Ana içeriğe atla

Öğrencinin olmazsa olmazları

  • Son model, iyi bir cep telefonuna sahip olmak, hem de akıllısından
  • Okula giderken, gelirken kulaklık marifetiyle müzik dinlemek
  • Sınavlara sınav haftası hazırlanmaya çalışmak
  • Sınav günü diğer derslerde öğretmen izin verirse açıkça, izin vermezse gizli gizli sınava hazırlanmak
  • Etüt merkezinde verilen ödevleri  okul derslerinde yapmak
  • Derse öğretmenden sonra gelmek, öğretmenden önce çıkmak
  • Okula gidiş-gelişlerini servisle çözmek
  • Cebinde harçlığı eksik olmamak
  • Başaramadığı dersin öğretmenini suçlayarak özel derse ihtiyaç olduğunu ailesine hissettirmek
  • Evinde, etüt merkezinde bulamadığı serbest ortamı okulda sağlamak
  • Eve bilgisayar, laptop, tablet aldırmak. Ödev yapmak için internete erişimin şart olduğuna ailesini ikna etmek
  • Sabah kalkınca yatağını düzeltmemek, odasını istediği şekilde bırakmak, hizmetlisinin pardon annesinin düzeltmesini beklemek
  • Okulun son haftalarında okulda dersin işlenmemesini sağlamak ve ardından okula gitmemek, ailesi: "Niçin gitmiyorsun" dediğinde de "Zaten ders işlenmiyor ki" demek
  • Ailesini; okula, öğretmene ve yönetime karşı doldurmak
  • Evden kahvaltı yapmadan çıkmak
  • Ders esnasında öğretmen izin verirse aleni, izin vermezse gizli gizli yemek yemek
  • Okul kıyafetiyle gitmemeye çalışmak
  • Okula yürüyerek giderken yanında kendisine eşlik eden annesine çantasını taşıtmak
  • Okulun tam kapısında  kendisine çantayı teslim ederken annesiyle sarılıp öpüşmek
  • Okulda deneme sınavları yapılsın demek, deneme yapılmaya başlandığı zaman okula gelmemek için her yolu denemek
  • Denemelerde adını soyadını yazıp cevapları toplu kodladıktan sonra geriye kalan zamanda kitapçık ve cevap anahtarına desen çizmek, ismini -gerekirse- herhangi bir isim olarak kodlamak
  • Evde, etüt merkezinde yapamadığı konuşmanın alasını okulda derslerde yapmak
  • Annesinin pişirdiği yemekleri yemekten ziyade ayakta yenebilecek fast-food türü yiyecekleri sevmek ve yemek
  • Kılık-kıyafette modayı takip etmek
  • Aldığı elbiseyi tam vücuduna göre almak, birkaç giymeden sonra daraldı diyerek giymemek, bunun yerine yine bedenine tam olan yenisini aldırmak
  • Okuldan eve gideceği zaman kantinden karnını doyurduğu halde hala harçlığı bitmemişse yerine dondurma, çiğ köfte, çikolata vb almak
  • Servisi kaçırmışsa o gün okula gelmemek
  • Dersin yok mu diyen ailesine “Ödevim yok…okulda yaptım…öğretmen ödev vermedi, demek
  • Ailesi, yapmasını istediği bir sorumluluk vermek istediği zaman "Bugün çok ödevim var demek,” yapmak istediği zaman ise “Ben dersimi yaptım,” demek
  • Ailesi okulda fazla para harcıyorsun dediği zaman "Başka arkadaşlarımın harcadığını bir görseniz...ben yine iyiyim," demek
  • Aldığı yüksek puan için 100 aldım, düşük puan için öğretmen vermiş, demek
  • Ders esnasında en büyük mutluluğu kendi icat ettiği çöpü, çöp kutusuna atmak için kalkmak…
Öğrencinin vazgeçilmezleri bu şekilde uzar, gider. Bunlara öğrencinin farzları da denebilir. Tespitlerim yine her öğrenciyi kapsamaz. İstisnalar, kaideyi bozmaz… 21/03/2017

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hutbelerde Okunan "Fîmâ kâl ev kemâ kâl" Kısmı

Cuma ve bayram namazlarına gidenlerimiz bilir. Hatip hutbeye çıkınca arada Türkçe hutbe olmak üzere başta ve sonda Arapça hutbe irat eder. Hatip ilk yani giriş kısmında içinde Allah'a hamd, peygamberimiz salavat ve kelimeyi şehadet getirir. Ardından "Ey Allah'ın kulları! Allah'tan korkun ve ona itaat edin. Şüphesiz Allah müttekiler ve işini iyi yapanları sever" der Arapça olarak. Sonra okunacak Türkçe kısma/metne temel olmak üzere Kur'an'dan ilgili bir ayet okur. Ayeti "Allah doğru söylemiştir" demek suretiyle tastikler. Akabinde bir hadis okur. Hadisi de "Rasulullah doğru söylemiştir" diyerek bitirir. Buraya kadar sorun yok. Esas sorun buradan sonra başlıyor. Sen sanırsın ki bundan sonra imam, Türkçe metni okumaya geçecek. Bizim imam, "Ve netaka habîbullâh, fîmâ kâl ev kemâ kâl" okumaya devam ediyor. Yani Allah'ın sevgili kulu bu konuda şöyle veya şunun gibi demiştir." diyor. Böyle okuyan birinden aynı konuda

Kıvrak Eğitim

— -Oğlum, niye erken geldin okuldan? — Bugün kıvrak eğitim yaptık. - — Ö ğretmenler hızlı hızlı mı ders işlediler? — Hayır, baba. Kıvrak o değil. Bir günde işlenecek dersin yarısını işlemek demektir. — Niye yarısını işliyorsunuz ki? Önemli bir durum mu var? — Öğretmenler toplantısı varmış. — Niye şimdi toplanıyorlar ki? — Çalışma  programında bugünmüş. — Oğlum daha iki gün oldu okul açılalı. Başlamışken biraz devam edilseydi de daha sonra yapsalardı, bu dediğin kıvrak eğitimi. Herkes mi böyle yapacak bugün? — Hayır, sadece ikili öğretim yapan okullar. Ama iyi oldu. Yedi saat ders işleyecektik, böylece üç ders işlendi. — -Bu toplantıyı başka zaman yapsalar olmaz mıydı? Mesela siz 15 tatili yaparken öğretmenler o yaptığı şeyi yapsalardı olmaz mıydı? — Baba, tatil o zaman. Tatilde toplantı yapılır mı? — İyi de yavrum! Size tatil. Öğretmenlere değil ki. Haydi, öğretmenler de sizin gibi yoruldular diyelim. Bir hafta tatil yapsınlar, ikinci hafta siz tatile devam eder

Kırgınlık ve dargınlık

Türkçemiz zengin dillerdendir. Bakmayın siz iki-üç yüz kelimeyle konuştuğumuza. Okuyup kelime hazinemizi geliştirmediğimizden işin kolayına kaçıyoruz. Tembelliğimizin cezasını güzel Türkçemiz çekiyor vesselam. İnce ve derin kelimelerimizin sayısı hiç az değildir. Kırgınlık ve dargınlık bunlardan biridir. Aralarında nüanslar vardır. Arasındaki farkı görmek için sözlüğe bakma ihtiyacı da hissetmeyiz. Çoğu zaman birbirinin yerine kullanırız. Siyak ve sibaktan anlarız neyi kastettiğini. Kırgın, "Bir kimseye gücenmiş, gönlü kırılmış olan" demektir. Dargın ise, "Darılmış olan, küskün" demektir. Gördüğümüz gibi iki kelime farklı anlamlara gelmektedir. Kırgınlıkta dargınlığın aksine küsme yoktur, incinme vardır. İnsan kime kırgın olur? Sevdiğine. Kırgın gibi olduğuna, geri durduğuna, mesafeli olduğuna bakmayın siz. Gözü her yerde o dostunu arar. Başına bir şey geldi mi hemen imdadına koşar. Çünkü bunlar ölümüne dosttur. Dargınlıkta ise küslük vardır. Herhangi bir yerde