Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şüyuu ve Vuku *

Devlet memurları ve devlet adına iş yapanlar, sorumluluk alanlarıyla ilgili işlemleri bağlı bulundukları mevzuat çerçevesinde yerine getirirler. Her kamu görevlisi ve kamu yararına iş yapanlar, işlerini mevzuata göre  yaparlarken aynı zamanda suç olmanın dışında amirinin verdiği diğer görevleri de yapmakla yükümlüdürler. Memur işini yapmaz, savsaklar, özen göstermez veya denetimlerde bir eksikliği ortaya çıkar ise ilgili mevzuat çerçevesinde hakkında inceleme ve soruşturma başlatılır. Suçlu bulunursa disiplin amiri/kurulu tarafından kendisine uyarı, kınama, maaş kesim, kademe ilerleme ve kamu görevinden ihraç gibi çeşitli cezalar verilir. Memurun işlediği suçta, adli boyut varsa yargılanması için ilin valisinden yargılanma izni alınır. Hakkında inceleme ve soruşturma yapılan memurun delilleri karartma, yok etme şüphesi olursa ilgili memur, soruşturmanın selameti için geçici olarak açığa alınır. Bunun dışında herhangi bir vatandaş, bir kurum veya kurumda çalışan herhangi bir görevli hak

Bir İnsanın Kalitesi *

Çoğu zaman kendini olduğundan farklı gösterme maharetine sahip insanoğlu, muamma bir varlıktır. Çöz çözebilirsen. Nasıl biri olduğunu bilmek zor olsa da zaman ve olaylar onu zamanla ele verir. Çünkü zaman her şeyin ilacıdır. Yeter ki tanıyacak veya tanıyacak kadar birlikte bir süre geçirilsin.  Birbirine benzese de insanoğlu, farklı yaratılış ve tıynettedir. İnsanın tanıma yolları için kişinin paralı-parasız hali, makam öncesi ve makamlı yılları, şöhret, normal zaman ile tehlike ve zorluk anı, gülüşü, üslubu, beden dili ve giyim kuşamı, sakin ve sinirli hali, bir sırrı saklaması veya yayması,   kimlerle arkadaşlık yaptığı ve iş tuttuğu gibi hususlar, kişileri tanıma yollarından bazılarıdır. Hz Ömer “komşuluk, alışveriş ve yolculuk yapmak” olarak ortaya koyar insanın tanınmasını. Ayrıca “Kişi, dilinin altında saklıdır, konuştuğu zaman kendini ele verir" denerek tanınmada konuşmanın önemine dikkat çekilir. “Bir insanın neye güldüğü akıl seviyesini gösterir” şeklinde Celalett

Müruruzaman *

—Müruruzaman ne demek? —Zamanaşımı demek. —Bu ne demek? —Hukuki bir terim. —Yani? —Sana kabaca şöyle anlatayım: Biliyorsun; suçlar var, bu suçu işleyen failler var ve işlenen suçların ayrı ayrı cezaları var. Suçu işledikten sonra polis peşine düşmez, hakkında dava açılmaz ya da açıldı ama kanunun belirlediği süre içinde hakkında bir karar verilmez ise sana ceza verilmiyor. Yani yırtıyorsun. Devlet ve kanunlar nezdinde anandan yeni doğmuş gibi pirüpak oluyorsun. İşte buna zamanaşımı deniyor. —Olur mu öyle şey ama orta yerde işlenen bir suç var. —Evet, orta yer de suç var, suçlu var. Suçu ve suçluyu herkes biliyor. Bunu kimse inkar etmiyor ama bu suçun cezası yok. —Ödül gibi bir şey bu. —Gibisi fazla. Ödülün ta kendisidir. —Cinayette de mi böyle? —Evet, böyle. —Adalet bunun neresinde? —Adaleti arayan kim? —Hani yapanın yanına kar kalmazdı? —İşte böyle kar kalıyor. —Adam öldürmede de var mı bu zamanaşımı? Ne de olsa öldürülen bir insan. —Maalesef var. —

Bir Sakalım Eksik Bir de Nargilem

-6 yıldır “Koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi denir” misali kendi çapımda köşe yazarlığı yapıyorum. Ekonomi, siyasi, sosyal, dini, eğitim, ahlak, gündem vs hemen hemen her konuda yazıp çizdim. Yüz yüze görüştüğüm takipçilerim nezaketen iyi yazdığımı söylerler ama arkamdan ne konuşurlar bilmem. Yaptığım bu yazarlıkla yazma konusunda kendinde cesaret bulamayanlara “Bu yazıyorsa, biz hayli hayli yazarız” morali verdiğimi ve onları cesaretlendirdiğimi de düşünüyorum. -6 yılı aşkın bir süredir "dilinkemigiyok. blogspot.com" isimli bir blogum var. Her telden yazıyorum. -Facebook yazarlığımın geçmişi daha eski. -Günübirlik sosyal medyayı kullanıyorum. Yani medyanın içindeyim. Eksikliğim yok mu? Olmaz olur mu? Mesela, -Bir televizyon kanalına ve tartışma programlarına çıkmışlığım yok. Ama durun! İşsizlik rakamları açıklandığında bir mikrofon uzatılmış ve ne dersiniz, denmişti. İzleyenler, sizi falan kanalda konuşurken gördük dediler, hem de kaç kişi birden.

Şöhretin Yolunu Kaçırmışım

Hayatım boyunca hangisi ve neresi olursa olsun, bir koltuk peşinde koştuğumu beni bilenler iyi bilir. Zira bu uğurda az çaba sarf etmedim. Tüm bu çabadan maksadım meşhur olmaktı, Türkiye gündemine oturmaktı. Herkes benden bahsetmeliydi. Uğruna yarım asır verdim. Geldiğim noktada üstlendiğim koltuk, bir Yalova Kaymakamlığı mesabesinde bile değil. Üstelik bir şöhretim ve tanınırlığım da yok.  Şansım ve bahtım mı açık değil? Ne münasebet! Hiç olmadığı kadar bahtım açık üstelik. Nerede getirisi olmayan bir iş olduğunda, iş kuraya kaldığında hep bana çıktı. Bu da bahtımın açık olduğuna bir delil.  Durum bu iken acaba bir yerlerde yanlış yapmış olabilir miyim, deyip kendimle yüzleşince gördüm ki bir stratejik hata yaptığım gün gibi aşikar. Hatamın tek ata oynamak olduğunu anladım. Yani hep koltuk peşinde koşmuşum. Sanmışım ki meşhur olmak için koltuk yeterli. Gördüm ki çok sığ düşünmüşüm. Halbuki illa meşhur olmak için bir koltuk sahibi olmam gerekmiyormuş. Üstelik koltuğuna yapışmış nice ko

Bin Bin *

Nedir Bin bin? Binmezseniz nereden bileceksiniz bu Bin bini. Benim gibi ne nedir diye merakınız yoksa zaten bilemezsiniz. Kullanımı Türkiye'de gittikçe yaygınlaşan bu Bin bin nicedir Konya'da da görülür ve kullanılır oldu. Esas adı Elektrikli Scooter imiş bu Bin binin. Bir nevi bisiklet. Elektrikli olduğu için pedalı yok. Bildiğimiz bisikletlere göre yere daha yakın ve binmesi de kolay. Bir de oturağı yok. Sürücüleri ayakta sürmek zorunda. Cadde ve sokaklarda eller direksiyonda, ayaklar ise iki teker üzeri kapatılmış yerde olduğu halde yanından sessiz tayyare gibi bunların geçip gittiğini herhalde görmeyeniniz yoktur. Gördüğünüz bu Bin binler kişilere ait değil. Belediye tarafından temin edilip belirli yerlere konmuş bu Bin binlere binmek isteyenler, ücret karşılığında bunlara binebiliyorlar. Başlangıcı 1,75 TL, dakikası ise 55 kuruş. Bu şekilde kiralanan bu Bin binlere, bindikten sonra geri getirme zorunluluğu yok. İstediğin yerde gördüğün bir direğe, bir ağaca bağlayıp gi

Sanmayın ki Sadece Kadınların Beyanı Esas

Cuma namazını ilahiyat camiinde kıldıktan sonra baktım ki herkes cümbür cemaat dışarıda. Bari biraz yürüyüş yapayım dedim. Kolumda seccade, verdim kendimi caddelerin kaldırımlarına. Yollarda beni tek durduran ne kısmi kapanmalarda ne de adına tam kapanma denilen tam açılmalarda, hareket halindeki araçlardan başkası değildi. Maşallah bayramda da hız kesmedi araç trafiği. Marketler açık. Kimi alışverişe gidiyor kimi kolunda seccade olduğuna göre camiden çıkmış yürüyor kimi de yanında çocuğu ya da arkadaşıyla birlikte parktaki banklara oturmuş nefesleniyor. Bu arada eline külah dondurma almış, yalayanlar da eksik değil. Ara ara aracından anons eden polisin tek yaptığı, parklarda bir başına ve çocuğuyla birlikte oturanları, sokağa çıkma yasağı olduğunu, ikametlerine geçmeleri yoksa ceza yazılacağı uyarısıydı. Doğrusu, ne uyarıya kulak veren vardı ne de gereğini yapan. Parkta iki tur attıktan sonra Çolak Hoca Camiinin önünden Ali Kemal Sivaslı Caddesine çıktım. Dört yolu geçer geçmez