Ana içeriğe atla

Karar Senin: Seç Beğen!

Dayak mı istiyorsun? Trafiği ihlal edeni uyar.
Komşunla kavga etmek mi istiyorsun? Gürültüsünden rahatsız olduğunu söyle.
Kaza mı yapmak istiyorsun? Dönel kavşaktaki yol hakkını kullan.
Birini dövmek mi istiyorsun? Gözünün üstünde kaşın var de.
Hazır yiyici bir evlat mı istiyorsun? Ona hiç sorumluluk verme.
Düşünmeyen bir nesil mi istiyorsun? Sınavları hep test yap, seçenekleri görsün.
Hayattan zevk almayan bir çocuğa mı sahip olmak istiyorsun? Sen hafta sonu tatilini dört gözle beklerken onu küçük yaşından itibaren hafta içi okul, hafta sonu dershaneye gönder, onun hiç boş zamanı olmasın, akşam sen TV izlerken o, ders çalışsın.
Sılayı rahmi kesmek mi istiyorsun? Dini bayramlarda iyi bir tatil yap.
Komşu ve akrabaların seni rahatsız etmesin mi? Onlarla gidip gelmeyi kes.
Egonu tatmin mi edeceksin? Yaptığın iyiliği hatırlat.
Çok mu şeffaf olmak istiyorsun? Her  yaptığını sosyal medyada paylaş.
Elindekinin kıymetini bilmek mi istiyorsun? Onu kaybetmeyi dene.
Doyumsuz bir çocuk mu istiyorsun? Onun bir dediğini iki etme.
Hatalarınla yüzleşmek istemiyor musun? Hatayı hep karşında ara, onu suçla ya da hep bir bahane bul.
Ederinden farklı mı yaşamak istiyorsun? Hemen kredi çek.
Eceline mi susadın? Hız limitine riayet etme.
Park parası vermek istemiyor musun? Aracını "Durmak ve park etmek yasak" levhasının yazılı olduğu yere park et.
Mahalle bakkalına mesafe mi koyacaksın? Ondan sadece ekmek alarak onu rahatsız et.
Vatandaşlık  görevini yapanları küstürmek mi istiyorsun? Hep kötülerin hakkını koru. Borcunu zamanında ödemeyenlere yapılandırma yap.
Yaptığının savunulmasını istemiyor musun? Yanında hak etmeyen  insanlara görev ver.
Adalet dağıtmak istemiyor musun? Kararı zamanında açıklama, ipe un ser.
Görev aldıktan sonra haftada 3-4 gün mü çalışmak istiyorsun? Üniversitede okurken hafta içi 1-2 gününü yönetim boşaltsın.
Ünlü, meşhur, makam sahibi iken eleştiri istemiyor musun? Seni eleştirecekleri hep besle. Eleştirenin de rızkı ile oyna ki diğerlerine ibret olsun.
Bulunduğun yeri başına buyruk mu yönetmek istiyorsun? Yazılı kurallara uyma. 
İnsanların seni rahmet ve hayırla anmasını mı istiyorsun? Alternatif yol açmayarak trafiği tıka.
Trafiğin tıkanmasını mı istiyorsun? Özel aracınla tek kişi gidip gelmeye devam et.
Bayramlarda yolların kan gölü olmasını mı istiyorsun? Bayram tatil süresini uzat.
Hep muhalefette mi kalmak istiyorsun? Kaç seçim geçerse geçsin asla yiğidini değiştirme.
Öğrencinin sevinmesini ve hayır duasını almak mı istiyorsun? Dersleri boş geçsin.
Bir yerde tutunmak  mı istiyorsun? Başkasının yanında hep altındakileri kötüle. Sen yeter ki burnundan kıl aldırma.
Eşinle bozuşmak mı istiyorsun? Eşinin ailesini eleştir.


Evet! Karar senin. Seç beğen! 19.11.2014

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde