Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Mizah etiketine sahip yayınlar gösteriliyor

Doğal Gazlı Evde Üşümenin Yolu

Kışın eksi derecede, buz gibi havada evde üşümek istiyorsunuz. Fakat ne yapacağınızı bilmiyorsunuz.  Tam adamına geldiniz. Bunun için doğal gaz yoluyla ısınan bir sitede oturacaksınız. Yeter mi? Yetmez.  Oturduğunuz bu site merkezi sistem olacak. Bu da yetmez.  Peteklerinizde payölçer takılı olacak. Bu da yetmez. Petekleri ceza yemeyecek şekilde en düşük seviyeye ayarlayacaksınız. Bu da 15 derecenin altına düşmemek demek.  İşte bu 15 derece sizi üşütür. Üşüyecek olduktan sonra doğal gazla ısınan bir evde oturma ne işe yarar demeyin. Üşürdünüz belki. Ama sitenin en düşük ısınma gideri size gelir. Bu da üşüdüğüme değdi. Bak, en düşük fatura bana geldi diye sizi sevince boğar. Bundan sonrasını faturası yüksek gelenler düşünsün. Öyle değil mi? Bunun bir faydası daha var. Oturduğunuz evi satılığa çıkardığınızda, ara kat, evimiz sımsıcak. Üstelik en düşük fatura bize gelir diyeceksiniz. Siz evi sattıktan sonra evi alanlar düşünsün. Zira bu senin meselen değil. Çünkü e

Ciddiyetime Hayran Kalacağınız Yazım

Suud, para ve Süper Kupa tecrübesi bize şunu gösterdi ki bundan sonra daha büyük düşünmemiz lazım geldiğini anladık. Para her kapıyı açtığına ve tüm prensiplerden vazgeçirebilme sihrine sahip olduğuna göre TFF her sezonun süper kupasının nerede oynayacağını ihaleye çıkarak ülkeye ve takımlarımıza bir katma değer üretebilir. İhale için yedi kıtadan tüm devletlere davet mektubu gönderilir. İhale en yüksek parayı veren devlet de kalır. Takımlarımız da yerimiz dar demez. Gider oynar. Bundan; takımlarımız, TFF ve ülke olarak kazançlı çıkabiliriz. Gelecek olan paranın, hayat pahalılığına ve enflasyona da katkı sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü bu vesileyle ülkeye sıcak para girecek. Dünya devletlerinin süper kupanın ülkelerinde oynanması için ihalede yüksek teklif vereceklerini zaten biliyorsunuz. Bu dediklerim yapılırsa bu yaptığımızın ülkenin tanınmasına sağlayacağı katkıyı bilmem söylemeye gerek var mı? Yüksek rakamlı ihale rakamlarını gören Suud, nasıl ki ülkesini fina

Ekonomimizin Merhemi

Hazine Bakanlığına göz kırptığım eski yıllarda bakın önerilerim nelermiş:  " Altın sahiplerinin yastık altında tuttukları altın miktarı, 5 bin ton olduğu tahmin ediliyormuş. Bu da 300 milyar dolara tekabül ediyormuş. Milletin altınını yastık altında tuttuğu nereden biliniyor bilmiyorum. Açıklandığında göre bu altınlar yastık üstüne çıkarılırsa ekonomimiz rahatlayacakmış. Altın Garantili TL uygulamasıyla devlet bu altınları bankalara kazandırmaya çalışıyor ama millet yastık altından çıkarmaya pek niyetli değil. Bu garantiye rağmen millet niçin TL'ye dönmüyor? Sanırım bir güven problemi var. Belki de benim Hazine Bakanı olmamı bekliyor. Çünkü at sahibine göre kişner. Gözlerindeki ışıltıya rağmen halk altınını mevduat hesabına yatırmıyorsa sen nasıl yapacaksın diyebilirsiniz. Haklısınız. Bunu bakanlık tevdi edildiği zaman açıklayacaktım ama mesele memleketse benim bakanlığım teferruattır. Uzatmayayım. Bir aya varmadan tüm yastık altındaki altınları ekonomiye kazandı

Orta ve Uzun Vadeli Hedef

Şimşek, "Orta vadeli program ile enflasyonu kalıcı olarak düşüreceklerini, 2026 yılında tek haneye düşürmeyi hedeflediklerini, işsizliğin tek haneye düştüğünü, 2023 yılında yüzde 4 büyüme hedeflerinin olduğunu, bir diğer hedeflerinin de cari açığı kalıcı olarak aşağıya çekmek olduğunu" belirtti. Hedefler tutar veya tutmaz ama hedef hedeftir. Önemli olan hedef koyabilmek, mücadele azmi ortaya koymak ve büyük düşünmektir. Tutmadı mı? Dünyanın sonu değil ki. Bir sonraki orta vadeli programda yeni tek hane hedefi konur. Hayat devam eder. Sonunda ölüm yok ya. Bir tanıdığımın oğlu daha küçükken bir arkadaş ona sormuştu, büyüyünce ne olacaksın diye. Çocuk hiç düşünmeden Cumhurbaşkanı demişti. Arkadaş, bir ülkede bir tane Cumhurbaşkanı olur. O kadar kişi var. Hedefin biraz büyük değil mi? Bu kadar kişi arasında nasıl Cumhurbaşkanı olacaksın demişti de olsun, ben olacağım demişti. Ve ben bu çocuktaki özgüvene, büyük hedefine ve zora talip oluşuna hayran kalmıştım

Bana Bir Fon Bulun!

Parasızlık başa bela. Çünkü parasız hayat dönmez. Bu yüzden tüm mücadelemiz hayatı döndürecek paraya sahip olmak. Parasızlık böyle de ya paralı olmak. Bu da bela. Çünkü para fazla olunca, ne yapacağım bu parayı diye düşünüp taşınırsın. En iyisi, kararınca olmalı para. Ne eksik ne fazla. Gelir gideri karşılasın yeter. Ağzımdaki baklayı çıkarayım. Benim de kötü günler için ayırdığım bir on beş bin lira fazlalığım var. Kaç gündür kara kara düşünüyorum. Nasıl değerlendireyim bu parayı diye. Bu para ne ki demeyin. Beğenmediğiniz para bugün iki emeklinin birer aylık maaşı. Hasılı, cebimde iki emekli parası var. İstiyorum ki bu parayı değerlendireyim. Ama nerede, nasıl? Altın alsam, altın fırlamış. Yanına yaklaşamam. Döviz alsam. Bugüne kadar dövizle hiç işim olmadı. Borsaya zaten yabancıyım. Kur garantili mevduat da kalktı. Finans kurumlarına yatırıp kar payı alsam...bu finans kurumlarına dair şüphelerim hiç dağılmadı. Yüksek faiz veren bir bankadan mevduat hesabı açtır

Piyasaları Sükunete Davet Etmişliğim Var Geçmişte

" Piyasaları sükunete davet ediyorum: Devlet nasıl ki sahipsiz değilse bakanlıklar da sahipsiz değildir. Biri/leri görevinden el çeker veya çektirilirse, bu görevi yapacak bu ülkede nice isimsiz vatansever kahramanlar bilirim. Yeter ki siyasi irade, iradesini ortaya koysun ve "Bu devletin size ihtiyacı var" desin.  Şayet böyle bir görev tevdi edilirse; 1.TÜFE ve TEFE her ayın üçünde eksi çıkar. En fazla sıfır olur. 2.Her türlü döviz işleri itina ile seyredilir. Seyretmek istemeyenler, TRT1'de biri bitmeden diğeri başlayan reklamsız dizilere yönlendirilir. Burada hem dizi izler hem hoşça vakit geçirir hem de kanalın sağ alt köşesinde döviz bilgisine yer verilmez.  3.Şom ağızlı, felaket tellalı ve de art niyetli birileri, "Döviz yükseliyor" derse, böylelerine her türlü cevap repertuarımızda vardır: "Senin dövizle işin ne? Döviz borcun mu var? Maaşını dövizle mi alıyorsun?" gibi. 4.Anlamayıp, temcit pilavı gibi hala döviz yükseliy

Piyasaları Sükunete Davet Etmişliğim Var

Ne zaman bir koltuk boşalsa, oraya talip olan bir yazı yazmışlığım var. Şimdilerde yazmadığıma bakmayın. O işten anlayıp anlamadığım da önemli değil. Tek hedef yeter ki bir koltuğum olsun. İşte onlardan biri.  Sosyal medyada yazıp paylaşmışım. Seneyi devriyesinde anı olarak karşıma çıkınca, bloğumu kontrol ettim. Bu paylaşıma blokta yer vermediğimi gördüm. Üzerinden üç yıl geçmiş yazımı sanırım Hazine ve Maliye Bakanı sosyal medya üzerinden istifa ettiğinde yazmışım. Bakalım ne yazmışım: “Piyasaları sükunete davet ediyorum. Devlet nasıl ki sahipsiz değilse bakanlıklar da sahipsiz değildir. Biri/leri görevinden el çeker veya çektirilirse bu görevi yapacak bu ülkede nice isimsiz vatanseverler bilirim. Yeter ki siyasi irade, iradesini ortaya koysun ve "Bu devletin size ihtiyacı var" desin.  Şayet böyle bir görev tevdi edilirse, 1.TÜFE ve TEFE her ayın üçünde eksi çıkar. En fazla sıfır olur. 2.Her türlü döviz işleri itina ile seyredilir. Seyretmek istemeyenler, TRT1&#

Neresi Kolaylıkmış Bunun?

Şu bulaşık makineleri ne büyük kolaylık değil mi? Bulaşık yıkama derdinden kurtulduk.  Tam kurtulduğumuz söylenemez hatta iş yükümüzü artırdı diyebilirim. Ne münasebet! Makine kendi kendine yıkarken başka işini yapabiliyorsun. Üstelik sudan da tasarruf ediyorsun. Elle yıkayınca dünyanın suyunu akıtıyorsun. Öyle denir de kazın ayağı öyle değil. Nasıl? Mübarek, tüm mesele kirli kapları makineye doldurmaktan ibaret değil ki... Mesela? Kirli kapları makineye koymadan önce mutfak lavabosunda hepsini tek tek elden geçirerek kaba pisliğini aldıracaksın. Aslında kaba pislik deniyor ama bildiğin yıkama bunun adı. Tasarruf dediğin suyla yapıyorsun bunları.  Kaba pisliğini aldırdıktan sonra ne anladım makinenin yıkamasından?  O zaman makine temiz yıkamazmış.  Devam edelim.  Sonra hepsini tek tek makineye yerleştiriyorsun. Bunu basite alma. Zira yerleştirmek ince iş ister. Hangi kabı nereye koyacağını iyi bileceksin. Makinede yıkanmayacak kapları ayırıyorsun. Bunları elle y

Halılar mı Bizden Çekiyor yoksa Biz mi Halılardan?

Mobilya ve ev rengine uyumlu olanını alırız halının hem de en iyisinden. Alırken de paraya acımayız. Üzerine bazıları ayakkabı ile bassa da çoğunluk çorabıyla veya çıplak ayakla basar, gezinir. Üzerinde oturur, uzanır yatarız.  Her misafir gelmeden önce elektrikli süpürgeyi çalıştırır, bastıra bastıra bir güzel temizleriz. Aynı işlemi misafir gittikten sonra da tekrarlarız.  Her süpürüşte dünya kadar kir çıkar evin hanımına göre. Aslında kir denen tüyüdür. O tüyler rahatsız eder evin içişleri bakanını. Misafirin gelip gitmesiyle kurtulamaz halı. Haftalık rutin elektrikli süpürge açılır. Bir baştan diğer başa tüm odalar yeniden temizlenir. Üzerindeki tüyler kişinin sakalını çeker gibi makineye çektirilir.  Haftalık temizliğin yanında bir de yazlık ve kışlık temizlik vardır.  Temizlemenin dışında, kazara üzerine çay dökülürse, eline geçen ne kadar bez varsa, çayın sarısı geçmesin diye envaiçeşit sabunla yıkanır ve silinir. Sana göre çay sarısı falan kalmasa da evin hanımına

Daha Beleşe Konmadan

Beleşe bayılırım. Buldum mu beleş, yerleşirim hemen. Ucunda ölüm de olsa boş mezara bile talibim. Beleşin suyu siyah olurmuş. Hiç umurumda değil. Sonu bana pahalıya gelirmiş. Çok da tın. Yeter ki beleş olsun, benim olsun. Benden halihazırda bir şey çıkmasın. Sonrasında torunlarım ödermiş. Çok umurumdaydı sanki. Benden çıkmadıktan sonra varsın ödesin torun. Torun öderken bana gönül koyarmış. Varsın koysun. Dede, yaptığın iş mi dermiş. Varsın desin. Mesela seçim ekonomilerine bayılırım. Veriyor derim, amma da bonkör derim. İşi biliyor derim. Hem oyumu alır hem de takdir ederim. Seçim ekonomisi ülkeye zararmış. Ne yapalım zararsa. Ülkeye zarar diye beleşten mahrum mu kalayım. Ülkenin temeline dinamit konarmış. Varsın konsun. Beleş, kaşıkla verilenin kepçeyle alınmasıymış. Varsın alınsın. Kaşıkla yemiyor muyuz zaten. Kepçeyle nasıl yiyeceğiz sonra.  Örneklerle anlatmaya çalıştığım gibi beleş benim işim. Beleş için yaratılmışım. Nerede, ne zaman beleş görsem, mutluluğuma diyecek olmaz

Yersiz Endişe

Ekonominin gidişatıyla ilgili Hazine Bakanı, ''Dolar yükselince endişelenmeli miyiz?'' sorusuna,  "Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” “ Dolar borcunuz mu var?” “ Dolarla bir işiniz var mı?" şeklinde cevap vermiş. Düşündüm. Bakan haklı. Bu ülkede kim dolarla maaş alıyor ki... Haliyle bu cevap gönlümüze su serpti.  Dolarla maaş almadığımıza ve dolarla da borçlanmadığımıza göre doların TL karşısında yükselişi yersiz bir endişe. Çünkü petrol istasyonuna bile gitsek kimse bize "Burada TL geçmez. Git, dolar getir" demiyor. Aynı şey altın için de geçerli. Altın yükseliyormuş. Bize ne? Hangi birimiz altınla maaş alıyor, altın borcu var? O yüzden istediği kadar yükselsin.  Hasılı, Bakanın açıklamaları beni ikna etti. Siz de vakit kaybetmeden ikna olsanız, çok iyi olur. Çünkü iyimserlik varken endişe içerisine girmek akıllara ziyan. Öyle ya yazık değil mi sağlığımıza. Sağlık elden gittikten sonra vara dolar yükselseydi de sağlığımız yerinde ol

Enflasyon Ortalamasında İyi Durumdayız

" Mesela, son 21 yılın enflasyon ortalaması yüzde 15'in altındadır. Bu ortalama rakamın 1970'lerde yüzde 34, 1980'lerde yüzde 44, 1990'larda yüzde 74 seviyelerinde olduğunu unutmamalıyız. Yani biz, Türkiye'nin sadece güncel değil, çok eskilerden beri gelen kronik bir sorunuyla mücadele ediyoruz. Bu mücadelede enflasyonu yüzde 6'lara kadar düşüren de yine biz olduk." (Recep Tayyip Erdoğan) Bu gerçekler üzerine söz söylemenin bir gereği yok ama bu gerçekleri görmek istemeyenler için biraz açalım. Çünkü yandık, bittik, çok kötüyüz diyenlere bu gerçekler kapak olsun. Buna rağmen inanmayan olursa, geçmiş kronik enflasyon tarihçesini baksın. Zira halebi oradaysa arşın burada. Ölçmeyi bilirse tabi. 70’lere bakalım. % 34 enflasyonla, ölmeden bugüne iyi gelmişiz. Benim burada merakım, bu yıllar yokluk dönemiydi. Tüp, yağ kuyrukları yaygındı. Bu yokluk dönemleri zannedersem, ülkenin 70 sente muhtaç olduğu yıllar. Ülke bu kadar yokluk içinde iken

Şansın Güldüğü Anadolu Takımları

Ankaragücü, Malatyaspor ve Kayserispor hiç terlemeden Süper Lige çıktı. Takımlarımızı tebrik ediyorum. Dört gün önce Süper Ligden düştüler. Ne olduklarını anlamadan tekrar çıktılar. Ben buna şans derim. Lig başlamadan kural konur benim bildiğim. Oyun ortasında kural değişikliğine alışmıştık da oyun bitiminde kural değişikliğine ilk defa şahit oluyorum. Madem böyle olacaktı. Bunu Konyaspor'a da söyleseydiniz de bitime üç kala atağa kalkmayıp yatmaya devam etseydi.  Bu yeni kurala göre 2020-2021 sezonu 21 takımla oynanacak. Umarım bu kural, her yıl uygulanan bir defaya mahsusa dönüşmez. Çünkü yerlerde sürünen ligimiz komaya girer.  Anlamadığım, seneye 6 takım mı küme düşecek yoksa bundan sonra lig 21 takım olarak mı devam edecek?  Oldu olacak. Madem kural değişikliğine gidildi. "Liglerde düşme ve yükselme uygulanmayacak" deyip PTT 1. Liginden de takımlar Süper Lige yükselmeseydi. Hatta Federasyon adından çok söz ettirmek istiyorsa ligi ilk üçte tamamlayan ta

Rahatsız Olan Öteye Gitsin

Yanlış anlamazsan bir şey soracağım. Lütfen.  Yıkanmaz mısın hiç? Zamanı gelince yıkanırım.  Zaman derken?  Duruma göre bazen günde bazen günaşırı. İyi de kokuyorsun. Rahatsız edecek şekilde hem de Ne yapabilirim ki? Daha fazla yıkanmalısın.  Yıkan demek kolay.  Niye ki ben çok severim yıkanmayı.  Ben de severim ama şu aşamadan sonra yıkanmak bedel ister. Zira lüks oldu artık.  Anlamadım.  Şu faturaya bak. Ne demek istediğimi anlarsın. Tamıtamına 461,5 lira. Bu da üç kişilik bir aileye gelen. Kalabalık aile ne yapacak bu durumda? Çok gelmiş. Ne düşünüyorsun bundan sonra? Daha az yıkanmayı. Süresi gelmeden yıkanmamayı. Mesela?  Haftada bir yıkanmak gibi.  Bu sıcaklarda kokarsın. Kokundan yanına varılmaz. Kokmakla kalmaz, kaşınır durursun.  Seni kokudan rahatsız oluyor diye ocağıma kendi ellerimle incir diktiremem. İyi de nasıl bir araya gelip çay içebileceğiz? Kolayı var. Çayları karşı masalarda içeriz. Yani mesafeli otururuz, olur biter. Böylece kokumdan rahatsız olmazsın. Hem uzak mes

ÖTV Zammı Sonrası Ben

15 Temmuz gecesi saatler 00.13'ü gösterdiğinde, her camiden toplu sela verilmeye başlayınca, yılda bir rutin uygulama olmasına rağmen bir an için ne oluyoruz, öldük de selamız mı veriliyor dedim. İçimi bir üzüntü kapladı. Ne de olsa ölümü hatırlattığı için selalarda hep bir hüzün vardır.  Sendelemeyi şimdi atlatırım derken Whatsappıma akaryakıt ÖTV zammı düştü. Bir düşüncedir kapladı içimi. Sen ne üzülürsün. Gören de hep arabaya biner sanır. Bırak hep binmek zorunda olanlar düşünsün desem de kendimi ikna edemedim. Tamam, arabayla pek işim olmaz. Ne kadar binmesem o kadar rahat ederim dedim ama gel sen bunu bana anlat. Çünkü arabaya binmesem de akaryakıta zam geldi mi iğneden ipliğe her şeye zam gelir.  Gelmekte olan uyku gitti. Yatağa girdim. Sağa sola derken olmadı. Sırt üstü ve yüzü koyun yatmayı da denedim. Sair zamanlarda uyumak için denediğim tüm uyku seanslarını bir bir uyguladım. Gözlerim kapalı hayal alemine daldım. Kendini kandırma. Bu zamlarla hapı yuttun. Uyusan da

Gecenin Sürprizi

Resmi Gazetede yayımlanan karara göre akaryakıtta ÖTV tutarları arttı. ÖTV artışıyla ilgili yapılan açıklama şu şekilde: " Uluslararası petrol fiyatları ve döviz kurundaki değişimden kaynaklı akaryakıt ürünlerinde meydana gelen maliyet artışının, tüketicinin kullandığı akaryakıt ürünlerine yansımaması ve enflasyonla mücadeleye destek vermek amacıyla ÖTV Kanununa ekli (I) sayılı listedeki malların (akaryakıtlar ve akaryakıt harici petrol ürünleri vb.) maktu ÖTV tutarlarında 2016 yılından itibaren bugüne kadar neredeyse hiç vergi artırımı yapılmamıştır. Bunun sonucunda benzinde, motorinde ve diğer ürünlerde vergi yükleri %50'leri aşan oranlarda düşmüştür. Ancak günümüzde, deprem afetleri nedeniyle ortaya çıkan ilave finansman ihtiyacının karşılanması ve Hazine nakit rezervinin güçlü seviyede tutulabilmesi için akaryakıt ve akaryakıt harici petrol ürünlerinin ÖTV tutarlarının Cumhurbaşkanına verilen yetki sınırları içerisinde güncellenmesi ihtiyacı doğmuştur. Bugün yayı