Ana içeriğe atla

Bin Bin *

Nedir Bin bin? Binmezseniz nereden bileceksiniz bu Bin bini. Benim gibi ne nedir diye merakınız yoksa zaten bilemezsiniz. Kullanımı Türkiye'de gittikçe yaygınlaşan bu Bin bin nicedir Konya'da da görülür ve kullanılır oldu.

Esas adı Elektrikli Scooter imiş bu Bin binin. Bir nevi bisiklet. Elektrikli olduğu için pedalı yok. Bildiğimiz bisikletlere göre yere daha yakın ve binmesi de kolay. Bir de oturağı yok. Sürücüleri ayakta sürmek zorunda. Cadde ve sokaklarda eller direksiyonda, ayaklar ise iki teker üzeri kapatılmış yerde olduğu halde yanından sessiz tayyare gibi bunların geçip gittiğini herhalde görmeyeniniz yoktur.

Gördüğünüz bu Bin binler kişilere ait değil. Belediye tarafından temin edilip belirli yerlere konmuş bu Bin binlere binmek isteyenler, ücret karşılığında bunlara binebiliyorlar. Başlangıcı 1,75 TL, dakikası ise 55 kuruş. Bu şekilde kiralanan bu Bin binlere, bindikten sonra geri getirme zorunluluğu yok. İstediğin yerde gördüğün bir direğe, bir ağaca bağlayıp gidebiliyorsun.

Gittikçe yaygınlaşan bu yeni nesil bisikletlerin meraklıları ve ilgi duyanları da çok. İlgi duyanlar sadece çocuklardan ibaret değil. Kadını-erkeği, çoluğu-çocuğu, genci-yaşlısı bu bisikletlere ilgi duyuyor ve kiralıyor. Tek kişinin sürebileceği şekilde planlanmış bu bisikletlere iki kişi binenler de göze çarpıyor. Gördüğüm kadarıyla bu kiralama işinden belediye kazandığı gibi süren insanlarımız da ayaklarına kadar gelen bu hizmetten çok memnunlar.

Yazımı buraya kadar okudu iseniz, bildiğimiz şeyleri anlatmışsın diyebilirsiniz. Belki de binenler içerisinde sizler de varsınız. Doğrudur, çoğunuzun yabancısı olmadığınız bu konuyu ele aldım. Beni bu konuyu ele almaya iten de bayram günü acilde nöbet tutan bir doktorun “Bir de şu Bin binleri yazsan” demesi oldu. Önce nedir bu Bin bin dedim. Anlayacağım kadarıyla anlattı. Sonunda cadde ve sokaklarda gördüğüm binitin adının Bin bin olduğunu öğrendim. Neyini ele alacağım bunun? Meraklıları sürüyor dedim. “Sürsünler sürmeye de hastanelerin acilleri bunlarla dolu. Kimi düşüp ayağını kırmış kimi de yaralanmış bir şekilde hastaneye geliyor. İçlerinde 70 yaşında bu bisikletten düşen kadınlar da var” deyince, inanmam. Herhalde o kadar da değil diyerek şaşkınlığımı ifade ettim. Varmış meğer. 70’lik nenenin bu bisikletten düşüp hastaneye getirilmesine üzüldüm. Diğer taraftan cesaretine hayran kaldım ve maşallah diyorum. İnan bu yaşımda ben cesaret edip o bisikletlere binmem. Herhalde teyzemiz, “Bu işin yaşı başı olmaz. Benim gençlerden neyim eksik. Zamanında böyle bisikletler vardı da ben mi binmedim. Ahir ömrümde bu hevesimi gidereyim” demiş olmalı.

Görünen o ki bu bisikletler, hayatımızda daha da yaygınlaşacak. Kendine güvenenler de binmeye devam edecek. Doktorun anlattığına göre bu bisikletlerden dolayı ayağını kıranların sayısı da az olmadığına göre bu Bin binler aynı zamanda tehlike saçıyor. Çünkü bildiğimiz bisikletlere benzemiyor. İşi kırık tedavisi olan bir ortopedi doktoru, “Bu Bin binlerin gizli ortağıyız” demiş şakasına. Ortağı olmasa da ihale onlara kalıyor.

Hasılı, meraklıları bu yeni nesil bisikletlere binsin binmeye ama çok dikkatli olmalarında fayda var. Çünkü bir heves bir merak bir dikkatsizlik maazallah yaralanmalarına ve ayaklarının kırılmasına sebebiyet verebilir. Bir ayak kırılması bu salgında hastanelere artı bir yük getirirken aynı zamanda kırılan ayak iyileşinceye kadar işinizden sizi geri bırakabilir. Aman dikkat…

 *22/05/2021 tarihinde Barbaros ULU adıyla Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde