Yan tarafta gördüğünüz resim benim işaret parmağım.
Parmağımdaki şişlik ise bir yanık sonucu oluştu. Bugün 8.günü yanalı. Biraz inmeye başladı, üstelik yumuşadı.
İkinci derece yanıkmış bendeki bu yara. Evime gelen bir
doktora sordum ne yapayım diye. Yıllar öncesinde benim iki elimde de bu şekilde
yanmadan dolayı şişlik oluştu. Birini patlattım, diğeri ise aynı şekilde kaldı. Patlattığım yer, sürekli kaşındı durdu. Diğer taraf kendiliğinden iyileşti,
bana herhangi bir rahatsızlık da vermedi dedi. Ben de bir şey yapmadım. Bakalım
daha ne kadar sürecek? Göreceğiz. Bu küçük kazayı yazı konusu yapmayı
düşünmemiştim. Parmağımı gören ne oldu diye sorunca yazmak vacip oldu.
Teneffüs esnasında iki bardak çay doldurarak bahçeye çıkmak
için harekete geçtim. Öğretmenler odasının kapısından çıkmak bir mesele tabi.
Çünkü birkaç nöbetçi, idari bölüme öğrencinin girmemesi için bodyguardlık
yapıyor. (Hoş bu kadar nöbetçi öğrenci ne iş yapıyor? Bu da meraklarımın
arasında. Gerçi merakımı nispeten gidermiş oldum. Son derse girince bu kadar
nöbetçinin ne iş yaptığını biraz anlayabildim. Son derse girip tam derse
başladığım esnada nöbetçi öğrencinin biri ders defterini istemeye gelir, o
gider az sonra diğer nöbetçi defteri almaya gelir, bazen defteri alan öğrenci
tekrar defter istemeye gelir.) Diğer öğrenciler ise kapının önünde bekleşiyor.
Niye beklediklerini de tam anlamış değilim. Öğrenciliğim boyunca öğretmenler
odasına girmedim. İçeride ne var, öğretmenler ne konuşurlar, içerinin dizaynı
nasıldır şeklinde çok düşünmüş olmama rağmen ne içeri girdim, ne de kapısının
önünden geçtim. Şimdiki nesil için her yere rahat bir şekilde girmek çok
doğaldır. Girmemesi ayıp sayılıyor şimdilerde. Hele çalıştığım okulda idari
bölümün önünde kalabalık bir şekilde öğrencilerin bekleşmesi vakayı adiyeden oldu
artık. Böyle bir yerden sıyrılıp iki bardak çayla 6 aydır sürekli geçtim,
bugüne kadar hiç bir kazayla karşılaşmadım. Tüm bunları açıklıyorum ki sakarlığım
tam ortaya çıkmasın.
Birini kendime, diğerini de dostuma vermek üzere iki
bardak çay aldım. Öğretmenler odasından çıktım. Tehlikeli bölüme girdim. Sırtı
dönük bir öğrencinin -tam ben arkasında iken- debelenmesiyle birlikte sol elimdeki
çaya çarptı. Çayın bir kısmı(dudak payı kadarı) öğrencinin koluna, bir kısmı
tabağın içine, bir kısmı da sol elime döküldü. Sağ elimdeki çaydan dökülen de
sağ elime döküldü. Bir kısmı da yere tabi. (Burada bir hakkı teslim
edeyim. O çarpışmaya rağmen bardaklardan çay döküldü dökülmesine...elim de yandı
yanmasına. Öğrenci de "yandım" dedi demesine. Ama elimdeki bardakları
bırakmadım, yanmayı hissetmeme rağmen.) Bahçede bekleyen dostuma bardaktan
geriye kalanı ikram ettim, diğerini de ben içtim. Teneffüs dönüşü koluna çay
dökülen öğrenciyi buldum. pek bir sorun yoktu. Öğleye kadar elinde buz dolaşmış
durmuş. Dersim bitip eve giderken resimde gördüğünüz parmağımın yanıktan dolayı
şiştiğini görünce işin vahametini anlamış oldum. Çay deyip de geçmeyin, durum
şekil A'da görüldüğü gibidir.
Bir haftayı aşkın bir zamandır işaret parmağım bu şekilde
gidip geliyorum işe. Ayaklarıma bakmaktan fırsat bulup da yüzüme ve elime bakan
oluyor bazen. Boş dersimde öğretmenin biri elimi görünce, ne olduğunu sordu.
Durumu kısaca izah ettim. "Çok kötü yanmış, geçmiş olsun" dedi.
Ardından da "Aman Ramazan Hocam, cildiniz de pek kötüymüş" demeyi
ihmal etmedi. Ben de "İçimde öyle hocam" diyebildim kendisine. Bizim
yazıya da zorlanmadan bu şekilde başlık çıkmış oldu. 21/03/2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder