Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Kurtarıcılardan Kurtulmak *

*"Aşkın gözü kördür" :Kendisini  aşka  kaptıran kişi, ne sevgilisinin kusurlarını görür ne de çevresinde olup bitenlerle ve kendisi için önemli olan şeylerle ilgilenir. *"Din halkın afyonudur" : Din, doğru öğrenilmez, din adına söylenenler ve duyulanlar akıl süzgecinden geçirilmez, dozajında alınmaz ise ve vardır bir hikmeti deyip aklını kiraya verenler için din, bir uyuşturucu görevi görür ve tehlikelidir. Kullanılmayan aklın üzerine ancak pislik yağar. Yaşadığımız ve hayal ettiğimiz din, Karl Marx’ı haklı çıkarırcasına bir din olmasın. Arı, duru, başkasına güven veren bir din olsun. *"Benim geri vitesim yoktur" veya "Kitabımda geri adım atmak yoktur" :Kişinin kendini mükemmel ve kusursuz görmesi, kendine çok güvenmesi, kendi ve yaptıklarıyla yüzleşmemesi demektir ki bu tipler güç zehirlenmesi yaşıyor.  İdeallerini, ülkülerini ve hayat tarzlarını kişiye endeksli yürütenler, yüz üstü bırakılmaya mahkûmdur. Ekibi, kurumu, ortak aklı geri pla

Kız ve Erkeği Okullarda Ayırmak (1) *

Ortaokul ve liseyi okuduğum yıllarda, kız ve erkek çocuklarının okuduğu ayrı ayrı okullar vardı. Kız ortaokulu, kız lisesi, erkek lisesi denirdi. Bununla beraber kız ve erkeğin aynı sınıflarda karışık okuduğu karma eğitim yapan okullar da vardı. İHL'lere ilk önceleri sadece erkek öğrenciler alınırken sonradan kız öğrenciler de alınmaya başlandı. Endüstri meslek liseleri dendiğinde erkek okulu akla gelirdi.  Sonraları kız ve erkeklerin ayrı ayrı okuduğu okullar gittikçe azaltıldı. Sadece kız meslek liseleri kaldı. Endüstri meslek liselerinde kızlar da okur oldu.  Yine eskiden kadın mesleği, erkek mesleği diyebileceğimiz meslekler vardı. Bundan dolayı kamuya personel alımında, şartlar arasında erkek olmak ya da kadın olmak şartları da vardı. Nicedir bu şartlar kalmadı. Kadın mesleği denilen yerlerde erkek, erkek mesleği denilen yerlerde de kadın istihdam edilir oldu.  Kız ortaokulları kalktığı gibi kız meslek liseleri dışındaki kız liseleri de kalktı. Aynı şekilde erkek liseler

Namaza Niçin Mesafe Konmuş Olabilir? *

FETÖ’den ihraç olmuş biriyle karşılaştım geçen gün. Açıldı da açıldı. Şaşırdım bu kadar konuşmasına. Çünkü tanıdığım kadarıyla içine kapanık, pek konuşan biri değildi. FETÖ ile ilgisi kalmasa da eski çevresinden tanıdıklarının durumundan örnekler verdi. Hangisini örnek verdiyse hepsi düzenli namaz kılan kişiler iken yaşamış oldukları süreç sonrasında, namaz kılmayı bıraktıklarını, dine mesafe koyduklarını, cumaya bile gitmediklerini anlattı. Halen görev yapan ama defalarca hakkında inceleme ve soruşturma yapmış bir tanıdığının da namazı bıraktığını sadece cumadan cumaya namaza gittiğini söyledi. Bir tanesinin, çevresindekilerin haleti ruhiyesi için anlattıkları böyle. Bu durumda olan ne kadar kişi var bilmiyorum. Bu anlatılanlara siz nasıl bakarsınız bilmem. Belki de bunların durumunu, imama kızıp cami yakmaya da benzetebilir. O yapının içinde olmayalardı, beter olsunlar, devlet az bile yapmış diyebilirsiniz. Ben bu anlatılanlara, dinin bir umdesi olan namazı bıraktıklarına üzüldüğüm

Bir Toptancı Yaklaşım

Ücretli bir matematik öğretmenim vardı. Hangi sınıfta ders işlerse sınıfın gürültüsü tüm koridoru kaplardı. Odama yakın bir sınıf vardı ki o öğretmenin dersi bitince derin bir oh çekerdim. Birkaç defa öğretmenin olmadığı zamanlarda o sınıfa girerek öğrencilere uyarı ve nasihat ettim. Bir daha yaramazlık yapmayacaklarına dair defalarca söz aldım. Sınıfın bu durumunu görüşmek üzere birkaç defa öğretmenle görüştüm: Öğretmenim, sanırım bu sınıf biraz yaramaz. Yanlış anlamayın ama çok merhametli oluşunuzdan olsa gerek. Biraz tatlı-sert olmak lazım. Sizden istediğim, dersi kaynatmayı alışkanlık hale getiren birkaç öğrencinin ismini yazıp bana vermeniz. Ben de sınıfta o çocuklara bir gözdağı vereyim. Sizden çekinmeyen belki benden çekinebilir. Bir de bu yolu deneyelim dedim. Bu şekilde anlaştık.  Bir hafta sonra öğretmen yaramaz öğrenci isimlerini getirip önüme koyunca şaşırdım. Çünkü 19 mevcutlu sınıfın hemen hemen hepsinin ismi vardı listede. Öğretmene, tamam hoca hanım, o sınıfa dersiniz

Kurban ve Akraba Evliliği *

Evlilik bir nasip işi olarak bilinir toplumumuzda. Hatta Allah yazmış bile denir. Allah yazıyor mu bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla Allah yazmaz ama kimin, kiminle evleneceğini bilir ve evliliğe de müdahale etmez. Eskiden görücü usulü ile evlilik yaygın iken şimdilerde kılı kırk yaran evlilikler söz konusu. Çoğu, eş adayı ararken evleneceği eşinin çalışan olmasına öncelik veriyor. Kimi akrabasından çalışan biri ile evleniyor kimi eş-dostun tavsiye ettiği biriyle evleniyor kimi okul arkadaşıyla evleniyor kimi de işe başladıktan sonra bir iş arkadaşıyla evlenme yoluna gidiyor. Hangi tür ve yol ile evlilik yapılırsa yapılsın, kiminin evliliği ilanihaye devam ederken kimininki başlamadan bitiyor kimininki de kavga gürültü bir müddet devam ediyor. Ama boşanmaların arttığı bir gerçek. Allah herkese geçim dirliği versin. Burada şu tür evlilik daha iyi diyebileceğimiz bir durum söz konusu değil. Ama evlilikten beklenti ne kadar yüksek olursa evlilik bir o kadar zor yürüyor. Üzerinde durmak isted

Diyabet ve Yürüyüş *

Son anda karar değiştirerek yürüyüş maratonuma Akyokuş'ta başladım. Daha yürümeye başlamadan, yere atılmış ya da düşürülmüş bir 25 kuruş gördüm. Erkektir mutlaka düşüren. Arka cebinde cüzdanı olur ama cüzdanı pek kullanmaz. Ne bulursa cebine atar. Bu tür bozuk paralar ağırlık yapınca cep deliniyor. Çoğu erkeğin, böyle astarı delinmiş cebinden epey bir haberi olmuyor. Orta yere atılmış bu paraların başka açıklaması olamaz.  25 kuruş, küçük bir paraydı ama pazar pazar işler bereketli olacak intibaı edindim. Ne de olsa dakika bir, bir 25 kuruş. Hemen sosyal medyada gâvur parasıyla ne kadar eder paylaşımı yaptım. Ardından deh deyip yürüyüşüme geçtim. Ben yürürken sağ olsun yorumculardan iki kişi hesap yapmış. Bu para 0,025 dolar ya da 0,022 EURO yapıyormuş. Hiç yoktan iyiymiş derken bir başka yorumcu, "Geçen hesapladım. Sıfır EURO, 5 TL yapıyor" yazmış. Ne demek istedi anlamadım ama belli ki hükümet muhalifi, nankörün biri. Bu para iyice erimeden EURO veya dolara çevireyim, m

Yurdum İnsanı Bir Başka

Çuvalla patates almak için bir markete gittim. Soğan var çuvalla. Patatesi kiloyla veriyoruz. Seç, doldur dedi. Poşetlere doldurmaya başladım. Niyetim 30 kilo almak. Beş poşet doldurdum. Bir poşet kaç kilo  geliyor diye tartıya götürdüm. 5 kilo dedi. Bir poşet daha doldurayım derken tartıdaki görevli, "Dükkana mı alıyorsun bunları" dedi. Eve alıyorum deyince, "Kardeşim, bu fiyata kışlık patates alınır mı? Yazık! Daha kışlık patatesin zamanı var dedi. Ne yapayım bunları dedim. Bence yerine geri boşaltabilirsin dedi. Dediği gibi yaptım.  Şimdilik yetecek kadar bir poşeti bırakarak geri kalanı tezgaha boşalttım. Görevliye teşekkür ederek ayrıldım.  * Bir iki hafta sonra bir başka marketin önünde durdum. Yine patatese bakacağım. Patates çuvallarının bulunduğu yere gittim. Fiyat etiketini göremedim. İçeriye girerek manav reyonundaki görevliye fiyatını sordum. Çuvalla vermiyoruz. Ama istersen tartıp verebilirim. Araban var mı dedi. Karşıya koydum dedim. Problem değil. Yalnız b