Ana içeriğe atla

Kurtarıcılardan Kurtulmak *

*"Aşkın gözü kördür" :Kendisini aşka kaptıran kişi, ne sevgilisinin kusurlarını görür ne de çevresinde olup bitenlerle ve kendisi için önemli olan şeylerle ilgilenir.

*"Din halkın afyonudur" : Din, doğru öğrenilmez, din adına söylenenler ve duyulanlar akıl süzgecinden geçirilmez, dozajında alınmaz ise ve vardır bir hikmeti deyip aklını kiraya verenler için din, bir uyuşturucu görevi görür ve tehlikelidir. Kullanılmayan aklın üzerine ancak pislik yağar. Yaşadığımız ve hayal ettiğimiz din, Karl Marx’ı haklı çıkarırcasına bir din olmasın. Arı, duru, başkasına güven veren bir din olsun.

*"Benim geri vitesim yoktur" veya "Kitabımda geri adım atmak yoktur" :Kişinin kendini mükemmel ve kusursuz görmesi, kendine çok güvenmesi, kendi ve yaptıklarıyla yüzleşmemesi demektir ki bu tipler güç zehirlenmesi yaşıyor. 

İdeallerini, ülkülerini ve hayat tarzlarını kişiye endeksli yürütenler, yüz üstü bırakılmaya mahkûmdur. Ekibi, kurumu, ortak aklı geri plana iterek kişiyi ön plana çıkaran, kişiyle yatıp kalkan Doğu toplumlarından hiç ihya olanını gördünüz mü siz? Hepsinin pespayelik paçalarından akıyor. 

Ömürlerini geçmişe övgü ve sövgü üzerine bina edenler, her konuda söz söylese de daima geçmişle yaşarlar. Asla bugüne gelmezler. Her türlü iyi şeyin geçmişte birinin eseri olduğuna, kötü şeyin de öbürünün eseri olduğuna kendilerini inandırmışlardır bir defa. Bu tiplerin dünyaya dair bir katkısı olmamakla beraber daima başkalarının pazarı olurlar. Hep tüketici durumundadırlar. Borç da paçalarından akar. Hayatlarını övgü üzerine kuranlar, “Benden bir cacık olmaz. Şu kimse gibisi bir daha gelmez. Kimse onu aşamaz. Aşmaya kalkan ancak ikinci olur.

Mevcut kötü durumlarından kurtuluşu, kurtarıcından bekleyenler, ayakları yere değmeyen hayalperest kişilerdir. Sloganla peynir gemisini yürütmeye çalışırlar. Gemi yürümezse niye böyle diye kendilerini zorlamazlar. Çünkü gerekçeleri hazırdır: Suç daima başkasındadır. Aslında kurtarıcı bekleyenlerin kurtuluşu, kurtarıcı/lar/dan kurtulmakta geçer. Buna da ne güçleri yeter ne takatleri ne de psikolojileri müsait buna. Çünkü kendilerinden bir cacık olmadığına inandırmışlardır kendilerini. Bu inanç öyle bir psikoloji ki başkasının gözündeki çöpü görürler, kurtarıcının gözündeki merteği görmezler. Anne-babaları başta olmak üzere herkesi eleştirirler ama kurtarıcı efendilerine söz söyletmezler. Söylemeye kalkanın ağzının payını verirler.

Hasılı,

-Birilerini sevelim sevmeye ama bu sevgi aşk derecesinde olmasın. Çünkü aşıklar, sevdiğini mükemmel görürler.

-Dine inanalım, dinin gereklerini yerine getirelim. Bu din ahlaki yönden gelişmemize katkı sağlasın ama dini yaşanmaz, sağa-sola ve hayata zarar verecek şekilde uyuşturmasın.

-Hatasız kul olmaz sözünden hareketle hata yaptığımızı, hata yapabileceğimizi göz önünde bulundurarak kendimizle yüzleşelim. Bunu yapmamak insanı insan kılığından çıkarır. Kişiyi burnu havada gezdirir. Tevazudan uzaklaşmamak lazım.

-İdeallerimizde prensip olsun, kişiye dayalı olmasın. Çünkü kişi sendeledi mi veya öldü mü kişi sudan çıkmış balığa döner.

-Gelip geçenleri “Onlar bir ümmetti, gelip geçtiler. Ne yaptılarsa karşılıklarını gördüler veya göreceklerdir” diyerek günümüze gelelim. Övgü ve sövgüyü terk edelim. Çünkü övgü ve sövgü kişileri yerinde saydırır. Olduğu yerde patinaj yaptırır.

-Derdimizle dertlenmeyenden, dertlenir gibi görünüp dert edinmeyenlerden uzak duralım. Kimse bizi değişik aksesuarla kandırmasın. Kendimizi yenileyip rektifiye olalım ve kendimiz olalım. Kurtarıcı beklemekten, birileri kurtaracak umudunu taşımaktan vazgeçelim. Topyekûn kurtarıcılardan kurtulalım ki felaha erelim.

*22/11/2021 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde Barbaros ULU adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde