Ana içeriğe atla

“Çok Kıskanılan Meslek Grubu” ***


Star TV’de “Eyvah Düşüyorum” başlıklı bir yarışma programı varmış. Varmış diyorum, çünkü izlemedim. İzlemediğim gibi böyle bir yarışmadan da haberim yoktu. Haberim olsa da bu şekil profili düşük programları izlemeyi düşünmem. Bu programda yarışmacıya sunucu Yazın üç ay tatil yapıp, bir de üstüne maaş aldığı için çok kıskanılan meslek grubu?” sorusu yöneltiyor. Yarışmacımız 30 saniyelik süre içerisinde bu sorunun cevabının “Öğretmenler” olduğunu söyleyerek tam puan alıyor. Seyirciler öyle zannediyorum hem bu soruya hem de verilen cevaba bir iyi gülmüşlerdir. Bunca derdin arasında Star TV’yi izleyen ve programda izleyici olarak yer alan kesimi bir nebze de olsa güldürüp mutlu edebilmişse ne mutlu öğretmen camiasına. Okullarda çocuklarının mutluluğu ve başarısı için çabalayan öğretmen, ekranlarda da anne-babaları ve toplumu eğlendirebiliyorsa helal olsun demek lazım! Her ne kadar tüm mutluluk öğretmenin mutsuzluğu üzerine kurulmuş olsa da önemli olan müşteri memnuniyetidir. Zira müşteri daima haklıdır.

Yarışmada sorulan bu soruya sosyal medya üzerinden öğretmen kesimi büyük bir tepki göstermiş olmalı ki Star TV “Eyvah Düşüyorum” yarışmasında sorulan soru ile üzdüğümüz bütün değerli öğretmenlerimizden özür dileriz. Saygılarımla, şeklinde bir özür açıklaması yapmış. Eksik olmasın! Özrü kabahatinden büyük diyeceğim ama bu işte adı geçen TV’nin ve yarışmaya soru hazırlayan ve yarışmada sunuculuk yapan kimselerin ve yarışmada doğru cevabı veren yarışmacının bir suçu yok.  Çünkü toplumda var olan bir algıdır bu. Siyasetçisinden esnafına toplumun her kesiminde “Öğretmenlerin 3 ay (bazıları bunu dört aya çıkarır) tatil yaptıklarını, doğru dürüst derse girmediklerini, yarım gün okula gittiklerini, bazı günler derslerinin olmadığını, 15 tatili yaptıklarını, kar tatilinde okula gitmediklerini, her bayram tatil yaptıklarını, çalışmadıkları halde maaş almaya devam ettiklerini, bir de bir şey yapmış gibi üzerine ek ders ve eğitim ve öğretim ödeneği adı altında para aldıklarını” anlatan bir kesim var. Bu konu işlene işlene herkeste öğretmenlik yan gelip yan yatılan bir meslek olduğu anlayışı hakim oldu.

Kıskanan kıskanana! Buradan söyleyeyim kıskananlar çatlasın. Keşke çatlamakla kalsalar! Bu algı üzerinden çocuklarını emanet ettikleri öğretmene vurdukça öğretmenin itibarını düşürdükçe sonunda ağlayacak olanların kendileri olduklarını bilmeyecek kadar da bir o kadar zavallılar. Kıskanırken de gülsün herkes. Ama sonunda ağlamaya hazır olsunlar. Başta çocuğun gözünde olmak üzere toplum nezdinde itibarı sıfırlanan bir öğretmen ağzıyla kuş tutsa da kimseye faydalı olamaz. Çünkü çocuk bile “Bu öğretmenler zaten böyle” der geçer gider. Anne babanın ve toplumun kahir ekseriyetinin saygı duymadığı bir meslek grubuna çocukları da saygı duymaz. Sonra da muteber olmayan bir meslek grubundan çocuklarına fayda beklesin herkes. Bekleyin! Ancak avucunuzu yalarsınız. Çünkü itibarı sıfırlanan bir kesimin kimseye verebileceği bir şey olamaz. Çünkü alıcısı olmaz.

Burada öğretmenler çok tatil yapıyor, hak etmeden çok maaş alıyor veya başka ülkelerde öğretmen ne kadar tatil yapıyor veya ne kadar maaş alıyor konularına girmeyeceğim. Ama biraz yazı okur ve istatistiklere bakarsanız OECD ülkelerinde görev yapan öğretmenler arasında 35 ülke içerisinde Türkiye’deki öğretmenler 2017 rakamlarına göre 30.sırada maaş alıyor. Tatil meselesine gelince yine OECD ortalamasına göre öğretmelerin tatil ortalaması 10-13 hafta iken Türkiye’deki öğretmenler yaz tatilinde 8, sömestr tatilinde 2 hafta olmak üzere yani toplam 10 hafta tatil yapmaktadır.

Haydi algılarımızdan kurtulamadık. Diyelim ki bizim öğretmenler daha fazla tatil yapıyor. Merak ediyorum fazla tatilin müsebbibi öğretmenler mi? Devlet 12 ay çalışacaksınız dedi de öğretmenler yeniçeri gibi istemezük deyip eylem mi yaptı? Biz okula gitmeyiz mi dedi? Öğretmenler; yarım değil, normal değil, tam gün okulda olacaklar dendi de öğretmenler biz yarım gün çalışırız mı dedi? Haydi öğretmenler 12 ay çalışacak, tatil falan yok kuralı kondu. Pekala siz çocuklarınızı yıl boyu okula gönderebilecek misiniz? (Sözüm kıskananlara tabi)

Öğretmenin tatilini diline dolayanlar niçin başka meslek gruplarını görmezler? Herkesin gücü vurun abalıya denerek öğretmenlere mi yetiyor? Sahi bu ülkede milletvekilleri ne kadar tatil yapıyor? Hiç düşündünüz mü? Eğer unutmadıysanız Meclis 24 Haziran seçimlerine gitmeden iki ay önce tatile girdi, seçim sonuçları açıklandıktan sonra Meclise gelip yemin etti, ardından 01 Ekim’e kadar tekrar tatil yaptılar. Bugüne kadar sizden biri (sözüm öğretmenin tatilini diline dolayanlara) Vekiller çok tatil yapıyor dedi mi? Ya da ben hariç bir öğretmenin ağzından “Bu vekiller de çok tatil yapıyor, onları kıskanıyorum” sözünü duydunuz mu? Duymazsınız. Bize ne sonra? Her meslek grubunun çalışma şartları farklıdır.

Madem bu öğretmenlik kıskanılacak bir meslek! Çalışıp öğretmen olaydınız breler! Elinizden alan mı vardı? Yoksa siz de “Benim puanım öğretmenliğe yetiyordu, ben tercih etmedim diyenlerden misiniz? Unutmayın, kaçan balık büyük olur. Keşke öğretmen olaydınız da en azından bugünkü öğretmenlerin elinden çocuklarınızı almış ve adam gibi çocuklarınızı yetiştirmiş olurdunuz Üstüne üstlük üç bilemedin dört ay tatil yapıp yan gelir yan yatar, üstelik bir de maaş alırdınız… Vah yazık gerçekten! Siz öğretmen olmayacaksanız bugünkü öğretmenler üç ay tatil yapıp yan gelip yan yatacak ve maaşlarını da alacaklar. Bu durumda siz de kıskanmaya devam edeceksiniz. İster çatlayın, ister patlayın! Var mı bunun ötesi?

Not: 16.10.2018 tarihinde pusulahaber gazetesinde Barbaros Ulu adıyla yayımlanmıştır.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde