Ana içeriğe atla

Kayıtlar

“Bu, Kur'an’da Yazıyor” *

Bugün öğle namazına gittim. Sünneti kıldıktan sonra imama uymak için ikinci safta saf tuttum. İmamın komutlarıyla birlikte tekbirimi aldım, ruküya gittim, ruküdan doğruldum, secdeye vardım, kıyama kalktım, tahiyyata oturdum. Dört rekatı bu şekilde bitirdim ve selamla beraber son sünneti kılmak için arka tarafa doğru yöneldim. Uygun bir yerde durarak öğle namazının son sünnetini kılmak için hazırlık yaparken 25-30 yaşlarında biri yanıma geldi. Bana “Amca! İmamdan önce hareket ediyorsun, imamdan önce oturup kalkıyorsun.  Bu işi imamdan sonra yapman gerekiyor. Bu şekil namazın olmaz. Bu, Kur'an'da böyle yazıyor” dedi. “Bu, Kur’an’da böyle yazıyor” demese tamam deyip geçecektim. Bu cümleyi duyunca “Bak kardeşim! Ben ne yaptığımı biliyorum, imama da uydum, namazımda da bir sıkıntı olmadı. İmamdan önce hareket etmedim. Eğer gördüğün rükudan secdeye gitmeden önce ayakta imamın komutunu beklerken hafif eğilmem ise bunun namaza bir manisi yoktur. Ayrıca Kur'an'da böyle bir

Karma Eğitime Bakışım *

Bir okul arkadaşım Whatsapptan "Abi! Hemen hemen her konuda yazıp çiziyorsun. Bugüne kadar karma eğitim konusunda bir yazına rastlamadım. Bu konuda ne düşünüyorsun" şeklinde bir soru sordu. Kendisine kısaca "Karma eğitim konusunda kafam net değil. Kız ve erkeği ayırmak da bir sorun, bir arada tutmak da. Danışman öğretmen sistemiyle denetimli serbestliği savunuyorum" diye yazdım. Karma eğitim konusunda siz ne düşünüyorsunuz bilmiyorum. Bu konuda kafam net olmamakla beraber bu konuda kendimin ne düşündüğünü izah etmeye çalışacağım. Baştan söyleyeyim bu konu çok su götürür. Baltayı taşa vurmak da var işin içinde. Her ne kadar 1739 Sayılı Kanunda " Okullarda eğitim ve öğretim kız-erkek bir arada verilir. Eğitimin türüne, imkan ve zorunluluklara göre bazı okullar yalnızca kız veya yalnızca erkek öğrencilere ayrılabilir " dese de bu konuda devleti yönetenlerin de kafası net değil.  Kadın ve erkek toplumsal bir gerçekliktir. Bu yüzden kadın ve erkek toplumda

Ölümlerden Ölüm Beğenmeye Var mısın? ***

—Azizim! Bana eşlik eder misin? —Olur, seninle her yere gelirim. Nereye gidiyoruz? —Suud Konsolosluğuna. —Ağzını hayır aç! Ne işin var orada? —Bir pasaport işim vardı da. —Bence gitme oraya. —Niye ki? Gelmezsen ben kendim giderim. —Eceline susamış olmalısın! —Ne ecelinden bahsediyorsun sen? Alt tarafı bir pasaport işi! —Sürekli gidiyorsun o zaman. —Ne süreklisi? Doğup büyüdüğüm memleketimi terk eder miyim? Bir Suud'a gidip gelmek niyetim. —Niyetini gözden geçir! —Niyeymiş o? —Çünkü gidişin veya girişin olur ama çıkışın olmaz oradan. —Savaşa gitmiyorum. Vize işim var sadece. Sonra konsolosluklar en güvenilir yerler. —Haklısın ama gitmeyi göze aldığın yer Suud Konsolosluğu. Sana orada verseler verseler ahiret bileti verirler. —Yahu manalı manalı konuşma! Geliyor musun gelmiyor musun? —Senin için çiğ tavuğu bile yerim ama ben canımı yolda bulmadım. —Ağzını hayır aç. Bu işin sonunda ölüm var gibi konuşuyorsun. —Gibisi fazla! Ölüm var. Ama ölümün

Kendilerinin Yaptırdığı Yerleri Yıkmış! *

Türkiye birkaç gündür Aydın’ın Karpuzlu ilçesinde bir camide üç yıl görev yaptıktan sonra oturduğu lojmanı balyozla yıkan imamı konuşuyor. Aydın il Müftülüğünün adı geçen imamla ilgili soruşturma açtığı belirtiliyor. Gazetelerde bu olay “İmamın öfkesi herkesi şaşırttı” başlığıyla verildi. Bu olayla ilgili gazetelerin yazdıklarından edindiğim lojmanın her tarafı yıkılmamış. İmam lojmana oturmaya başladıktan sonra ilave olarak yaptırdığı tuvalet, banyo, lavabo ve kömürlük kısmı yıkılan yerler. Olayla ilgili Köyün Muhtarı “Kaldığı üç yıl boyunca imamdan bir kuruş kira istemediklerini, imamın da vermediğini, imamın yaptığı bu eylemin tüm imamlara mal edilemeyeceğini” açıklamış. Tartışmalar üzerine İmamın oğlu, “Babasına iftira atıldığını, yıkılan yerleri kendisinin yıktığını, babasının bunları yapacak biri olmadığını, yıktığı yerlerin kendilerinin yaptırdığı yerler olduğunu, bu yaptıklarından dolayı da pişmanlık duyduğunu, cezası ne ise çekmeye razı olduğunu” ifade etmiş.

“Çok Kıskanılan Meslek Grubu” ***

Star TV’de “Eyvah Düşüyorum” başlıklı bir yarışma programı varmış. Varmış diyorum, çünkü izlemedim. İzlemediğim gibi böyle bir yarışmadan da haberim yoktu. Haberim olsa da bu şekil profili düşük programları izlemeyi düşünmem. Bu programda yarışmacıya sunucu “ Yazın üç ay tatil yapıp, bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek grubu ?” sorusu yöneltiyor. Yarışmacımız 30 saniyelik süre içerisinde bu sorunun cevabının “Öğretmenler” olduğunu söyleyerek tam puan alıyor. Seyirciler öyle zannediyorum hem bu soruya hem de verilen cevaba bir iyi gülmüşlerdir. Bunca derdin arasında Star TV’yi izleyen ve programda izleyici olarak yer alan kesimi bir nebze de olsa güldürüp mutlu edebilmişse ne mutlu öğretmen camiasına. Okullarda çocuklarının mutluluğu ve başarısı için çabalayan öğretmen, ekranlarda da anne-babaları ve toplumu eğlendirebiliyorsa helal olsun demek lazım! Her ne kadar tüm mutluluk öğretmenin mutsuzluğu üzerine kurulmuş olsa da önemli olan müşteri memnuniyetidir. Zira müşt

Tek Aday ve Tek Listenin Oylandığı Seçimler *

Pazar akşamına doğru hem avukat hem de öğretim görevlisi olarak görev yapan komşumu gördüm. Ayaküstü biraz lafladık. Hal-hatırdan sonra BARO seçimleri vardı. Onun için geldim dedi. İyi hoş geldiniz, sonuç ne oldu dedim. Sonuç belli değil, halen sayım devam ediyor dedi. Ta il dışından gelip oy verdiğinize göre birden fazla aday olmalı. Haliyle çekişme de vardır dedim. Olmaz mı? Her görüşün adayı var dedi. Hayırlı olsun sonuçlar dedim ayrıldım. Ayrılırken avukatın yüzüne baktım. Yüzünde bir merak, bir heyecan ve bir beklenti vardı. Neden olmasın ki? Sonuçta destek verdiği aday kazanır veya kazanamaz. Seçim bu ne de olsa. Öyle zannediyorum katılım da yüksektir bol adaylı bu seçimde. Zaten olması gereken de bu. Birden fazla aday yarışmayınca bu işin heyecanı olmaz. Aynı haftanın cumartesisinde bir STK'nın ilçe seçimleri oldu. Sonucu kimse merak etmedi. Çünkü tek liste yarıştı çoğu ilçelerde. Birden fazla listenin yarıştığı ilçelerde katılım biraz olurken çoğu ilçelerde katıl

"Doğru insan aramak yerine doğru insan olmak" *

Alişan Kapaklıkaya bir konuşmasında "Doğru insan aramak yerine doğru insan olmak" şeklinde bir cümle kullandı. Cümleyi duyar duymaz işte sıkıntılarımızın temeli dedim kendi kendime. Niçin sıkıntıların temeli? Çünkü her birimiz bıkıp usanmadan hep doğru, güvenilir, işinin ehli kişiler arıyoruz. Doğru insan aramaktan bitip tükendik ama pes etmedik hala. Sürekli bir arayış içerisindeyiz. Almışız elimize projektörü… durmadan arıyoruz. Hepimiz neler aramıyoruz ki! Veli ve öğrenci iyi öğretmen, iyi okul ararken öğretmen iyi veli, iyi öğrenci, iyi müdür, iyi bakan arıyor; müdür de iyi veli, iyi öğrenci, iyi öğretmen arıyor. Esnaf iyi müşteri,  müşteri ise iyi ve güvenilir esnaf arıyor. Patron iyi işçiler ararken işçiler de iyi bir patron arıyor. Kiracı iyi bir ev sahibi, ev sahibi de iyi bir kiracı arıyor. Arıyor oğlu arıyoruz! Verdiğim örnekleri çoğaltabilir, hayatın her alanına bu arayışı teşmil edebiliriz. Aslında arayışımız doğru. Üstelik fazla bir şey de aramıyoruz. Sa