Ana içeriğe atla

Kurban ve Akraba Evliliği *

Evlilik bir nasip işi olarak bilinir toplumumuzda. Hatta Allah yazmış bile denir. Allah yazıyor mu bilmiyorum. Bildiğim kadarıyla Allah yazmaz ama kimin, kiminle evleneceğini bilir ve evliliğe de müdahale etmez.

Eskiden görücü usulü ile evlilik yaygın iken şimdilerde kılı kırk yaran evlilikler söz konusu. Çoğu, eş adayı ararken evleneceği eşinin çalışan olmasına öncelik veriyor. Kimi akrabasından çalışan biri ile evleniyor kimi eş-dostun tavsiye ettiği biriyle evleniyor kimi okul arkadaşıyla evleniyor kimi de işe başladıktan sonra bir iş arkadaşıyla evlenme yoluna gidiyor. Hangi tür ve yol ile evlilik yapılırsa yapılsın, kiminin evliliği ilanihaye devam ederken kimininki başlamadan bitiyor kimininki de kavga gürültü bir müddet devam ediyor. Ama boşanmaların arttığı bir gerçek. Allah herkese geçim dirliği versin.

Burada şu tür evlilik daha iyi diyebileceğimiz bir durum söz konusu değil. Ama evlilikten beklenti ne kadar yüksek olursa evlilik bir o kadar zor yürüyor. Üzerinde durmak istediğim, akraba evlilikleridir. Adı üzerinde akraba evliliğinde, birbiri ile akraba olanların evlilik akdiyle akrabalıkları bir derece daha pekiştirilmiş oluyor. Tabi bu evlilik düzgün ve seviyeli gitmek şartıyla. Ama evlilik sağlıklı işlemediği zaman eski akrabalık da sona ermiş oluyor. Bu dargınlık tüm aileye sirayet edebiliyor. Düğün ve cenazede birinin gittiği ve girdiği yere diğer tarafın gitmediğini, gitti ise de konuşmadığına şahit oluyoruz. Evlilik bir tercih ise akraba evliliğinden ziyade bir akrabalık bağı olmayan kişilerle evlenilmesine daha sıcak bakıyorum. Bu tür evlilik devam ettiği takdirde yeni bir akraba kazanıldığı için akrabalık genişlemiş oluyor. Kazara geçim olmaz ise başka da akrabalık bağı olmadığı için taraflar birbirini görmeyecek şekilde yollarına devam edebiliyorlar. O yüzden akraba evliliğinin tercihte en son çare olması gerektiğini düşünenlerdenim.

Akraba evliliğinden ziyade başkalarıyla evliliğe sıcak bakmamın en önemli sebebi, doğacak çocukların daha sağlıklı olmasıdır. Ne alaka derseniz, bu konuda İbrahim Saraçoğlu’nun 2000 öncesi bir kurban arifesinde, Ali Kırca’nın sunduğu Siyaset Meydanı isimli programında, kurbanın hikmetiyle ilgili yaptığı konuşmadan aklımda kalanları paylaşmak istiyorum. “Her yıl belli yaş ve belli özellikte olan hayvanlar kurban edilerek hayvanların daha sağlıklı gelmesi sağlanmaktadır. Çünkü hayvanlarda akrabalık ilişkisi insanlar gibi değil. Annesini emen bir hayvan daha sonra annesiyle ilişkiye girebiliyor. Bu da hayvan hastalıklarını tetikliyor. Batı'da hayvanlarda  deli dana vb. hastalıklar ortaya çıkarken İslam dünyasında bu tür hastalıkların ortaya çıkmamasının sebebi budur. Çünkü normal evliliklerde çocuğun özürlü doğma oranı yüzde 1 iken akraba evliliklerinde bu oran yüzde 15'e kadar çıkabiliyor”. Bu demektir ki normal evliliklerde her yüz kişiden biri özürlü doğuyorken akraba evliliklerinde her yüz kişiden 15’i özürlü doğabiliyor. Yüzde 1’e göre yüzde 15 yüksek bir rakamdır. Burada akraba evliliği yapılmasın ve yasaklansın kastım yok. Zaten böyle bir durum söz konusu olamaz. Ama evlilik bir tercih ise akrabalık bağı olmayanlarla evlenmenin tercih edilmesinde fayda var. Ki bu öneri ciddiye alınmalıdır.

Burada “Ben de akraba evliliği yaptım. Çocuklarım da turp gibi” diyenler çıkabilir ya da “Normal evlilik yaptım ama çocuklarım engelli" diyenler olabilir. Doğrudur. Zira her akraba evliliğinde çocuk engelli veya diğer evliliklerde çocuk sağlıklı olacak diye bir durum söz konusu değildir. Oranlara bakarsak akraba evliliklerinde çocuğun engelli doğma riski daha yüksektir.

Yine de tercih insanımızın.

*08/07/2022 tarihinde Barbaros Ulu adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde