Ana içeriğe atla

ÖSYM, Bize de Öğretmeye Devam Ediyor *


Korkarım pirsing kelimesinin anlamını ve ne işe yaradığını bilmiyorsunuz. Korkmanıza gerek yok. Maalesef ben de bilmiyordum. Ta ki 2019 YKS sınavının cumartesi günkü TYT oturumunda sınava kulağındaki pirsingi yüzünden sınava giremeyen öğrencinin haberini okuyuncaya kadar. Habere bakalım birlikte: “Sınava annesi ile gelen genç bir kız, kulaklarındaki piercingler nedeniyle bir süre bekletildi. Genç kız kulaklarındaki piercing'leri bir türlü çıkaramayınca salona alınmadı. Sınava giremeyen genç kız gözyaşlarını tutamayarak okuldan ayrıldı.

Sanırım, haberi okuyunca pirsing hakkında biraz bilgi sahibi oldunuz. Bunu erkekler için söylüyorum. Öyle zannediyorum, erkeklerin çoğu da bu kelimeyi bilmiyordur benim gibi. Ama aynı şeyi kadınlar için söyleyemiyorum. Çünkü haberde geçen pirsing, kadınların kullandığı bir takı çeşidi imiş. İsterseniz fazla gevelemeden pirsing ne demekmiş ona bakalım. Pirsing: “Hızma gibi bir takı türü” imiş. “Cildin ve altındaki yağ tabakasının ya da kıkırdağın delinmesi ve takı ya da iğne takılması yolu ile gerçekleştirilen vücut süsleme sanatı. İşte bu şekilde takılan takılara da pirsing denir” imiş. Umarım bana hızma nedir diye sormazsınız. Hızmayı da geçen yıl öğrendim. Yani ben sizden daha cahilim bu konuda. Bazı kadınlarda bu süslenme sevdası olduğu müddetçe dağarcığımıza daha ne kelimeler girecek…bekleyip göreceğiz. Süslenme meraklısı kızlarımız ve her şeyden nem kapan ve bu bir kopya aleti olabilir mi kuşkusu yaşayan bir ÖSYM’miz olduğu müddetçe iki, üç yüz kelime ile konuşan bizlerin kelime hazinesi bu sayede gelişecek. Kızımız yasak kapsamına giren bu takı ile gelmeseydi biz bu kelimeyi öğrenemeyecektik. Sağ olsun ve eksik olmasınlar. Buradan hem ÖSYM’ye hem de süs=kızlarımıza teşekkür ediyorum. Çünkü 2,5 milyon öğrenci, sınavda ecel terleri dökerken dışarıdaki milyonlara da aynı zamanda öğretmeye devam ediyorlar.

Yazımda pirsingi konu edinirken elbette başka nedenlerle sınava giremeyen diğer öğrencilerin durumuna üzüldüğüm gibi bu adayın da kulağına taktığı pirsingi yüzünden sınava girememesine üzüldüm. Çünkü bu sınavların telafisi ancak bir yıl sonradır. Kişinin bir yılına mal oluyor. Merak ettiğim bir insan çıkaramayacağı takıyı niçin takar? Ayrıca benim yıllardan beri kadının ziynet eşyası diye bildiğim küpe, yüzük, bilezik, saat, kolye gibi takılar nelerine yetmiyor? Sınava alınmayacağını bilmesine rağmen -demek ki çıkarılması zor olan- pirsingi ile sınav merkezine niçin gelir? Niçin daha önce çıkarmaz? Kadınımız ve kızımız kusura bakmasınlar! Anlamadığım için soruyorum.  Bir insan küpe dışında diğer süs ve takılar için yüzünü ve kulağını niçin deldirir? Allah hayırlarını versin.

Şimdi gelelim kızın pirsingini kafasına takan ÖSYM’ye… İşin yok mu be kardeşim senin? Derdin sınav mı yoksa sıkıntı çıkarmak mı? Ne zaman vazgeçeceksin insanımızın üzerinde olan her şeyden nem kapma illetinden? Tamam anladık, tecrübelisin. Yoğurdu üfleyerek yiyorsun. Yaptığın sınavlarda ne kopya türleri ile karşılaştın. Pirsing de bir kopya aleti olarak kullanılabilir, bunu da biliyoruz. Eskiye oranla birçok yasak olan sınav kurallarını da esnettin. Ama gel gör ki sınava giremeyen mağdur yine çıkıyor.

Burada ÖSYM’ye de saydırdım, kusura bakmasın. Sınav güvenliği için elbette tedbirler alacak. Çünkü kopya dolayısıyla başı yıllardır çok ağrıdı. Çözümü de yasaklarda buldu. Maalesef durumumuz bu. Tüm bunlar birbirimize güvensizliğimizin bir sonucudur. Bence hayat-memat meselesi olan sınavlardan önce bu birbirimize güvensizliğimize nasıl çözüm bulacağız? Bunu düşünelim.

*17/06/2019 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.

Yorumlar

  1. O kız belki taktığı aletin yasaklığını bilmiyordur ama kullanıyorsa da bikecek. Bilmeli. Bilmezse bir senesine mal olur. Bir musibet bin nasihatten evla misali yazık ama yapacak da bir ley yok. Geçmiş olsun diyoruz. Güvensizlik apayrı dert. Sütten ağzımız yandı yoğurdu üfleyerek yiyoruz. Tedbiri elden bırakamayız. Allah bizlere birbirimize güvenmeyi, güvendiğimiz dağların da elimize gelmemesi arzusu ile...

    YanıtlaSil
  2. Amin hocam. Bilecek elbet. Hele takmayı biliyorsa...Ama bu takı, süs vb. şeyler kadınların başına böyle giderse çok iş açar. Doğal görünüm en güzeli. Çünkü orijinal olan bu. Bir gün güvenimiz gelir inşallah

    YanıtlaSil
  3. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde