şeffaf olmak istiyorsun? Her  yaptığını sosyal medyada paylaş. ◆ Elindekinin kıymetini bilmek mi istiyorsun? Onu kay