Ana içeriğe atla

Ciddiyetime Hayran Kalacağınız Yazım

Suud, para ve Süper Kupa tecrübesi bize şunu gösterdi ki bundan sonra daha büyük düşünmemiz lazım geldiğini anladık.

Para her kapıyı açtığına ve tüm prensiplerden vazgeçirebilme sihrine sahip olduğuna göre TFF her sezonun süper kupasının nerede oynayacağını ihaleye çıkarak ülkeye ve takımlarımıza bir katma değer üretebilir.

İhale için yedi kıtadan tüm devletlere davet mektubu gönderilir.

İhale en yüksek parayı veren devlet de kalır.

Takımlarımız da yerimiz dar demez. Gider oynar.

Bundan; takımlarımız, TFF ve ülke olarak kazançlı çıkabiliriz.

Gelecek olan paranın, hayat pahalılığına ve enflasyona da katkı sağlayacağını düşünüyorum. Çünkü bu vesileyle ülkeye sıcak para girecek.

Dünya devletlerinin süper kupanın ülkelerinde oynanması için ihalede yüksek teklif vereceklerini zaten biliyorsunuz.

Bu dediklerim yapılırsa bu yaptığımızın ülkenin tanınmasına sağlayacağı katkıyı bilmem söylemeye gerek var mı?

Yüksek rakamlı ihale rakamlarını gören Suud, nasıl ki ülkesini finans ve etkinlikler ülkesi yapmak için klas futbolculara para döktüyse ilk ihaleye burun kıvırsa da ikincide kesenin ağzını açacak. Siz buna Suud petrolü bu ülkeye akacak sayın.

Böyle böyle Suud ile yakınlaşma daha da artacak. Sporun centilmenliği Arap-Türk düşmanlığını dostluğa çevirecektir.

İleri aşamada Suud-Türk ortak bakanlar kurul toplantısı yapılabilir. Toplantı sonrası bir camide Sünni-Vahhabiler birlikte cemaatle namaz kılabilir.

Sporcuları bu ülkede maça teşvik için süper kupayı kazanan ve kaybeden takımın futbolcuları ücretsiz hac ve umre yapabilir denebilir.

Spor, dostluğu ve parayı getirdikçe ileriki aşamada bir Suud-Türk ortak ligi kurabiliriz. Bir Suud’un marşı okunur, bir bizim.

Bu yazdıklarıma bakarak kendinde misiniz diyebilirsiniz. Hem de hiç olmadığı kadar.

Dediklerimin hiçbiri olmazsa milli ve manevi değerlerimizi devreye sokabiliriz. Elimizden alan mı var?

Not: Ciddiyetim kırmızıçizgimdir. Tartışma götürmez.

Yorumlar

  1. Merhabalar.
    Sayın hocam, futbol benim ilgi alanım olmadığı için futbol ile ilgili ne kazanır, ne kaybederiz ben pek fikir yürütemem. Ancak, sizin önerinizde şu noktaya kafam takıldı. Bizim futbolumuzun kalitesini bilmediğim için hangi devlet bu ihaleye girer, merak ettim doğrusu.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
  2. Suud girer en azından. Suud geçen yıldan beri futbola yatırım yapıyor. Dünya kupası ev sahipliğine hazırlanıyor. İşin şakası bir tarafa bu yazım tamamen ironi içeriyor Recep kardeşim. Bir şey beklediğimden değil.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde