Ana içeriğe atla

Tek Aday ve Tek Listenin Oylandığı Seçimler *


Pazar akşamına doğru hem avukat hem de öğretim görevlisi olarak görev yapan komşumu gördüm. Ayaküstü biraz lafladık. Hal-hatırdan sonra BARO seçimleri vardı. Onun için geldim dedi. İyi hoş geldiniz, sonuç ne oldu dedim. Sonuç belli değil, halen sayım devam ediyor dedi. Ta il dışından gelip oy verdiğinize göre birden fazla aday olmalı. Haliyle çekişme de vardır dedim. Olmaz mı? Her görüşün adayı var dedi. Hayırlı olsun sonuçlar dedim ayrıldım.

Ayrılırken avukatın yüzüne baktım. Yüzünde bir merak, bir heyecan ve bir beklenti vardı. Neden olmasın ki? Sonuçta destek verdiği aday kazanır veya kazanamaz. Seçim bu ne de olsa. Öyle zannediyorum katılım da yüksektir bol adaylı bu seçimde. Zaten olması gereken de bu. Birden fazla aday yarışmayınca bu işin heyecanı olmaz.

Aynı haftanın cumartesisinde bir STK'nın ilçe seçimleri oldu. Sonucu kimse merak etmedi. Çünkü tek liste yarıştı çoğu ilçelerde. Birden fazla listenin yarıştığı ilçelerde katılım biraz olurken çoğu ilçelerde katılım yüzde 25-30 civarlarında olmuş sosyal medyadaki yorumlardan anladığım kadarıyla. Sonucu belli listeye oy vermek için kim gelsin? Nasılsa tek liste var orta yerde. Haliyle tek liste yarışınca sonucu belli seçimin sonucunu kimse merak etmedi, heyecan da duymadı. Niye duysun ki?

Tek listenin oylandığı seçimleri ben Ortadoğu ülkelerinin bazılarında olan sözde seçimlere benzetirim. Buralarda baştaki kral yasa gereği zorunlu seçimlere gider. Halk oy verir. Kralın sonuçlardan hiç endişesi olmaz. Zira kazanacağı kesindir. Çünkü karşısında rakibi yok. Bu seçimlere katılım fazla olmasa da katılanların verdiği oyla kral yüzde 95’lik bir oranla güven tazeler. Sonuçtan halk ve oy verenler memnun olmasa da kralın dediği olur ve kral demokrasiyi bitmez tükenmez emellerine alet eder. İşte bu tür yerlerde yapılan seçimlerde de  katılım fazla olmaz, heyecan olmaz. Bu yüzden sonucu da kimse merak etmez.

İçinizden başka aday yoksa mecburen tek liste oylanacak. İsteyen herkes aday olabilir ve liste hazırlayabilir. Buna bir engel yoktur diyebilirsiniz. Tespitiniz doğru. Çünkü seçimlerde mevcut yönetime karşı alternatif bir liste çıkarmada mevzuatta bir engel yok. Burada önemli olan karşılarına rakip ya da rakiplerin çıktığın yönetimin tavrı. Pekala seni dışlayabilir, belden aşağı vurabilir. Seni bölücü olarak lanse edebilir. Haydi tüm bunları göze alarak aday oldun diyelim. Kazanma şansın pek olmaz. Çünkü mevcut yönetimle eşit şartlarda yarışma imkanın yoktur. Eski yönetim kaybetmeyecek şekilde sistemini kurar. Haydi buna da eyvallah diyelim. Seçimi kaybettikten sonra dışlanma, baskı, görmezden gelinme vb. her türlü durumla karşılaşman mukadderdir. Görüldüğü gibi bazı yerlerde aday olmak bir dert, adaylık süresini yönetmek bir dert, kaybetmek ayrı bir derttir. Kaybettikten sonra işin gücün yoksa camian tarafından sürekli yok kabul edilme ve vebalı görülme durumun da olabilir. Bu demektir ki ağrımaz başını ağrıtacaksın.

Yönetimin yüzü eskimesine, sürekli kendisini tekrar etmeye başlamasına, başarısız olduğu ayan-beyan belli olmasına rağmen bir STK'da değişim rüzgarları esmiyor, alternatif liste çıkmıyorsa kimse kusura bakmasın böylesi yerlerde demokrasi bir numara büyüktür. Böylesi yerlerde insanlar yıldırılmış olmalı ki aday çıkmıyor. Yasa gereği oylanan tek listeyi oylamaya da çoğunluk gelmiyor. Nasılsa sadece listedeki adayların kendileri kendi kendilerine oy verse seçilecekler. Zaten durum da bundan farklı değil. 

Hasılı körler ve sağırlar birbirini ağırlayarak birbirlerini beslemeye devam eder. Bu da onlara yeter zaten. Katılım olmuş veya olmamış önemli değil. Nasılsa koltuk baki! Ne diyelim? Hayırlı olsun böylesi seçimler! Allah istikrar abidesi bu kişileri başımızdan eksik etmesin. Onlar olmasa üyeler ne yapar sonra? 

Not: Sözüm meclisten dışarı. Yazımdan tek adayın yarıştığı her yer aynıdır anlamı çıkmasın. Çıkan alternatif listeye centilmence yaklaşan nice yönetimler vardır. Allah sayılarını artırsın.



* 17/10/2018 tarihinde Anadolu'da Bugün gazetesinde yayımlanmıştır.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde