Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Babalar Günü Anısına

Babalar Günü dolayısıyla bugün babam için bir mesaj yayımlayarak yılda bir defa da olsa hasret ve özlem gidermek istedim. Daha doğrusu içimden geçirdim. Babam gözümün önüne geldi ve şöyle der gibiydi: *"Oğlum, oturduğun yerden beni özlediğini, hiç aklından çıkarmadığını söylüyorsun. Hala bıraktığım gibisin. Üşengeçsin. İşin kolayına kaçıyorsun.  *Benim yerim belli, eğer unutmadıysan...  Özlediysen gel yanıma. Hem bu ortamı görmüş olursun. Buradan kaçış yok. Zira bir gün sen de geleceksin buraya. Şimdiden alıştır hiç olmazsa. Ayağın toprak görsün, paçalarına buturak bulaşsın. Hoş, ben yaşarken işini, gücünü bahane ederek yanıma doğru dürüst gelmedin ki şimdi gelesin. *Eğer beni sosyal medyadan anacaksan bil ki benim bundan haberim olmaz. Çünkü burada telefon yok, telefon olsa bile elektrik yok. Her yer kapkaranlık. Burada sanal değil, gerçek hayat var. *Sen iyisi mi, iyi bir şey yapacaksan şu mesajımı o dediğiniz alemde bir paylaş: Baylar! Öldükten sonra bizi badem gözlü

ÖSYM, Bize de Öğretmeye Devam Ediyor *

Korkarım pirsing kelimesinin anlamını ve ne işe yaradığını bilmiyorsunuz. Korkmanıza gerek yok. Maalesef ben de bilmiyordum. Ta ki 2019 YKS sınavının cumartesi günkü TYT oturumunda sınava kulağındaki pirsingi yüzünden sınava giremeyen öğrencinin haberini okuyuncaya kadar. Habere bakalım birlikte: “ Sınava annesi ile gelen genç bir kız, kulaklarındaki piercingler nedeniyle bir süre bekletildi. Genç kız kulaklarındaki piercing'leri bir türlü çıkaramayınca salona alınmadı. Sınava giremeyen genç kız gözyaşlarını tutamayarak okuldan ayrıldı. ” Sanırım, haberi okuyunca pirsing hakkında biraz bilgi sahibi oldunuz. Bunu erkekler için söylüyorum. Öyle zannediyorum, erkeklerin çoğu da bu kelimeyi bilmiyordur benim gibi. Ama aynı şeyi kadınlar için söyleyemiyorum. Çünkü haberde geçen pirsing, kadınların kullandığı bir takı çeşidi imiş. İsterseniz fazla gevelemeden pirsing ne demekmiş ona bakalım. Pirsing: “ Hızma gibi bir takı türü” imiş. “Cildin ve altındaki yağ tabakasının ya da kıkır

Öğretmenler Ne İş Yapıyor ki Diyenlere Gelsin!

Çoğu zaman toplumda bazı kişilerden "Bu öğretmenler ne yapıyor ki...fedakarlık yok bir defa...son hafta zaten ders işlemiyorlar...nerede o eski öğretmenler...şimdikilerin işleri-güçleri para..." şeklinde serzenişlerini duyarız. Gerçekten denildiği gibi mi öğretmenler ya da her öğretmen aynı mı? Sözü fazla uzatmadan biri Türkçeci, diğeri Matematikçi olan iki öğretmenin karne haftası, ders boşluğunda neler yaptığını, gördüklerime dayanarak size anlatmak isterim.  Üzerinde "Yeşermek isteyen bir kalemin var" sloganı yazılı ve kalem logosu olan, yan tarafta gördüğünüz özenle hazırlanmış; içinde öğrencinin kullanacağı bir kurşun kalem var. Ucu açılmış kalemin açılmamış öbür ucunda toprakla buluşturulmayı bekleyen bir fidan tohumu var. Öğrenci kalemi kullandıktan sonra tohumu toprağa ekecek ve bu tohum sulana sulana ağaç olacak. Rulo haline getirilmiş bu kalemin yanında, altına öğretmenin ismi açılmış, öğrencisine hitaben yazılmış bir  not göze çarpıyor. Bu sözü

Nerede Kaldı O Eski Karneler?

Eskiden karnelerin bir anlamı, daha doğrusu aile ve öğrencilerde bir karne günü heyecanı vardı. Şimdilerde o karnelerin bir heyecanı kalmadı. Sadece âdet yerini bulsun türünden karne veriliyor ve karne alınıyor.  Neden böyle? Çünkü e-okul çıktı, karnelerin gizemi ortadan kalktı. Zaten her şeyde böyle değil mi? Hangi şeyin gizemi kalkmışsa o şeyin bir anlamı kalmadı. Eskiden öğrenci, karne heyecanı yaşardı. Şu dersten acaba kaç aldım? Acaba öğretmen sözlüme ne verdi? Notlarımın toplamı teşekkür ya da takdir almaya yeter mi? Karneme zayıf düşer mi? Zayıf düşerse evde ailem ne der? Babamın elinden çekeceğim. Of! Ne yapmalıyım?" beklentisi içerisine girerdi.  Özellikle onluk not sisteminin uygulandığı ve karnelerin el ile  yazıldığı yıllarda notları zayıf olan bazı öğrenciler, rakamlar üzerinde oynama yapardı. Mesela 3'leri 8'e, 1'leri 10'a dönüştürürdü. Bazı okul idareleri bunun önüne geçmek için notların yazıldığı rakamların üzerini şeffaf izole bant ile yap

Sağlık Olsun!

Üç yıl öncesinde tanıdım kendisini. Büyükle büyük, küçükle küçük olmasını bilen, herkese değer verdiği gibi mukabilinde değer gören biri. Görevine bağlı, vazifesini layıkıyla yapar, işten kaçmaz. Emekliliğim geldi nasılsa, işin ucundan öylesine tutayım demez. Herkesin işi ve derdiyle dertlenir. Çok zengin olmamasına rağmen yedirmeyi ve ikramı seven, cebi ve gönlü zengin, cömert ve sehavet ehli olmada üstüne yoktur. Eşini-dostunu, beraber yiyip beraber içtiklerini, birlikte oturup kalktıklarını satmaz, vefanın en güzel örneklerini bünyesinde barındırır. Uyumlu fakat koyun gibi çekilmeye gelmez. İyinin, doğrunun ve güzelin yanında yer alır. Gelene ağam, gidene paşam diyen biri değil. Güçlünün değil, mağdur ve zayıfın yanında yer tutar. Sonu ne olur, ucu bana dokunur demez, haklının yanında durur. Hiç derdi yok mu bunun? Olmaz olur mu? Allah onu evladıyla imtihan etmiş, evlat acısı görmüş; ondan geldik, ona gideceğiz" ayetini düstur edinerek acısını içine gömmüş bir babadır

Kredi Kartı Asgari Ödemesi *

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu(BDDK) yeni çıkardığı yönetmeliğe göre kredi kartı asgari ödemelerinde ve kredi kartı ile taksitlendirmelerde yeni düzenlemeye gitti. Daha önce yüzde 35 ve yüzde 40 olan asgari ödeme tutarını yüzde 30'a çekti.  BDDK'nın bazı kalemlerde taksit sayısını artırmasını anlayabilirim. Mobilya ve elektronik eşya almalarda kredi kartı ile alışveriş yapan ve bu alışverişini taksitlendirmek isteyenler için bir kolaylık olacaktır. BDDK'nın asgari ödeme tutar yüzdesini aşağıya çekmesini tasvip etmediğimi buradan belirtmek isterim. Bu oran düşürme, vatandaşı daha fazla faiz sarmalına duçar edecektir. Vatandaşın borcunu kapatmasını istememek demektir.  Ne demek asgari ödeme? Yaptığın alışverişin bir ay sonra yüzde otuzunu öde, kâfi demektir. Geri kalan yüzde yetmişe ise ilgili banka yine BDDK'nın belirlediği oranda faiz bindirecektir. Asgari ödemeye alışan veya buna mecbur kalan biri, her ay yine karttan harcama yaptığı ve sürekli asgar

Her Şey Çok Güzel Olacak

23 Haziran İstanbul seçimleri sona erince; *Adayların İstanbul seçmeni için verdiği vaatler sona erecek, *Ana haber bültenlerinin ilk haberi İstanbul seçimleri olmayacak, *TV kanallarında akşamdan başlayıp gece yarılarına kadar yapılan tartışma programlarının değişmez konusu "İstanbul seçimleri" gündemden düşecek, başka konular gündeme gelecek, *İstanbul'u kapsayan ama tüm Türkiye'yi etkileyen seçim atmosferi sona erecek, böylece 2018 yılında başlayan seçim sathı maili 2019 Haziranı itibariyle bitecek, seçimsiz günler gelecek, *Reklamlarda aday propagandaları sona erecek, *Kazanan aday ve taraftarları sevinecek, kaybeden aday ve sevenleri üzülecek, *Kazanan, kaybeden ve bunları takip eden işine, aşına yoğunlaşacak, *O aday şunu dedi, bu aday bunu dedi tartışmaları sona erecek, *Türkiye bir yıl önce bıraktığı normal gündemine dönecek, *Kaybeden partinin içinde parti içi bir hesaplaşma ve yüzleşme olacak, *Ülkede siyasi gerilim düşecek, *Meclis