Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Öğrencinin olmazsa olmazları

Son model, iyi bir cep telefonuna sahip olmak, hem de akıllısından Okula giderken, gelirken kulaklık marifetiyle müzik dinlemek Sınavlara sınav haftası hazırlanmaya çalışmak Sınav günü diğer derslerde öğretmen izin verirse açıkça, izin vermezse gizli gizli sınava hazırlanmak Etüt merkezinde verilen ödevleri  okul derslerinde yapmak Derse öğretmenden sonra gelmek, öğretmenden önce çıkmak Okula gidiş-gelişlerini servisle çözmek Cebinde harçlığı eksik olmamak Başaramadığı dersin öğretmenini suçlayarak özel derse ihtiyaç olduğunu ailesine hissettirmek Evinde, etüt merkezinde bulamadığı serbest ortamı okulda sağlamak Eve bilgisayar, laptop, tablet aldırmak. Ödev yapmak için internete erişimin şart olduğuna ailesini ikna etmek Sabah kalkınca yatağını düzeltmemek, odasını istediği şekilde bırakmak, hizmetlisinin pardon annesinin düzeltmesini beklemek Okulun son haftalarında okulda dersin işlenme

FETÖ bir taşla kaç kuş vurdu?

Derin devlet tarafından 1960'lı yıllardan itibaren el altından desteklenen FETÖ, bu sayede insanın olduğu her alanda neşvünema buldu. Yapının halk arasında taban oluşturması, sempati toplaması ise  ibadet kısmı denilen kişiler vasıtasıyla olmuştur. Çünkü bu yapı reklamını eğitim-öğretim, dershanecilik, yurt ve evleri sayesinde yapmıştır. Başarılı öğrenciler için arazi çalışması yapmış, yapılan SBS sınavları ile başarılı öğrencileri tespit ederek dershanelerinde burslu okumalarına imkan vermiştir. Öğrencilerle bire bir rehberlik yapma, ev ziyaretleri yapma, yapılan mekezi sınavlarda derece elde etme, ilgilendiği öğrencilerin sigara vb. zararlı alışkanlıklardan uzak tutulması, öğrencilerin namaz kılmaya başlamaları halkın bunlara sempati göstermesine sebebiyet vermiştir. Bunun sonucunda ise çoğu insanın çocuğunun yolu bunlarla kesişti. Başarıya susamış Anadolu insanı ağabey-abla arama yoluna gitti. Bu yapının yurt ve evlerinde kalmak istemeyenler de mecburiyet karşısında bu yapının

Bugünün öğretmenleri, doktorların dününü yaşıyor

Başlığım size garip gelmiş olabilir. Bu yazımda başlıkta da görüleceği üzere doktorlarla öğretmenleri mukayese etmeye çalışacağım. Fazla değil “Tam Gün yasası” çıkmadan önce kamuda çalışan –aşağı yukarı- her bir doktorun, ikinci bir uğraşı vardı. Ya özel bir muayenehane açmış, ya özel hastanelerde ekstra nöbet tutmaya başlamış, yazdığı reçete için ya bir eczane ile anlaşmış bir durumda idi. Yapılan ameliyatlar için alınan ‘Bıçak parası’ hala belleklerimizden kaybolmadı. Çünkü ameliyat olabilmek için önce özel muayene ücreti, ardından bıçak parası vermek suretiyle devletin hastanesinde ameliyat olunabiliyordu. Rahmetli Vali Recep YAZICIOĞLU bir TV kanalında bu durumu şu şekilde açıklamıştı: “ Görev yaptığım ilin devlet hastanesinde bir yıl içerisinde ameliyat olanların listesini çıkarttım, tek tek evlerini ziyaret ederek ‘Doktora bıçak parası verip vermediklerini’ sordum. 250 kişiden 4 tanesi verdim dedi. Aslında diğerleri de verdi de. Neyse…4 dürüst adam buldum diyerek bıçak par

Çanakkale Ruhunu Kaybetmemek *

Birinci Dünya Savaşında Osmanlı Devleti Makedonya, Romanya, Kafkasya, Irak, Filistin-Suriye, Hicaz, Kanal ve Çanakkale olmak üzere 8 cephede   Rusya, Büyük Britanya, Fransa, Sırp ve bir kısım Araplara karşı savaşmıştır. 1914-1918 yılları arasında savaş 4 yıl sürmüştür. Cephelerden sadece Çanakkale cephesinde dillere destan bir başarı gösterilmiş, Çanakkale’de düşmana geçit verilmemiştir. Mondros Mütarekesiyle birlikte ateşkes ilan edilmiş. Almanya’nın yanında savaşa giren Osmanlı;  savaşı kaybetmekle kalmamış, ülkesi İtilaf devletleri tarafından işgal edilmiş, başlattığı Kurtuluş mücadelesi 11/10/1922 Mudanya Mütarekesine kadar sürmüştür. Giden topraklara mı yanarsın, koskoca devletin yok olduğuna mı? Vatanı korumak için canını ve malını siper ederek şehit düşenlere mi üzülürsün, savaş sonucu sakat kalıp gazi olanlara mı veya mezarı bile belli olmayan kayıp insanlarımıza mı? Bugünden baktığımız zaman I.Dünya Savaşının Osmanlı topraklarını paylaşmak için Batılılar arasında bir d

MEB'in yaptığı açık lise sınavları *

2017 YGS sınavları yapıldı. Sınava giren iki milyonun üzerindeki öğrenci 160 soruya cevap vermek için 160 dakika ter döktü. Öğrenciler zamanla yarıştı. ÖSYM'nin yaptığı bu tür sınavlarda çoğu öğrenci soruları yetiştiremediğinden şikayetçi olur. Çünkü tüm soruları çözebilmesi için öğrenci dakikada bir soru çözmek zorunda. Öğrencilerin erken bitirme diye bir durumu söz konusu olmaz. Zaten bitirse de 120 dakikadan önce salonu terk edemez. Sınava katılım da yüzde yüze yakın olur. TEOG, MTSK ve AÖL gibi sınavları da MEB yapar. Bu sınavlar ise ÖSYM'nin yaptığı sınavların tam tersi olur. Özellikle açık lise sınavlarına katılım yüzde yetmişlerde kalır. Yani öğrencinin en az dörtte biri sınava girmez. Her sınavda öğrenci en fazla altı dersten sınava girer. 120 soruya 180 dakika süre verir. Öğrencinin her bir soruya ayıracağı cevaplama süresi 1,5 dakikadır. İlk yarım saat öğrencinin salonu terk etmesi yasaktır. Sınava giren öğrencilerin en az yarısı ilk yarım saatin bitmesini iple

"Bu kadar yetki peygamberi bile bozar" *

Referandum öncesi siyasiler meydanlara indi. Önünde halkı ve canlı TV kanalını gören galeyana gelip coştukça coşuyor. Hepsi de dürüstlük abidesi bir görüntü çiziyor. Kimi niçin 'evet' denmesi, kimi de niçin 'hayır' denmesi gerektiğini anlatıyor meydan ve salon konuşmalarında. Verdikleri örneklerle kimi isabet ettirirken kimi de pot kırıyor. Başlığımdaki cümle bir zamanların müzmin ama muhalefet liderine ait. Gelen tepkiler üzerine herhangi bir peygamberi kastetmedim açıklamasını yapmak zorunda kaldı. Aklı sıra yeni anayasa değişikliğinde evet çıktığı takdirde cumhurbaşkanına verilen yetkilerin fazla olduğuna işaret etmek isterken verdiği örnek, kaş yapacağı yerde göz çıkardı. Güya bu yetkilere peygamber bile sahip değildi. Şayet yetkisi sınırsız olsaydı bozulurdu, demek istedi. Maksadını aşan bir benzetme ve örnekleme idi. Düzeltmesinde Hz Muhammed'i kastetmediğini, herhangi bir peygamber açıklaması da yeni izaha muhtaçtır. Çünkü hiçbir peygamber kendi başına b

Bu adam ne yapmak istiyor?

Siyasi hayatına ANAP'ta bir ilçe belediye başkanı olarak başladı. 1991 yılında RP'e geçerek milletvekili oldu. Milletvekili iken Türkiye'nin nüfus bakımından ikinci şehrine belediye başkanı oldu. Partisi kapatılınca FP'e geçti. FP kapatıldıktan sonra ikiye bölünen partiler içerisinde ne SP'e, ne de AK Parti'ye geçti. Bir müddet bağımsız kaldıktan sonra DP'ye geçti. Partisinin başına geçmek için ortamı biraz kokladı. Baktı ki burada ekmek yok. 2002 yılında tek başına iktidara gelen AK Partiye 2003 yılında katıldı. Türkiye'nin büyük bir şehrinde ardı arkasına kimseye nasip olmayacak şekilde 5 defa belediye başkanı seçildi. Halihazırda 5.dönem belediye başkanlığını deruhte etmektedir. Geçen dönem bundan sonra son demişti. Seçimler yaklaştığı zaman göreceğiz altıncı defa aday olup olmayacağını. Başarılı bir belediye başkanı mı bilmiyorum. Ama beş defa seçildiğine göre sanırım başarılı biri.  Gazetecilik mezunu olmasından mıdır güçlü bir haber kaynağ