23 Kasım 2016 Çarşamba

Eften püften bahanelerle ayrılma isteği

Aile kavramımız yok oluyor, boşanan boşanana. Bin bir umutlarla yapılan evlilikler eften püften bahanelerle yıkılıyor. Bu hızla giderse orta yerde sağlam bir aile de kalmayacağı gibi aile kavramı da kalmayacak.

Son yıllarda boşanmalarda hızla bir artış var. Yeni evlenip ayrılanların yanında eski evlilikler de çatırdıyor. Toplum olarak sadece seyrediyoruz.  Birileri aileyi korumak amacıyla sorumluluk alıp araya girmeye kalksa bile kimse aracıyı dinlemiyor. Sen ne karışıyorsun der gibi yüzüne bakıyor. Tarafların anne ve babası araya girip evliliği kurtarma yoluna gideceği yerde "Ne zaman boşanma davası açacaksın kızıma" bile diyebiliyor artık. Nereye varacak bu gidişin sonu?

Ayrılmalarda olan da yarının anne ve babası olacak olan orta yerde kalan çocuklara oluyor. Kimi annenin velayetinde kalıyor, baba görmek isterse misafir gibi haftalık veya iki haftada bir çocuğunu görmek istiyor. Kimi babaanne, kimi anne annenin yanında kalıyor. Kimse kabul etmezse devletin korumasına veriliyor. Çocuk nerede kalırsa kalsın, ne kadar imkanları yerinde olursa olsun, bir dediği iki edilmese bile; çocuk bir eksiklik hissediyor. Hem de doldurulmayacak bir eksiklik: Sevgi, şefkat eksikliği...

Bugün tüm Türkiye'de TEOG sınavları dolayısıyla sınav görevi verilmediğinden erkenden okula gidip eve geldim. TV'yi bir açtım. Bir sunucu canlı yayında, sahnesine aldığı iki uzman konuğuyla birlikte gelen telefonlara cevap veriyorlar. Canlı bağlanan bir izleyici, "Eşinden ayrılmak istediğini" ifade etmeye çalışıyordu. Uzman ayrılmak isteme gerekçesini sorunca: "Eşim bana ve aldıklarıma yardımcı olmuyor, benim aldığım mamayı, bezi beğenmiyor, sürekli başka marka bez ve mamaları önerip bana baskı yapıyor, falan markayı niye almadın diyerek ucuz fiyatlı bezleri almamı istiyor" dedi. İkinci telefonu açan: "Eşimle ayrılmak istiyorum, çünkü iletişimimiz yok, benimle yeterince ilgilenip konuşmuyor, çocuklarına yarım saat vakit ayırmıyor, başkalarıyla konuştuğu gibi benimle konuşmuyor..." diyor. Uzmanların açıklamasını dinledim. Bereket uzmanlar yangına körükle gitmiyor: "Şöyle şöyle yolları deneyin" şeklinde cevaplar veriyorlar. Üçüncü bir arayan: "35 yaşına geldiği halde evlenemeyen görümcesi olduğunu, ilk görüşmeden sonra ikinci defa taliplileri ile görüşmek istemediğini, bunun için ne yapılabilir" şeklinde bir talepte bulunuyordu. Fesüphanallah! Ne günlere kaldık dedim, kapattım TV'yi.

Program evde kalıp TV izleyen bayanlara yol gösteriyor anlaşılan. İçerik de ayrılmak isteyenlere yol göstermek. Bu programı izleyen, böyle basit gerekçelerle ayrılma isteklerini görünce herhalde: "Senin derdin dert midir, benim derdin yanında" diyerek soluğu adliye koridorlarına alması kadar doğal bir şey yok. Çünkü bu tür programlar hazırında "Eşeğin aklına karpuz kabuğu getirmek" demektir. Programı yapan yapıyor, çıkan uzman çıkıyor, programa canlı olarak telefonla bağlanan bağlanıyor dedim kendi kendime. 80'lerdeki televizyonların yayına başlaması daha iyiymiş. Saat 18.00'den itibaren yayına başlar, tüm aileye hitap ederdi. 24 saat yayın yapacağız diyen kanallar ne tür programlar yapacağız diye şaşırıyorlar. Hiç iyi niyet göremedim bu tür programlarda. Öğleden önce boşanma programları, akşama doğru da -bir zamanlar vardı, sanırım yine devam ediyordur- evlilik programları. Zehir saçıyor bunlar. beyinleri yıkıyor, kişilerde ve toplumda algılar oluşturuyor. Evliliklerin ne zorluklarla kurulduğunu, ne masraflar edildiği, doğan çocukların gelecekte ne olacağı, ne tür zarar ve sakıncaları olacağı üzerinde durulmuyor.

Birçoğumuzun ebeveyni belki okumamıştı ama taraflar her zorluğa göğüs gererek evliliklerini devam ettirmişlerdi.  En ufak bir sorunda çat kapı terk edilse idi, soluğu mahkemelerde alsalardı evli insan kalmazdı. Helal olsun onlara.

Evlilik bir defa çocuk oyuncağı değil, verilen bir ahittir. İyi günde ve kötü günde zorlukları beraber aşmadır. Sabır işidir bir defa. TV'ye bağlanarak problem çözülmez. Herkesin aklını başına alması, birbirine tahammül etmesiyle yürür bu tür evlilikler. Sadece tek taraflı fedakarlıkla yürümez. Taraflar karar vermeden önce bin düşünüp bir konuşma yolunu seçmelidir. Yoksa problemi çözdüm derken hayatları boyunca ne annenin ne babanın ne de çocukların yüzü güler. Kendilerine hayatlarını zindan etmiş olurlar. Herkesin aklını başına alması gerekir.

Boşanma, her yol denendikten sonra en son çare olmalıdır. Bu da, "Allah'ın hoş karşılamadığı bir helaldir," bir yoldur. Herkese huzur ve mutluluk versin. Allah, evliliklerini devam ettirenlerden eylesin. 23/11/2016

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder