Ana içeriğe atla

Kayıtlar

İş yapmak istemiyorsan, gösterdiğim yolu takip et...

Bir yerde mazeret üreten insan gördün mü selam vermeden kaçacaksın. Çünkü ona verebileceğin bir şey yoktur. Hatta onu dinler, onunla beraber bulunursan kokusu sana da siyebilir. Bir bakmışsın ki sen de mazeret üretmeye başlamışsın. Atalarımız boşu boşuna söylememiş, " Üzüm üzüme baka baka kararız" diye. İş yapmada gözü olmayanın, rahatına düşkün olanın başvurduğu yöntemdir. Olumlu-olumsuz her icraata söyleyeceği sözü vardır böylelerinin. Laf ebesidir. Hayatta hiç pozitif enerji alamazsın, durmadan karamsarlık salgılar. Beğenmeyip eleştirdiği şeyi kendisinin yapmasını söylersen altta kalmaz. "Efendim, benim zamanım mı var, işim başından aşkın, başımı kaşıyacak vaktim olmuyor, vaktim olsa mükemmel yaparım" türünden dert yanmanın binlercesini duyarsın. Ömrü mazeretle geçenler iş de yapmaz. Çünkü her şeye mazeret ve kılıf bulma mahareti var. Kimse ona bu konuda su dökemez. Bir dokunsan bin ah işitirsin. Sonunda o otururken sen kalkar o işi kendin yaparsın. Efend

“Diyar-ı Dicle’de bir kurt aşırsa koyunu/Gelir de adl-i İlahi sorar Ömer’den onu”

-Buzda kalçası kırılanın sorumlusu kim?- "Babam buzda düşüp kalcasını kırdı. Ameliyattan çıktı dualarinizi bekliyoruz." Bu bilgiyi sanal alemde emekli bir öğretmenimiz paylaşmış. Kalçası kırılan amcanın fotoğrafına baktığın zaman 75-80 yaşlarında var. Bu yaşlı amca kaç ay yatağa mahkum olacak, kalktığı zaman ne derece iyileşecek, ne şekil yürüyebilecek? Çünkü hasta çocuk değil, genç değil. Kemik üstelik kalça kemiği kolay kolay kaynamaz. Hasta yatakta bakımı da zor bu amcanın. Kim bilir amca nereye gidiyor ya da nereden geliyordu. Belki de cami yolunda kazaya kurban gitti. Görünmez kaza. Allah şifalar versin. Başa gelen çekilir. Fakat bu kazada birilerinin, yetkili bir kurumun sorumluluğu yok mu? Kimse üzerine vazife çıkarmayacak mı? Yoksa suçlu burada yere sağlam basmadığı için amca mı? Sahi suçlu kim burada? İster kabul edin, ister etmeyin ben burada suçlu olarak ilgili belediyeyi bilirim. Sokaklar cam gibi. Değme adamın 2.70 uzanmaması, kolunu, bacağını kırmaması içi

Okullarda verilen notlar ne derece gerçeği yansıtıyor? -5-

2016-2017 öğretim yılında I.dönemin son haftasında dersine girdiğim bir öğrenci yanıma geldi. "Hocam dersinizden notum 4 düşüyor, 84.25 puan ile dedi. Kızım! Derse katılan, sorumluluğunu bilen bir öğrencisin. Performans notu olarak iki tane yüz verdim, başka ne yapabilirim, dedim. "Bilmem, ama diğer notlarım hem 5" dedi, gitti. Sistemden notuna baktım. Çocuk doğru söylüyordu. Öğrencimin tüm derslerinin puan ortalaması benin din kültürü dersim dışında 95'in üzerindeydi. Şaşırdım bu duruma. Çocuk karneyi aldıktan sonra ailesi veya bir başkası karneyi görse benim dersin notu sırıtıp duracak. Notu gören de bana kızacak. Çünkü ben görsem aynı karneyi ilk başta, dersin öğretmenine ben de kızardım. Bu durumda bir anormallik var. Ya benim notumda ya da diğerlerinin notunda. Üstelik fen, İngilizce, matematik, Türkçe gibi derslere göre bizim dersimiz daha kolay. İki tane verdiğim performans notu bile 85 puana ulaştırmamıştı. Yazılılarım çok mu zordu? Zor değil. Haydi diyel

Okullarda verilen notlar ne derece gerçeği yansıtıyor? -4-

Oğlum lise birinci sınıfı takdirle geçti. ikinci sınıf için alan seçimi yapacağız. Bizim mahdum fen bilimleri alanını seçmeye kara vermişti. Kendisine sayısal alanı yapamayacağını, kendisi için en uygun alanın sözel olabileceğini söyledim. Yine de kendi okulumdaki rehber öğretmenlere akademik benlik testi uygulattım. Her ikisinde de sayısal/fen bilimleri alanı çıktı. Çocuğum da sayısal alanı kafasına koymuştu. Ben de itiraz etmedim. Alan seçimi için okulundaki sınıf öğretmeninin yanına vardık. Selam-kelamdan sonra: "Hocam, çocuğumuz fen alanını seçecek, çünkü FKB dersleri ve matematiği beş. Acaba bu öğretmenleriniz fazla not vermiş olabilir mi" dedim. Öğretmen: "Güzel bir tespit, beyefendi, siz bunu bir de okulun müdür yardımcısına sorun" dedi. Yardımcıya gittik: "Hocam, ne fazla not vermesi, biz iki yüz öğrenciden 120 tanesini eledik. Bunlar kalbur üstü öğrencilerdir. Fazla not falan vermedik. Çocuğunuz bileğinin hakkıyla aldı" dedi. Biz döndük dolaştık

Okullarda verilen notlar ne derece gerçeği yansıtıyor? -3-

90'lı yıllarda Güney Doğu'nun bir ilinde çalışırken lise 2.sınıfta dersine girdiğim bir öğrenci hem birinci dönem hem de ikinci dönem dersimden yazın kursa kaldı. Zira o yıllarda kredili sistem uygulanıyordu. Aynı öğrencinin bir yıl sonra son sınıfta Kelam dersine girdim. Konuları şimdinin Din Kültürü konuları. Yaptığım her iki sınav ortalaması öğrencinin 28 idi. Öğrencinin durumunda 45 puanın altında 7-8 öğrenci vardı. Kendilerine sözlü notu yerine geçecek kurtarma yazılısı yapayım dedim. 8 tane basit soru sordum. İki soru da kendi kendilerine sorup cevaplamalarını istedim. Sınav sonucunda bizim öğrenci maalesef başarılı olamadı. Sene sonuna doğru öğrencimin ağabeyi geldi, geçsin diye. Kardeşin çok beyefendi biri, maalesef bu durumda geçiremiyorum, yazın geçsin dedim. "Hocam imamlık imtihanına girecek" deyince kardeşiniz bırakın Kur'an okumayı, doğru dürüst bir çok harfi tanımıyor. Çünkü geçen yıl dersine her iki dönemde ben girdim ve kaldı. Bu durumda imamlı

Yönetici atama kriterlerimiz niçin değişti?

Son günlerde tartışmanın  fitili, MEB'de idareciler nasıl atanır konusu. Milat gazetesinde Seyit Mehmet DENİZ isimli yazarın "Milli Eğitim Bakanlığında idareciler nasıl atanır" başlıklı  yazısı ile birlikte yeniden alevlendi. Öncelikle yazar tespitlerinde yerden göğe kadar haklıdır. Yazısına imzamı atarım. Yazıyı görünce içi dolu olanlar hemen atışlara başladı. Eleştirilerinde haklılar da. Ben de son yıllardaki yönetici atama, kamuya eleman alma vb atamaları hep eleştirdim. Hala da eleştirmeye devam ediyorum. Süreç geçti gitti, hala da liyakat ölçüsüne göre bir sistem maalesef getirilemedi. Amacım kimsenin avukatlığını yapmak değil. Fakat bu hatalar niçin yapıldı, bu sürece nasıl gelindi? Bunu irdelemek lazım. Bu sürece 17-25 Aralık süreci ile birlikte start verildi. İçimizde 40 yıl boyunca görünen yüzlerinden ziyade gizli bir örgütlenme ile devletin her kademesine kök salmış bir yapı sebep oldu. Maalesef geçmişten günümüze bu yapıya teşne olan, görmeyen, görmezden ge

Okullarda verilen notlar ne derece gerçeği yansıtıyor? -2-

Milli Eğitimde not vermede objektif kriterlere uygun bir ölçme ve değerlendirme yapılıyor mu, yapılmıyor mu? Başımdan geçen bazı anekdotları sizinle paylaşmak istiyorum bu kısımda: Orta birinci sınıf Sosyal Bilgiler dersinde öğretmenimiz sözlü yapmak için ismimi okudu. Ayağa kalktım. "Adana'da ne yetişir?" dedi. Ben ağzımı açarken daha cevap vermeden kendisi "Pamuk" cevabı verdi. "Otur hocam, 9" dedi. (9, onluk sisteme göredir.) *** Fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi derslere öğrencilik hayatımda hep soğuk baktım. Hani insan sevmediği yemeği ölmeyecek kadar yer ya. benim ki de öyle. Bu derslere sınıf geçecek kadar çalışırdım. Biraz çalışınca matematiği severdim. Ama diğerlerine hiç kanım kaynamadı. Sebebine gelince orta birde fen bilgisi ve lise birde fizik dersime K.Ş. isimli bir müteahhit gelirdi. Onun dersinde Samet isimli arkadaşımız tahtaya geçer, kitaptaki bir resmi çizerdi. Müteahhit öğretmenimiz ise kafasında bin bir tilki hapishan